CHP’ye bir dokun, bin inle!

Pazar günü “CHP’de ön seçim yapılacak mı?” başlıklı yazımız üzerine, CHP örgütünden, Belediye başkanlarından, adaylardan ve yakınanlardan işittiklerimiz, bugünkü yazımızın başlığı ile özetlenebilir ancak...

Haberin Devamı

Önce bir soru soralım:
CHP Genel Merkez Genelgesi, Tüzüğe uygun mu?
Bunu biraz açıklayalım:
- MYK geçtiğimiz ay CHP’nin örgütlü olduğu 81 İl ve 870 İlçe Başkanlıklarına gönderdiği genelge ile, 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde, Belediye Başkanı, Belediye ve İl Genel Meclisi üyeliklerine aday olacak İl ve İlçe Başkan ve YK üyelerinin en geç 15 Temmuza kadar görevlerinden istifa etmelerini istedi ve tüm adaylık başvurularının da en geç 31 Temmuza kadar yapılması gerektiğini bildirdi. Buna gerekçe olarak da; “Adaylarımızı seçimden 9 ay önce sunacağız; hakimlerin denetiminde önseçimle aday belirleme seçimden ancak 2-3 ay önce mümkün; bu nedenle önseçim yapılamıyor, tüm adayları Genel Merkez’in tayin etmesinin zorunlu olduğu” gösterildi.

PEKİ İTİRAZLAR NE

Bu genelgenin hukuki; gerekçesinin ise inandırıcı olmadığını ileri süren örgüt yöneticileri, Yerel Seçimler Yasası ve CHP Tüzüğü’nün 61. maddesi hükümlerine göre, MYK’nın hatta PM’nin böyle bir genelge gönderme ve seçimlerden 9 ay önce İl ve İlçe örgütlerini istifa yoluyla boşaltma yetkisinin olmadığını...Seçim Yasalarının ve CHP Tüzüğünün istifa için 30 Aralık 2013 tarihini, adaylık için de 15 Ocak 2014 tarihini öngördüğünü ve her yerde önseçim yapmanın da mümkün olduğunu söyleyerek itirazcı oluyorlar. Oluyorlar ama “Ne yapacaksınız önseçim yok, adayları Genel Merkez atayacak, Ankara’ya itiraz etmek o kadar kolay değil” de diyorlar. Siyasette buna ‘oportinizm’ denir.

OLUMSUZLUKLARA DİKKAT

- Adayları 8-9 ay önce sunma ve bu nedenle önseçim yapmama ve de tüm adaylıklar için son başvuru gününü 31 Temmuz’u (yarın) son gün olarak belirleyen Genel Merkez’in bu kararının çeşitli sıkıntılara, haksızlık ve eşitsizliklere yol açacağı; bizzat Genel Merkez’in bu kendi genelgesine uymayacağı ‘Aday’a göre uygulama’ yapacağı pek çok örgüt yöneticisi, belediye başkanı ve STK temsilcilerince de ifade ediliyor. (Bu konuda hukukçularla da görüştük.)
- Genelgeye göre adaylık için yarın akşama kadar başvurmak şart. Adayların en geç Eylül ayında açıklayacağı duyuruldu. Oysa, yasalara göre, aday olacak Kamu görevlileri ile Meslek Kuruluşları, Odalar, Barolar ve Sendikalar gibi pek çok
STK’nın yöneticileri için görevlerinden istifanın son günü 30 Aralık 2013 günü...

