Yalçın Bayer: Deprem vurmadı biz vurduk

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Deprem bölgesinden insan manzaraları

YAPILAŞMADA plansız ve bilime aykırı imar planlarıyla yanlış yer seçimi sonucu oluşan bir kent Gölcük... Nüfusu 76 binmiş, şimdi yarı yarıya düşmüş.

17 Ağustos depremi yıkımlarının % 33'ü de sadece burada, Gölcük'te oluşmuş. Felaket psikolojisinden hálá kurtulamamış kent halkı. Hálá yıkık ve oturulamaz durumda yüzlerce konut var. Hürriyet çadırının karşısında bulunan çarşıda yıkılan binaların yerine yapılan barakalara doğru baktığınızda felaketin izlerinin hem fiziksel hem de manevi açıdan kolay kolay silinemeyeceğini görüyorsunuz.

‘‘Hayata yeniden geldik, fazladan yaşıyoruz. Görüyorsunuz ayaklarımızın üzerinde yeniden dikilmeye çalışıyoruz’’ diyor bir vatandaş.

17 Ağustos'un yıldönümü anma törenlerinde gündüzden sessizliğe bürünmüştü Gölcük.

Başka bir ses yükseliyor ve soruyor:

‘‘Böyle yaşamaya devam mı edeceğiz? Depremler doğal afet ama ölümler cinayet değil mi?’’

FP'li Gölcük Belediye Başkanı İsmail Barış, Hürriyet çadırında bizlere birifing verdikten sonra, vatandaşların inanılmaz şikáyet ve istekleriyle karşılaşıyor.

Başkan, vatandaşların müşteki olmasını haklı buluyor... Çünkü deprem asıl Gölcük'ü vurdu. Onun da şikáyetleri var:

‘‘10 yıl yetecek gıda yardımı geldi ama yine tatmin olmadılar. Keşke baştan bir koordinatör vali atansaydı, bir bölge planı yapılsaydı, ihtiyaçlar daha koordineli sağlanabilirdi. Belediyeler depremden sonra devre dışı bırakıldı. Hiçbir işe el sürdürülmedi’’ diye dert yanıyor.

Bu sırada Başkan'ın cep telefonu çalıyor. Belediye sınırları içerisindeki Ford Otomobil Fabrikası'nın Genel Müdürü Ali İhsan İlbahar kendisini arıyor. ‘‘Halkla devlet arasına sıkıştım kaldım, halk istiyor, bir şey yapamıyorum’’ diyor.

Belediye binasına girerken çatlak duvarları dikkatimizi çekiyor. Gölcük'ün eski panoromik bir fotoğrafını görüyoruz. 4-5 bin nüfuslu şirin bir belde... Donanma Karargáhı önünde savaş gemileri var. Karşı kıyıdaki İzmit'teki yapılaşma henüz tepelere kadar ulaşmamış, kent yeşillikler içerisinde.

Böyle bir manzara ne yazık ki şimdi yok.

Başkan Barış, Bayındırlık Bakanlığı'nın yapı denetim şirketleri oluşturması konusundaki 'eksikliklerini' ortaya koyarken ‘‘Bizim etkimiz ve yetkimiz nerede kaldı?’’ diye soruyor.

Toplumun böyle bir felakete karşı eğitimsiz kalmasının konusu açılınca ne acıdır ki vatandaştan ses çıkmıyor. Yine duyarlılık yok...

DEPREM VE GENÇLİK

Henüz yaralarını saramamış Gölcük'ün caddelerinde dolaşıp vatandaşlarla konuşuyoruz:

Kenan Çelik 25 yaşında, inşaat kalfası.

- Nereden geldiniz?

- Van'dan göç ettik. Burada her şeyimi kaybettim, annem gitti, 7 arkadaşım da enkaz altında kaldı. Perişanım, hayatım bitmiş gibi, bir daire almıştım, evlenecektim. Ama deprem umutlarımla beraber her şeyimi yıktı.

- Peki şimdi hangi duygular içerisindesiniz?

- Hayatı sevmeyen, umutları kırık, geleceği kestiremeyen bir duygu içindeyim. Artık arkadaşlarım yok, ben niye varım diye kendi kendime soruyorum. Ama yine de sabırla yaşıyorum fakat yaşamdan bir anlam çıkaramıyorum.

Bir 'kuşak' satıcısına ‘‘Bunların müşterisi çok mu?’’ diye soruyoruz.

‘‘Millet sağlam değil ki herkes sakat’’ diyor ve TV'lerin canlı yayın araçlarını gösteriyor. ‘‘Bunlar neyin nabzını tutuyorlar. Gölcük'te nabız mı kalmış ki?’’ diyor.

1992 yılında Gölcük'e gelen 1938 Erzincan doğumlu bir emekli acısını şöyle anlatıyor:

‘‘Ölmedik, sadece yaşadık.’’

Ayşe Seyhan ‘‘27 yıllık emeğim gitti’’ sözleriyle evinin yıkıldığını anlatmak istiyor. Ve ekliyor.

‘‘Artık hiçbir amacım yok, gençlere el uzatılsın yeter.’’

