Paylaş
“Konyalı sanayiciler görmesin, aynısını yaparlar.” Konyalılar, Kayseri ve Gaziantep’in önüne mi geçti? Demek, Çinlileri onlar da korkutmaya başlamış!
Yer; Balıkesir’in Savaştepe yolunda bir köyün dibinde yeni kurulan Lely-Onet’in süt üretim çiftliği... Hollanda kökenli ünlü tarım imalatçısı Lely’nin robot teknolojisi ile tanışan 125 hayvanın ‘yaşamını’ izliyoruz. Zaten resmi açılış var; Balıkesir’in ‘resmi erkânı’ orada ve üç yıldan beri bu teknoloji için ekip oluşturmakta olan Lely’nin Hollanda’dan gelen müdürleri ve danışmanları gelmişler. Et ve sütçülük üzerine yatırım yapanlar, el değmeden bir ineğin robot marifetiyle sütünün nasıl sağıldığını, üreticiye neler kazandırdığını ‘Hollanda’ mantığıyla anlatıyorlar.
Türkiye için şimdilik bir ‘devrim’ denilebilir.
‘Artık gençler köyleri terk ediyor’ yakınmalarına karşı gerçek çözümü ortaya koyan bir ‘emek’ kaynağı. Bu projenin uygulanmasında niye geç kalındı?
Tam yanıtı yok ama, belki bakanlık istihdamı düşünerek işi biraz yavaştan almış olabilir.
Son yıllarda verilen teşviklerle iki milyon ton artan (19’dan 21 milyon tona çıktı) süt üretimi; bundan sonra bu robotlarla süt üretiminde verim ve kaliteyi daha da artıracak. Zaten bu proje için ‘Mutlu inekler’ sloganı kullanılıyor. Sağım robotları sadece inekleri sağmakla kalmıyor, hayvanların takibi, yediği yem, verdiği sütteki yağ ve protein oranı, hastalık ihtimalleri her sağım sırasında tek tek bu robotlar sayesinde yapılıyor. Yem itme robotu, gübre temizleme robotu ve hatta buzağı beslemek için mama robotu bulunan çiftlik Türkiye’de bir ilk...
Balıkesir Valisi Mustafa Yaman, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur, Tarım Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Genel Sekreteri Hüseyin Velioğlu, Lely Yönetim Kurulu Üyesi Giys Scholman’ın da aralarında bulunduğu kalabalık bir davetli topluluğu katıldı. Eski AKP milletvekili Edip Uğur’un oğlu olan, Balıkesir Sanayi Odası Başkanı İsmail Uğur, Onet olarak Niyazi Şimşek’le bu projeyi yedi yıl önce Türkiye’ye getirmek istemişler; ancak daha sonra firma kendisi Türkiye’ye gelmiş ve kendilerini de Bursa ve Balıkesir ‘bayisi’ yapmışlar.
Hem et hem de süt üretimini yapan Onet’in, 2 dekar üzerine kurulu çiftliklerinde ortalama 250 hayvan beslenecek; 2.5-3 milyon TL’lik yatırımlarının da 3-4 yıl içinde geri döneceğini bize firma yetkilileri anlattılar. Oğul Uğur, “Balıkesir’de 920 köyün tamamında bu çiftliklerde inekleri robotlarla buluşturacaklarını” söyledi. AKP iktidarında ‘süt’te, başarısız olsa da şimdilerde et üretiminde bir şeyler oluyor; daha da iyi şeyler olacak gibi görünüyor. Ama köylünün 12 yılda çektikleri de unutulacak gibi değil.
Sağım teknolojisinde 20 bin robot üretti
-1948 yılından beri süt robotundan otomatik yemleme sistemlerine kadar eksiksiz bir çözüm sunan tek global şirket olan Hollandalı Lely, Türkiye pazarına 2012 yılında girdi. Lely 60’tan fazla ülkede 2000 çalışana ve 600 milyon Euro/yıl ciroya ulaşmış olup, satış rakamlarının % 6’sını Araştırma-Geliştirme faaliyetlerine ayırıyor. 2700 çeşit makine ekipmanı var.