GEZİ’Yİ UNUTMA

CHP
, özellikle bütün ‘Gezi Direnişi’ demokratik eylemlerine önderlik eden STK yöneticilerini seçimlerde hiç mi dikkate almayacak, değerlendirmeyecek? STK yöneticilerinin bazı CHP’liler gibi ‘buyruklara’ değil ‘hukuka’ uydukları gözetildiğinde, CHP Merkez Yöneticileri bu konuda ne yapacaklar? Merak edilmeye değer.
- Halen 12 il, 152 ilçe ve önümüzdeki seçime katılacak 100 Belde Belediyesi toplam 250-300 Belediye CHP’li ve yapılacak seçimlerde de buralarda yine CHP iddialı...
- Mevcut CHP’li Belediyelerdeki Başkanlıkları seçime 7-8 ay kala Genel Merkez’den tayin ettiğinizde, halen görevde olanları tekrar aday gösterdiğinizde veya göstermediğinizde ve de özellikle kapatılan pek çok Belde Belediyesi Başkanı’nın bağlandığı ilçenin Belediye Başkanlığına (Çeşme ilçesi Alaçatı beldesi) aday olduğu düşünüldüğünde, örgütü dışlayarak Genel Merkezden yapılan aday tayinlerinin seçim gününe kadarki bu uzun sürede tartışmalara, iç çekişmelere neden olmasından kaygı duyan samimi CHP’liler az değil.
- Pazar günkü yazımız üzerine görüştüğümüz bazı Belediye Başkanları, 30 Mart 2014 oy verme gününden çok önce başlayacak adaylık tartışmalarının ve (hiç olmazsa Partiiçi Önseçim yapılarak örgütün seçtiği adayların Genel Merkezce aday yapılmamasının) yaratacağı iç çekişmelerin seçimleri zora sokabileceğini ifade ettiler. Kimi Belediye Başkanları da, tekrar aday gösterilmemeleri halinde ‘Küsme ve çalışmama’ gibi bir durumun olmayacağını ama, seçime 7-8 ay var iken tekrar gösterilmeyecekleri belli olan Başkanların ‘Topal Ördek’ misali Belediye bürokrasisi üzerinde etkisini kaybedeceği için işlerin aksayabileceğini söylediler. (Dün akşam üzeri CHP MYK toplantısında, il başkanlarının talebi üzerine aday başvurularının 2 Eylüle kadar uzatılması kararının alınabileceği bildirildi.)
Bu konuya devam edeceğiz.


Başbakanlık, yap-işlet-devret modeli ile 2 adayı 125 milyon Euro’ya ‘sattı’

Yassıda ve Sivriada TOBB’un kucağında

1 Ağustosta seçime gidecek TOBB’un ‘içi’ni merak ederken, cumartesi akşamı bir ‘ticaret erbabı’ aradı. Biraz çıkıştı bize “Niye TOBB kongresi için bir şey yazmıyorsunuz?”
Bu soruyu gazetelerin ekonomi servislerine de sormalıydı.
Dinledik; dinleyince de olmadık şeyler öğrendik.
Başbakan bir süredir Yassıada ve Sivriada’dan çokça söz ediyor. Buralarda yapılacak yatırımları ‘Özgürlük ve Demokrasi’ adı altında gündeme getiriyordu.
Meğer iki adadaki yatırımlar TOBB’un kucağına bırakılmış.
TOBB’un, Gümrük Bakanlığı’na bağlı gümrük kapılarını yapma ve yenileme çalışmalarını yürüten Gümrük ve Turizm İşletmeleri AŞ (GTİ) Başbakanlıkça bu işle görevlendirilmiş. Bu işin maliyeti büyük; 125 milyon Euro; modeli yap-işlet, devret...
Kapıkule ihalesinde bir takım sıkıntılar olmuştu; bakalım bu GTİ ihaleyi kime verecek? (Bu arada Bulgaristan sınırı Dereköy’de 80 dönümlük bir alan istimlak edilerek yenibir sınır kapısı yapılacak.)
GTİ’nin yönetim kurulu başkanı Nevşehir’li M. Arif Parmaksız’ın bazı uygulamaları Hisarcıklıoğlu’nun başını çok ağartmıştı. İddialar çok!
Hisarcıklıoğlu’nun sakin bir yapısı vardır; Başbakan kendisinden uçak istediği zaman aldı, helikopter de aldı; bütçesinden çok okul yaptırma bedeli verdi.
Sivriada’ya ilginç bir mimarı yapı kondurulacakmış.. Fatih’in tuğrasının motifi, adada mimari bir projeye dönüştürülecekmiş...
Demek ki TOBB, seçim öncesinde iki adaya getirilen maliyet talebini geri çeviremedi.
Bir de Sivriada’ya, Fatih’in tuğrası motifinin mimari benzeri bir proje geliştirilirse, siz o zaman İstanbul’u tutamazsınız!

