Paylaş
Söze "Sağlık, afiyet diliyorum" diye başladı. ‘Kuran kursları vahim bir hal aldı' eleştirilerinden rahatsızlık duyduklarını ifade etti. "Böyle tepkiler din adamlarımızı fevkalade incitiyor. Emin olun şu anda Diyanet’in kontrolündeki Kuran kurslarında gerçekten iyileşmeye dönük olumlu gelişmeler var; bizler de buna geceli gündüzlü çalışmalarımızla katkı sağlıyoruz. Ancak bazı mesnetsiz suçlamalara üzülüyoruz. Bunu bu kurslara giden pırıl pırıl gençlerimiz adına ifade etmek istiyorum size” dedi.
Dinin asli kaynaklarından doğru yöntemlerle öğretilmesi durumunda hurafenin, batıl inanışların ve inanç sapmalarının azalacağını vurguluyor Ata...
KURSİYERLERİN % 70'İ KADIN
Gelelim Kuran kurslarına... Diyanet teşkilatının bir Açıköğretim Fakültesi gibi çalıştığını, iki tür Kuran kursu olduğunu, bunların da ilgili yasa ve buna bağlı tüzük ve yönetmeliklerle ciddi bir şekilde yürütüldüğünü ve denetlendiğini söyleyen İslam felsefesi uzmanı Dr. Ulvi Ata anlatıyor:
“Birincisi, kış sezonunda 32 hafta süren kurslar... Kursa katılmak için ilköğretimi bitirme şartı vardır. Bunlara ileri yaştakiler de katılabiliyor. Kursiyerlerin % 70’i yetişkin ve hanımlardan oluşuyor. Geri kalanları ise 15 ve 20 yaş grubundaki gençlerdir.
Diğeri de okulların tatil olduğu dönemde iki aylık yaz Kuran kurslarıdır. İlkokul 5. sınıfı bitirmiş olanlar katılabilir. Kursların nasıl yapıldığı yasa ve kurallarla belirlenmiştir. Kursun açılış ve kapanış saatleri, kimlerin öğretmenlik yapacağı ve hangi kitapların okutulacağı vs. gibi bütün bunlar belli standartlarda ve disiplin içinde olur. Diyanet, bunları Milli Eğitim ile koordinasyon halinde yürütür. Sonuçta ilgili vali veya kaymakamın onayıyla açılır. Derslerde, pedagojik eğitim formasyonuna sahip yetkin kişilerden yararlanılır. Kurs verecekler önce beş günlük bir seminerden geçirilir.
İLK KEZ REHBER KİTAP
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu yaz ‘Yaz Kuran Kursları Öğretici Kılavuzu’ adlı bir rehber kitap hazırlandığını belirterek, “Günde üç saatten haftada beş gün olmak üzere iki ay süren bu seminerlerin mahallinden talep edilmesi üzerine yapıldığını ve bilimsel metotlara uygun sürdürüldüğünü savunuyor Ata...
Yaz ve kış kurslarının programları farklıymış. Kur esası getirilerek aşamalı bir ‘eğitim’ sistemine de geçilmiş geçen yıldan itibaren.
'TARİKATLARIN' DURUMU
- Bazı vatandaşlar ülkede kontrolsüz Kuran kurslarının artmasını vahim olarak nitelendiriyorlar...
- Yasaların bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz; bunun ötesinde bir yetkimiz yok ki... Yasaya uyulmayan durumlara bizler de en az sizler kadar duyarlıyız. Bu tür uyarılar karşısında ilgili müftüden bilgi alırız, gerekeni de yaparız. Açıkça söyleyeyim, Diyanet’in yürüttüğü kurslarda böyle bir şey mümkün değildir. Bunun dışında ‘şahsa’ veya ‘kuruluş’lara ait kurslarda bir şey oluyorsa, emniyet ve jandarma ilgili şikâyetlere zaten gereğini yapıyorlar.
VATANDAŞ KURS İSTİYOR
- Kuran kursları nasıl açılır?
- Mezra bile olsa en az 15 ‘öğrenci’ bir araya gelip talepte bulunursa bu kurs açılabilir. Her yerleşim biriminde kurslarımız vardır.
- Bu yaz kaç Kuran kursu açıldı; 1000’i bulmuş mudur?
- Sadece kadrolu 80 bin camimiz olduğu düşünülürse, bu sayı çok yüksektir.