-Dünyada bugün 30 bine yakın süt sağma robotu var. Bunların 20 bini, 1992’de Lely kardeşler tarafından ‘icat’ edilmiş robotlar... 120 bin Euro olan süt sağım robotu günde 60-70 hayvanı sağabiliyor. Her hayvan da kendiliğinden dört kez sağıma geliyor. Vücudunun isteğine göre de yem kalorisi ayarlanabiliyor.
-Hayvanın dışkısı ‘şimdilik’ isteyen köylülere veriliyor; hem de toprağa enjekte edilerek...
-Balıkesir’de hizmete giren robot çiftliğinin benzerleri İzmir, Lüleburgaz ve Kayseri Lely Center bölgelerinde de hizmet vermeye başlayacak. Türkiye ile tarımsal potansiyel açıdan birçok benzerlik gösteren Fransa’da 23 adet Lely Center bulunduğu düşünülürse, Türkiye’de bu merkezlerden onlarcasının hizmet vermesi bekleniyor. Teknik adamlarına özel eğitim veriyor. Ürünlerini franchise sistemine göre satıyor.
-Onet’in çiftliğinde biri ziraat mühendisi diğeri hizmetli olan iki kişi çalışıyor; cep telefonuyla dahi çiftlikteki her hareket izlenebilip komut verilebiliyor.
YAZILIM İZMİR’DE
Müjdeli bir haber de söylediler bu arada: Bu robotların yazılımı İzmir’deki bir firma yapıyor; İzmir Organize Sanayi Bölgesi’nde de bazı parçalar üretiliyor. Ne yazık ki, isimlerini açıklamadılar.
Yaşam ve kadın olmak
ERKEK kadına gölge etmesin yeter. Kadın ister çalışır ister çalışmaz, evlenir evlenmez, doğurur doğurmaz, boşanır boşanmaz, siyasete girer girmez; erkeğe ne? Kız ve erkek çocuğunu ayırmadan sağlam eğitim verelim, sonrasında cinsiyetten bağımsız insan haklarını sağlayalım, yani olması gerekeni yapalım yeter. Klasik ataerkil söylem ve maskelerine ihtiyaç yok. Aret VARTANYAN
MESAJ PANOSU
17.6.2013’te MİLAS-Güllük Belediyesi’ne ait AKFEN şirketi tarafından işletilen atık su terfi istasyonunda, gerekli gaz ölçümlerinin yapılmaması ve 50 TL’lik gaz maskelerinin esirgenmesi sonucu 7 canımızı kaybettik. Bütün sorumluların yargılandığı adil ve etkin bir yargılanmanın gerçekleşmesi için çabalıyoruz. Bu iş kazası değil, cinayettir. Adalet istiyoruz. Ceza davasının 3. duruşması bugün Milas Adliyesi’nde. www.iscinayetleriniunutma.org
CHP Sol Sanat olarak, 6 Aralık Cumartesi 14.00’te Üsküdar Altunizade Petrol İş Sendikası’nın salonunda ‘Türbülansdaki Türkiye’de CHP nasıl iktidara yürür” başlıklı panelin konuşmacıları; Ercan Karakaş, Aykut Erdoğdu, Kenan Sönmez ve Necdet Saraç. (İletişim: Özkan Kaplan 0532-281 83 55)
Kayseri’deki sucuk tartışmaları bu kez yumurtalı suçuğa kadar uzandı
BİR süre önce Kayseri Büyükşehir Belediyesine yönelik yolsuzluk iddialarımızla beraber bir dizi davalar silsilesi başlamış ve kamuoyunda geniş yer bulmuştu. CHP Milletvekillerinin şikayetleri üzere soruşturmalar açılmış sonucunda açılan davada belediye görevlilerinin aldığı cezalarla haklılığımız kanıtlanmış, Özhaseki ve tayfası ise zaman aşımı garabetinden paçayı kurtarmışlardı.
Bu yaşanan süreçte CHP’den konuşan her yetkili hakkında gerek belediye başkanı, gerekse belediye çalışanları birbiri ardına tazminat davaları açmışlardı.
