Paylaş
Bundan 90 yıl önce 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Atatürk; egemenliği, emperyalizme uşaklık edenlerden alarak gerçek sahibi olan Türk milletine vermiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulmasının 90. yılında, tüm zorluklarımıza rağmen, ulusça, büyük kıvanç içerisinde kutluyoruz.
Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk:
“Vatan bir bütündür parçalanamaz!
Manda ve himaye kabul edilemez!
Ya istiklal ya ölüm!” diyerek ulus-devletimizin ve Cumhuriyetimizin ulus egemenliğine dayanarak kuruluşunu gerçekleştirmiştir.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Türk milleti, egemenliğini emperyalizm ve işbirlikçilerle mücadele ederek almıştır.
Oysa bugün, emperyalizmin küreselleşme programı içerisinde ulus-devletimiz çözülmeye, ulusumuz cemaatlere ve etnik gruplara ayrıştırılmaya, yurttaş yerine etnik topluluk ve cemaat ‘mensubu’ geçirilmeye, bağımsızlığımız ve ulusal bütünlüğümüz ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Son zamanlarda iktidar tarafından gündeme getirilen Anayasa değişikliği girişimi dolayısıyla dillendirilen, ‘milli irade’ ve ‘millet egemenliği’ kavramlarının Kurtuluş Savaşımız ve Atatürk’ün milli egemenlik anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur.
ABD ve AB’nin, Kemalizm’den vazgeçin derken de kastettiği budur. Bu nedenle yapılacak Anayasa değişikliğine ve referanduma karşı durmak tüm milletimizin görevidir.
Son yıllarda iktidarın milli eğitim politikaları, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında ‘Ulusal Egemenlik’ boyutu yok sayılmakta, sanki bir çocuk festivali havasına sokulmaya çalışılmaktadır. Bayram kutlamalarında sarı, turuncu, mavi, beyaz ağırlıklı renklerin kullanılması da gözlerden kaçmamaktadır. AB’nin bayrağının renkleri ve turuncu devrimlerin bayraklarının renklerini, çocuklarımızın bilinçaltlarına kazıma girişimleri yerine ay-yıldızlı bayrağımızın renkleri olmalıdır.
Türk milleti ulusal egemenliğini nasıl devraldığını unutmamıştır. Aynı şartlar tekrar ettiğinde aynı yöntemlerle ulusal egemenliğini korumaya hazırdır. İbrahim DAŞ
ADD Başkanı-ANTALYA
Kombassan niyetini ortaya çıkardı
AVRUPA’daki ‘yeşil sermaye’ holdinglerinin mağduru Türklerin yaşadıkları sıkıntıları zaman zaman bu köşede dile getiriyoruz. Nitekim geçen çarşamba günkü ‘Holdingler cezadan korktu paraları ödemeye başladı’ başlıklı yazımızda da, Almanya’da ve Türkiye’deki gelişmeleri özetlemiştik. Avrupa Hürriyet’te yer alan haberlerden yola çıkarak, Kombassan ve Büyük Anadolu Holding’in, Türk Yargıtayı ve Alman mahkemelerinin vereceği cezalardan kurtulmak için bazı davacılara, ev ve para vererek davalardan vazgeçirdiğini yazmıştık.
Bununla ilgili birçok da örnek vermiştik.
Yankı uyandıran bu haber üzerine Kombassan’dan bir açıklama geldi.
Özetle, “... şirketin kendisine ait hisseyi satın alması mümkün değildir. Şirketimiz ortağı ile diğer bir 3. şahıs arasında gerçekleşen hisse devrine ilişkin alışverişler, ilgili mevzuat gereği şirketimizin onayını gerektirmemektedir. Ortaklarımız tarafından şirketimizin bilgisi dışında öteden beri alım-satım işlemleri yapılmaktadır...”
Yani, birtakım kişiler davacıya ev ya da para veriyor, elindeki hiçbir ticari değeri olmayan Kombassan’ın ‘ortaklık belgesi’ni (senet değil) alıp, davadan feragat ettiği belgesini imzalatıyorlar.
Bu açıklamaya da kamuoyunun ve bizim inanmamızı bekliyorlar.
Oysa, açıklamanın bütününü okuduğunuzda, bizim yazımızdan neden rahatsız olduklarını da dolaylı olarak öğrenmiş bulunuyoruz. “Şirketimizin amacı, başlatılan borsaya kayıt çalışmalarının neticesinde bu tür işlemlerin İMKB’de (borsada) gerçekleşmesini sağlamaktır” cümlesiyle Kombassan asıl niyetini ortaya koyuyor.
Kısacası Kombassan ve bunun gibi diğer holdingler, borsaya girip
‘işi bitirmek’ istiyorlar.
Hukukçular ise uyarıyor:
“Davadan ‘feragat belgesi’ teklif edilen mağdurlar kesinlikle hukukçulara sormadan hiçbir belgeyi imzalamasınlar. Bilmedikleri akla bile gelmeyen borçların altına girebilirler”. Bunları göz önünde tutmak gerekiyor.
Ne müjdesi
LÜTFEN bazı haberlerin doğruluk derecesi iyi araştırılmalıdır.
40 bin yeni alım falan olmayacak. Haziranda 10 bin sözleşmeli kadroya geçecek. Kalan 30 binin de yarısını zorunlu olduğundan dolayı okulöncesi öğretmenlerine verecekler. Kalan 15 bin, 82 branşa nasıl yetsin koca yıl. Bir de ‘Müjde müjde’ diye veriliyor. Ne müjdesi, kandırmacadan başka bir şey değil. Yeni alım olması için haziranda sözleşmeden kadroya geçenlerin yerine ek alım olmalıdır. Lütfen hükümetin değil de gerçeklerin, haklıların yanında olun.
Zuhal DEMİR
SSK ve vergide taksitlendirme
EKONOMİK krizden çıkmaya çalıştığımız bu aylarda sizlerden beklentimiz öncelikle birikmiş SSK ve vergi borçlarının faizlerinin silinerek uzun vadede taksitlendirmeye gidilmesidir. Bu konunun gündeme alınmasını bekliyoruz.
On binlerce borçlu bu haberi bekliyor. M.N.
Para ile düdük çalmak hiç ahlaki değildir
‘PARAYI veren düdüğü çalar’ misali bedelli askerlik liberal yaklaşım olarak hiç ahlaki değildir. Çözüm önerilerim:
1- Askerlik süresinin kısaltılması.
2- Her dönem kura çekilerek% 20’ye girenlere kısa süreli askerlik yaptırılması, kalan % 80 içinden bedelli askerlik yapmak isteyenler arasında kura çekilerek % 80’in % 5’i kadarına bedelli askerlik yaptırılması. Kısa süreli askerlik 6 ay olmalıdır.
3- Profesyonel askerliğe dönülmeli. İstekli az olursa her dönem askere alınacaklardan eksikler kura ile tespit edilmelidir.
Profesyonel askerliğin finansmanı da çok kolaydır. Camilerin bakım ve personel giderlerinin, AKP döneminde geliri artırılan belediyelere verilerek Diyanet bütçesinin % 90’ının Milli Savunma Bakanlığı’na aktarılması yeterli olacaktır.
Oral ANTMEN
Paylaş