Kurslar, müftülerimizin il ve ilçe milli eğitim müdürleriyle koordinasyon halinde yürütülür. Sonuçta onay makamı vali ve kaymakamlardır.
- Bu yaz Kuran kurslarına katılan gençlerin sayısı öyle söylendiği gibi 3 milyonu buluyor mu?
- Afaki bir rakam vermek istemem. Ancak geçen yıl 1.3 milyondu, bu yıl bu seviyede seyredebilir, çok kayda değer bir artış olmayabilir. Ama 1.3 milyon rakamı az bir rakam da değildir. Henüz kesin sayıyı alamadık, ama daha sonra size veririm. Emin olun, vatandaş talep ediyor, biz de ilgili prosedürü yerine getirip hizmet götürüyoruz.
- Şikâyet durumunda ne yapılıyor?
- Mahallindeki murakıplarımızın, müftülerimizin denetim sorumluluğu vardır. Aynı zamanda milli eğitim müfettişleri de müdahale edebilir; vali ve kaymakamların da denetim hakkı her zaman saklıdır. Diyanetin de 60 müfettişi bulunmaktadır.
- Kurslarda ne yapılıyor?
- İlk önce dürüst insan olma... Peygamberimizin ifadesiyle elinden ve dilinden başkalarının zarar görmediği, Cumhuriyet'in temel değerlerine sahip çıkan, dini ve milli değerlere saygılı olan bir insan modeli amaçlıyoruz.
Benim öğrencim oturduğu sırayı tahrip etmez. Benim mezunum esnaf olmuşsa vergisini sonuna kadar ödeyecek, askere gidecek, nöbetini ibadet aşkıyla tutacak. Bayrağına göğsü kabararak bakacak, İstiklal Marşı'nı gür okuyacak...
Yani bizi biz eden değerleri özümseyerek hayatına tatbik edecek. Kendisiyle barışık, çevresiyle, yaşadığı toplumla barışık, etrafına sevgi ile bakan bir insan olacak.
- Bazı kurslarda, özellikle tarikatlarının açtığı kurslarda ‘kara yobaz’ yetiştirildiği iddiaları var...
- Bizim kurslarımızda olmaz. Olmaması için de çalışıyoruz. Bilgi çağındayız artık. Bu din güzel bir dindir; sulh ve barış dinidir. Dindarlık önce kendisi, sonra çevresi ve devletiyle barışık olmayı gerektirir.
KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım; "Evet, tarihi Süleymaniye bölgesini yenilemek için atağa kalktık. 25-26 trilyon değerinde 120 bina aldık" dedi hemen.
Meclis'ten Süleymaniye'nin 'dönüşümü' amacıyla çıkan kanuna dayanılarak bu alanın geçmişteki tarihi hüviyetine kavuşturulması için yaptıkları yoğun çalışmaları anlattı.Ama biz önce "Tüm Süleymaniye'nin 'pazarlamasıyla' uğraşan, Halit Çalışır kimdir; hani geçmişte sakallı şerif olayına adı karışan…" dedik:
"Sizin adınıza ve bazı kişilere el altından eski bina tapusutopluyormuş!"
Yıldırım yanıtlıyor:
"Bize geldi, gayrimenkul uzmanı olduğunu söyledi. 'Ben Süleymaniye'yi iyi biliyorum, sizin projeleriniz için çalışmak isterim', dedi.
Vatandaşın rızasıyla gayrimenkul toplayabileceğini söyledi. Biz kendisine ne müşavirlik sözleşmesi yaparız, ne de komisyon verebiliriz, bilgi getirirse mülk sahipleri ile ilgileniriz, dedik.
Nitekim öyle oldu bir süre… Ancak bazı olumsuz duyumlarımız olunca irtibatı kestik kendisiyle. Öğrendiğimize göre, kendisini Büyükşehir, Eminönü ve KİPTAŞ'ın danışmanı gösteriyormuş… Ancak Büyükşehir Belediyesi, kendisinin böyle bir görevi olmadığını (İlk kez biz
gündeme getirdikten sonra) alelacele Hürriyet'te yer alan bir ilanla duyurdu."