Bir algı yönetme sevdası ile böyle bir tutum içerisine giren belediye başkanı ÖZHASEKİ ve ekibi açtığı davaların çoğunu yerel mahkemeler huzurunda kaybetmişlerdir. Birkaç davayı ise yerel mahkemeler de kazanmış olmalarına karşılık bizler de temyiz hakkımızı kullanarak Yargıtay’a başvurmuştuk.
Bu davalardan biriside Genel Başkanımız Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU aleyhine belediye başkanının açmış olduğu ve hukuki süreç tamamlanmadan sucuk dağıttığı Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki tazminat davasıdır.
Sözüm ona Özhaseki yerel mahkemenin verdiği hüküm, sanki kesin hükümmüş gibi davranarak, kazandığı tazminat parasıyla Kayseri’de sucuk şovları yaparak bir algı yönetmeye çalışmıştır.
Ama Özhaseki’nin hesaplayamadığı, Ankara’da ki Yargıtay Hakimlerinin mahkemenin karar düzeltme müracaatımız sonucu, yerel mahkemenin kararını bozup hükmü kesinleştirmesiydi.
Hakimlerin kararının Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu lehine kesinleşmesi üzerine bizde Kayseri Büyükşehir Belediyesi önünde basın toplantısı yaparak, erken öten horozun mahcup olacağını bir dünyaya göstermiş ve helal paramızla aldığımız 2 kilo sucuğu soyup, bir ayakkabı kutusunun içerisine koyarak kapısının önüne, yaklaşık bin kişilik hemşehri grubuyla aklı başına gelsin diye koymuştuk.
SUCUKLA ALGI YÖNETMEK
Ama gelin görün ki, Özhaseki’nin aklının başına gelmesi bir yana, yenilen güreşçinin güreşe doymadığı misali Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde aleyhime kazandığı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kısmen kabul kısmen red kararı karşısında, Yargıtay’a müracaatla karar düzeltme talebimizin sonuçlanmasını beklemeden tekrar bir sucuk partisi daha düzenlemiştir. Bir belediye başkanı algı yönetme adına mal bulmuş mağrip gibi mahkeme hesabına yatırılan parayı sözüm ona kullanmıştır.
Karar düzelme sonucu eğer yine karar aleyhlerine kesinlik kazanırsa, bir kez daha mahcubiyet yaşayacağı aşikardır.
Bu sefer, daha önce soyup, baş ucuna koyduğumuz sucuğu; iki yumurta ile bir tavada kızartıp, ona makamında ikram edeceğim. belki o zaman aklı başına gelir!
Dr.M.Şevki KULKULOĞLU- Kayseri Milletvekili
RTÜK’te Atatürk düşmanlığına duyarsızlık
KANAL A’da 20.10.2014 tarihli ‘Resmi Tarihten Gerçek Tarihe’ isimli programda ele alınan Atatürk hakkındaki iddialarla ilgili olarak Üst Kurul’un toplantısında aldığı, ‘ihlal olmadığı’ yönündeki karar, RÜK’ün kendini inkar niteliğindedir.
Uzman raporu 6112/8-birinci fıkra (ç) bendi ihlali olduğunu belirtirken, Daire Başkanı imzalı, ayrıca Üst Kurul Başkanı Davut Dursun’un da ‘Olur’ verdiği rapor üst yazısında ihlal olmadığı görüşü savunulmaktadır. Bu görüşe dayanak teşkil ettiği ileri sürülen savlar, bizce ‘komik’tir. Üst yazıda konuğun ifadelerinde eleştiri sınırının aşıldığı kabul edilirken; aynı programın daha önceki bir yayınında, benzer ifadelerin kullanılması nedeniyle yaptırım uygulandığının dikkate alınması gerektiği, kuruluşun da bahse konu programı sonraki tarihlerde yayından kaldırdığı, her konuda farklı fikirlerin açıklanmasının doğal olduğundan dem vurularak, yayında ihlal omadığı yönünde karar alınması öneriliyor.
Yayın yapmak ciddiyet ve sorumluluk ister. Bir yayın yapılmış ve ekranda yer almışsa, bunun geriye dönüşü olmaz. Yayın kuruluşlarının bunu iyi bilmesi gerekir. Bunun çok sayıda somut örneğini Üst Kurul üyeleri de çok iyi biliyorlar.