Emrah Kuşgöz Değirmendere'den... Depremden sonra lise son sınıfın ilk dönemini Eskişehir'de okumuş, sonra Gölcük'e gelmiş, arkadaşları ona ‘‘Sen kaçtın, sen bizden değilsin’’ diyerek sırt çevirmişler. Çevresiyle sıcak ilişki kurarak sıkıntılarını atlatmış ve deslerine yüklenmiş. Kuşgöz. ÖSS sayısaldan 182 puan çıkarmış. ‘‘Puanım tutarsa Konya'da okumak istiyorum’’ diyor.

Erhan Değer, Karamürsel'de Gemi İnşaatı Yüksekokulu'nda okuyor. Kafası allak bullak, iş bulamama korkusunu taşıyor.

‘‘Gölcük artık beni itiyor’’ diyor.

Akhisar'dan Tekel Yaprak Tütün İşçileri adına gelen bir grup, ‘‘Yiyin sevaptır, Allah o günleri bir daha göstermesin’’ diyerek parkta lokma dağıtıyorlar. Bir lokma da biz alırken depremin öteki yüzünü dinliyoruz:

‘‘Asalak toplum olduk. Oturduğumuz yere bir minibüs gelince ne dağıtılacak diye koşuşturarak neredeyse birbirimizi yedik.’’

DEPREMİN RANTI

Aslen Artvinli olup Almanya'dan emekli olan ve Gölcük'te dairesi hasar gören Murat Yazıcı çarpıcı şeyler anlatıyor.

‘‘Ortalığı çok perişan gördüm. Bazı kişiler çok zenginleşmiş, geçen yıl bu kadar lüks araba yoktu. İşini yürüten yürütmüş, bina güçlendirme zenginleri çıkmış, ihaleler almışlar. Yardım malzemelerini alıp dükkán açan bile olmuş. Depremle, canla, malla rant sağlanmış.’’

Yazıcı'nın bu sözleri her şeyin denetimsiz olduğunu ve boyutlarını gözler önüne seriyordu. İnsanlar canlarıyla, mallarıyla uğraşırken koordinasyonsuzluk nedeniyle vurgunlar, talanlar olmuş. Bunlar Gölcük'te dilden dile dolaşıyor.

Hüseyin Tezmen beyaz eşya ve mobilya işiyle uğraşıyor. İki işyeri ve depoları yerle bir olmuş. Arkasından korktu, kaçtı dedirtmemek için burada kalmış. ‘‘Prestij için buradayım kaçanlardan değilim. Kentteki dükkán fiyatları anormal ölçülere vardı. Bazı şeyler sırf göstermelik yani yapılmış olmak için yapılıyor’’ diye konuşuyor.

Tersane işçisi Halil Şahin ise şunları anlatıyor:

‘‘Burada karmakarışık bir düzen var. Şimdi prefabriklerden kira alınacağı söyleniyor. Bunun doğru olup olmadığını hálá öğrenemedik. TEDAŞ da elektrik ücreti alabilmek için saatleri yazmaya başladı.’’

Gölcük'te dönercilik yapan Kayserili Nurettin Şenyiğit memleketine giderek Sinem ile evlenmiş. 100 milyon kira yardımı alıyor, çalıştığı yerden de 6 milyon lira yevmiye. İzinli gününde karısıyla el ele dolaşıyor. Sinem'e deprem bölgesine niye geldin diye sorduğumuzda ‘‘Korkmuyorum çocuğumu da burada doğuracağım’’ diyor.

Özhan Bozali ve arkadaşları dünya bankasının prefabrik konutlarındaki hizmetler için ihale ettiği firmalardan birinde çalışıyorlar. Bölgede 500'e yakın genç 5 ay 20 günlüğüne geçici işçi olarak işe alınmış. Bozalı, ‘‘İki aydır maaşlarımız verilmiyor. Bizi kim kandırdı bulamıyoruz’’ diye dert yanıyor.

Gölcük'te mitingten sinevizyon gösterisine, şiir esintilerinden, Kuran'ı Kerim okunmasına kadar bir sürü etkinlik yaşanıyor. O acının bir daha yaşanmaması dileniyor.

Depremin en çok kendini hissettirdiği Gölcük'te sorunlar o kadar çok ki; bazısı gerçek, bazısı da Başkan Barış'ın dediği gibi biraz abartılı!

17 Ağustos'ta deprem bağıra bağıra geldi. Batıda nüfus patladı, zemin etütsüz binalar yaptık ve bu binalarda deniz kumu ile paslı demir kullandık. Sonuç olarak binalarımız káğıt gibi yıkıldı. Hepimiz kolektif suç işledik. Peki bundan ders aldık mı?

Koray Aydın'a yağ!

BİZ,

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı olarak; bakanımızın 'yılın bakanı' seçilmesi ile değil, insanlara depremde kaybettikleri gülümsemeyi yeniden kazandırması ve milletin yüzünü gündürmesiyle övünüyoruz.'' (100 yılın felaketinden yüz akı ile çıkan bir bakanın 'Yüz Akı' raporundan)

Yazarın Tüm Yazıları