EMİNÖNÜ'NDE ODA VERİLDİ
Eminönü ve Büyükşehir başta olmak üzere Eminönü ve Adalar'da 'dönüşüm' ile ilgili toplantılarda kendisini 'gayrimenkul uzmanı ve Süleymaniye projesi danışmanı' olarak tanıtan Halit Çalışır, eskiden beri bu işi yaptığını bize daha önce söylemişti. Okurlarımızdan "bir adam bizim mülklerimizi ucuza kapatmak istiyor" diye birçok şikayet gelmişti.
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, kendisine makam odasının yanında makam odası ve altına da bir otomobil tahsis etmişti.
Eminönü Kaymakamı da, kendisini bu konularda uzman olarak tanımıştı. Çalışır'ın ismi, 1997 yılında Kadıköy'de 'sakallı şerif' olayında adı geçmiş, hakkında dava açılmış, bir yıl sonra da
'delil yetersizliği' nedeniyle davadan kurtulmuştu. Büyükşehir çevrelerinde, geçmiş olayı hatırlatmamız şok yarattı.
RANT PAZARI
Hamit Çalışır'ın yarattığı rant pazarı ile ilgilenenler, son durumdan sonra bir anda ortadan kaybolup, desteklerini çektiler.
KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım, "Kendisi ile geçmişten gelen bir tanışmışlığım yok. Süleymaniye projesi gündeme gelince birkaç kez telefonla görüştüm" dedi.
Yıldırım'a soruyoruz:
- Siz kendisine, bazı binaların tapularını topladıktan ve mülkiyet KİPTAŞ'a geçtikten sonra belli bir 'komisyon' ödeyecek misiniz?
- Yok efendim böyle bir şey.
- Ama bunu kendisi söylüyor.
- Bize bölgedeki emlaklarla ilgili bilgi verirken bir yerde de bazı kişilere el altından bina aldırıyormuş. 'Danışmanım' diyormuş, Bunları duyduk, aslında yok böyle bir şey. Yalçın Bey, esas olan ne biliyor musunuz, 'Bu Süleymaniye'yi kurtarma projesine bir yerden başlamak…Sizler de buna katkı vermeniz lazım. Biz benimsiyoruz, böyle tarihi bir mekanın ortaya çıkartılmasına kimsenin itirazı olamaz sanırım. Ayasofya varsa Süleymaniye de olması
gerek İstanbul'da turistik bir bölge olarak.
DÖNÜŞÜM KANUNU
- Ne yapıyorsunuz şimdi.
- Özel kanun çıktı, oradaki vatandaşlar yerlerini bize satacaklar ya da kredi alarak binalarını kendileri onaracaklar veya yeniden yapacaklar. Böyle bir girişimde bulunmayanların evleri belediye tarafından istimlak edilecek. Kanun buna cevaz veriyor. Bizim amacımız
burada ada ve sokak bazında bu evleri toplayıp yaptığımız projeye göre
inşa ettikten sonra satmak…
- O tarihi bölge nasıl kurtarılacak insanlar ne olacak?
- Efendim orada her şey var; PKK'lısı, ayyaşı, uyuşturucusu, kaçakcısı, sabıkalısı… Bugün oraya 19.00'dan sonra girilemiyor. Sahibi, gayrimenkulüne sahip olamıyor, vermişse kirasını alamıyor.
Aldığımız yapıların elektriğini, suyunu kestiriyoruz. Olay çıkıyor.
- Siz şimdiye kadar ne aldınız oradan?
- 120 ev aldık, 250'ye kadar da almaya devam edeceğiz. 9 ve 10'ncu ada bazında bir proje yürütebilmek için… Aldıklarımız, 60, 70 yıllık, hatta 250 yıllık yapılar… Genellikle 30'dan başlayıp 70, 80 metrekarelik yerler.
CENGİZ HOCA YÜRÜTÜYOR
- Projenin başında kim var?
- Büyükşehir'in Tepebaşı'ndaki Metropolitan Planlama Merkezi'nin içinde 'Süleymaniye' ünitesi bulunuyor. Prof. Cengiz Eruzun hocanın başkanlığında 120 üniversite hocası çalışıyor bunun için. Onun için Hamit Çalışır'la olacak iş değil.
- Eskiden m2 bedeli 700-800 YTL iken, kimse buraya bakmazken, Hamit Bey'in 'piyasaya girmesi' ile fiyatlar artmış, 1.500'e kadar çıkmış, rant pazarı oluşmuş…
- Bırakın bu adamı. Kendisine vazife çıkartan bir tip… Biz kendisine böyle bir görev vermedik. Biz devreye girdik artık.