Peki burada, hem de Üst Kurul Başkanı imzasıyla bu tür bir önerinin getirilmesinin kaynağı, amacı ne olabilir? Sebebi konunun içeriğinde, programda ele alınan Atatürk aleyhine iddialarında aramak gerekir düşüncesindeyiz. Konu eğer Atatürk ve arkadaşları ise, her açıklama ifade özgürlüğü, her hakaret düşünce açıklama hakkı, her iftira iddia tanımıyla ele alınmakta, “zaten daha önce de ceza yemiş yazık hoş görelim” mantığı öne çıkarılmaktadır. Bu hakkaniyetsiz yaklaşım da, Üst Kurul’un saygınlığını yok etmektedir.
Atatürk ile ilgili, karalama nitelikli görüşlerin, çarpıtılarak yansıtılmasından ibaret olduğu açıktır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’nin devlet eliyle kan gölüne dönüştürüldüğü, rejimin faşizm olduğu, ülkenin yönetici partisinin Nazi Partisinden bile daha kriminalize olduğu, hayalidir. Daha vahimi, program konuğunun, ‘Atatürk’ün şahsına kadar uzanan rüşvet’, ‘şahsi servetinde gaspa varan uygulamalar’, ‘yolsuzlukların, İş Bankası yönetimine yerleştirilenlerle mümkün olduğu’ iddialarına sunucu tarafından itiraz edilmemesi, ‘CHP’nin ırz ve namus açısından sorunlu olduğu’ yönünde katkıda bulunmasıdır.
1951 yılında, Demokrat Parti tarafından çıkarılan 5186 sayılı Kanun için de söylenen ‘Araştırma imkanlarını Kanun çıkararak engelliyorsanız, o insanın marifetlerinin-suç anlamında- akıl almaz boyutlarda olduğuna dair en büyük karineyi siz zaten kendi elinizle veriyorsunuz?’ sözleriyle bu yasa sanki Atatürk ve CHP’yi araştırmayı engelleyen bir yasaymış gibi sunulmaktadır. Meclis Soruşturma Komisyonu çalışmaları ile ilgili yayın yasağının çıkarıldığı gün bu programın gündeme gelmesinin de gülümseyerek kayda geçirilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Sonuçta; 6112 Sayılı yasamızın, “(...) kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” hükmünün ihlali oylaması yapıldı. İktidar kontenjanından beş üyenin blok davranmaları sonucunda, “ihlal olmadığı” kararı Oy Çokluğu ile benimsendi. Burada, sorunun, RTÜK’ün üyelerinin, Anayasa ve hukuka uygun tutum alamamasıdır.
Şunu herkes iyi bilsin ki; Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, “eleştiri ve ifade özgürlüğü” çarpıtması altında, küfür ve hakaret edilmesine hiçbir şekilde kayıtsız kalmayacağız.
RTÜK üyeleri Süleyman Demirkan, Ali Öztunç
Esnaf olmadı mı?
TÜRKİYE’nin tarihinde geriye hiçbir şey kalmaz!
Çok yerinde bir saptama!
Eskiden;
Asker, hakim, savcı, polis, jandarma gibi anayasal kurumlarımız, gurur duyduğumuz gazilerimiz, kahramanlarımız, milletin bağrında huzur içinde yatan, şehitlerimiz ve en önemlisi, rant oyunlarına kurban gitmeyen ve bir gecede iskan planları değişmeyen(!) bağlı, bahçeli, hak ettiği kat sayısına sahip, bir birini tanıyan komşularımızın olduğu, evlerimiz, apartmanlarımız ve nefes alan semtlerimiz vardı!
Şimdi tüm bu kayıplarımızın boşluğunu esnaf ve sanatkarlar dolduracak… Nefeslerine, bileklerine ve “veresiye defterlerine” kuvvet!
Zaten geçmiş tarihimizde, yazılı belgeler ‘’veresiye defterleri’’ ve her aybaşı esnafların büyük taaruzundan, maaşı kaptırmadan, eve ulaşan kahramanlardan ibaret değimlidir?
Kazım ÇİLOĞLU
Paylaş