Bu arada bu 'eski ev toplama işinin', Büyükşehir Belediyesi eski genel Sekreteri Mihmail Mangan zamanında başladığını öğreniyoruz. Bunu soruyoruz Yıldırım'a, "Efendim bizden öyle Yönetim Kurulu ile verilmiş bir görev yok, bir maaş yok" diye ısrar ediyor. Gerçekten bu projenin toparlanmasının çok güç olduğunu biliyoruz. Gayrimenkul hissedarlarının bir araya getirilmesi için Atina ve Paris'e gittiğini biliyoruz Halil Beyin… Konunun mülkiyet ayağından başka, bölgenin tarihi özelliğinin korunması, Koruma Kurulu'ndan izin alınması, kredi ve en sonunda inşaat işi var; yani uzun bir süreç bu anlaşıldığı kadarıyla.
BUTİK OTELLER, KAFELER
- Sayın Yıldırım neler yapılacak burada?
- Osmanlı mimarisi yeniden canlandırılacak, kafeler, butik oteller, hediyelik eşya, kitap satan, resim, eski Osmanlı sanatlarının yapılacağı atölyeler olacak.. Yeni bir konsept, müthiş bir proje… Biz başlangıç yapıyoruz, bütün Süleymaniye'yi yüklenemeyiz…Vatandaşa öncülük ediyoruz.
- Mimari yapı?
- Ahşap… öyle yüksek kat olmayacak, iki belki de üç, verilen projeye göre yapılacak.
- Proje nereden nereye yürütülecek?
- Şehzadebaşı'ndan, İMÇ ve sahile kadar, burası zaten SİT bölgesi…
VATANDAŞ YAPMAZSA BELEDİYE ELKOYACAK
- Vatandaş binasını yapamazsa….
- Bankadan gidip kredi alacak, bunların faiz oranları düşük. Yapamazsa belediye istimlak edip parasını verecek; proje bu kez belediyenin mülkiyeti üzerinden yürütülecek.
- Niye bu işler şeffaf yürütülmüyor? Kamuoyunun böyle önemli bir projeden haberi olmuyor, tanıtılmıyor. Yapıların resmi bir görevi olmayan kişi tarafından el altından toplanması, tabii ki 'gayrimenkullere zorla el konuluyor' söylentilerine yol açıyor.
- Efendim biz öncülük etmek için girdik. Süleymaniye işgal edilmiş, bazı evler gasp edilmiş. İnsan mülklerinin kiralarını alamaz olmuş. Sokakları berduş yatağı… Hala imalathaneler var orada; artık hepsi boşaltılacak. Turizm gelişecek bu bölgede. Bir otelin yerini de aldık,
ancak oturanlarla sorunumuz var. Biz yasalara uygun hareket etmek zorundayız. Aldığımız yerler için belediyeden yıkım ruhsatı alıyor, sonra elektrik ve suyunu kestiriyoruz. Süleymaniye'de otopark yeri açmak için yakıla, yıkıla tarihi bina kalmadı. 40'a yakın otopark oluşturulmuş böyle.. Biz aldığımız bölgede otopark da inşa edeceğiz. Bu İstanbul'un prestij projelerinden biri olacaktır, iddialıyız burasını ayağa kaldırmak için.
KABE'YE DÖNÜŞMESİN
Bu konu çok önemli ancak 'el altından' bir şeyler döndürüldüğü kuşkusu ortalığı kaplamış durumda. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, hemen Eminönü, Zeytinburnu, Fatih ve Adalar Belediye Başkanlarını yanına alıp 'girişilen-düşünülen' projeleri gazetecilere anlatmalı ve
kafalarda kuşku yaratan bütün sorularıyanıtlamalıdır. Yoksa AKP, Süleymaniye'yi kendi yandaşlarına pazarladı eleştirilerinden kurtulamaz… Dileriz sonra burası 'Kabe'ye dönüşmez.
Ortaköy'deki Yüzme İhtisas Kulübü ve yanan Gaziosmanpaşa Okulu gibi 'sultan' yalılarında düşünülen projeler de bunun ayrı bir parçası ya…
Daha yazacak o kadar şey var ki…
Paylaş