Bizler memuruz tüccar değil

20 TEMMUZ Cumartesi günü Hürriyet Gazetesi Ankara ekinde ATO seçimlerinde YSK’ya bir itiraz yapıldığı, banka şubelerinin kurumlar vergisi mükellefi gibi gösterilerek seçime hile karıştırıldığı muhalif grup tarafından iddia edilmektedir. ATO Başkanı ise banka şubelerinin kurumlar vergisi mükellefi olduğunu iddia etmektedir. Ben bir bankacı olarak kurumlar vergisi mükellefi olmadığımızı biliyorum ve şube müdürü olarak tüccarın kayıtlı olduğu bir kuruma kayıtlı olmamın anlamsız olduğunu da biliyorum. Bizler memuruz tüccar değiliz. Banka şube müdürleri olarak ticaret yapmadığımız halde ticaret odalarına kayıt ediliyoruz. Ankara’nın ticaretine yön veren ATO başkanı gazetelere verdiği demeçte banka şubelerinin kurumlar vergisi mükellefi olduğunu söyleyerek kamuoyunu kasten yanlış bilgilendirmiştir. Bununla da kalmayıp medyada yer alan haberlere göre YSK’yı etki altına almak için YSK başkanına bir dilekçe göndererek banka şubelerinin damga vergisi mükellefi olduğunu bu yüzden seçimlerin iptal edilmemesi gibi skandal bir istekte bulunmuştur. Ne itiraz yapanlar damga vergisinden söz ediyor ne de yasada damga vergisinden söz ediliyor. ATO Başkanı kelime oyunlarıyla lehte karar çıkarma kaygısına düşmüştür. Gazete beyanlarında yüksek yargının alacağı karara saygı duyarız ifadelerini kullanan ATO Başkanı neden yüksek yargıyı yönlendirme çabası içine girmiştir. Ankara ticaretine yön veren kişilerin beyanlarının tutarlı ve doğru olması gerekmez mi?

Mert EGEMEN

Öğretmen olma ihtimalim ‘yılbaşı’ ikramiyesi kadar

YILLARDIR mağdur edilen Almanca Öğretmenlerinin sesine kulak vermenizi bizlerin ‘atanma’ sorunuyla ilgilinmenizi istiyoruz. KPSS tercihlerini yapmaya kısa bir süre kalmışken bizlere gereken önemi vermeniz konusundaki hassasiyetinize ve samimiyetinize güveniyoruz.
2012 döneminde ‘Almanca öğretmenliği’ kontenjan sayısı 3’tür. 2011 yılı haziran atamasında bu sayı 175 idi. Aynı yılın ağustos ayındaki atamada ise kontenjan 41 olarak belirtilmişti. Anlaşıldığı üzere 2011 yılı Almanca öğretmenliği ilk atama sayısı 216’dır. 2012 senesi şubat ayına baktığımızda Almanca öğretmenliği için hiçbir kontenjan açılmadığını görmekteyiz. Bir açıklaması da yoktur.
Geçtiğimiz eylül ayında 40.000 kişilik öğretmen ataması yapıldı. Bu atamalarda Almanca öğretmenliği için ‘yazıyla üç’, rakamla 3 kadro ayrıldı. Benimle aynı durumda olan binlerce Almanca öğretmeni arasından benim şansım, yılbaşı piyango biletime büyük ikramiyenin isabet etmesi ihtimaliyle neredeyse aynı. Biliyoruz ki, resmi olarak 3000’den fazla (tam söylemek gerekirse 8400) kadro açığı var. Açık bu kadar çokken neden 3 kadro verildiğini araştırdığımızda, nedeninin Eğitim-Sen’in Milli Eğitim Bakanlığı’na açtığı dava sonucunda Danıştay’ın Anadolu Liselerine ilk atamayı durdurması kararı olduğu sonucuna vardık.
Peki, bu hepimizi nasıl etkiliyor?
Almanca dersi hemen hemen tüm Anadolu Liselerinde zorunlu ikinci yabancı dil dersi; fen liseleri, öğretmen liseleri ve sosyal bilimler liselerinde de seçmeli dil olarak okutuluyor. İlk atamalar durdurulunca, Almanca öğretmenlerinin atanabileceği neredeyse hiçbir okul kalmadı. ama artık Anadolu liseleri kararı kalkıp ilk atamaya açıldığı için önümüzde engel kalmadıAlmanca dersi tüm Anadolu Liselerinde zorunlu ikinci yabancı dil dersi; fen liseleri, öğretmen liseleri ve sosyal bilimler liselerinde de seçmeli dil olarak okutuluyor. İlk atamalar durdurulunca, Almanca öğretmenlerinin atanabileceği neredeyse hiçbir okul kalmadı. ama artık Anadolu liseleri kararı kalkıp ilk atamaya açıldığı için önümüzde engel kalmadı en az 1000 kontenjan vermemeleri için hiç bir sebep yok. Almanca dersleri boş geçmesin artık.
Biliyoruz ki, seçmeli dil olarak okutulan okullarda bile Almanca öğretmeni olmadığı için, Öğrencileri ingilizce dersini seçmeye zorlayan okullar da var.

Atama bekleyen Almanca öğretmenleri

Kemerburgaz’da tarım arazilerine hafriyata devam

KEMERBURGAZ Bağlar Mevkiinde kırk yıldır hayvancılık yapan Sevim Şirin ve oğlu Çetin Şirin’in mandıraları dün sabah Belediye ekiplerince ikinci kez yıkıldı. Bütün enkaz; ahır, yemler her şey toprağın altında kaldı. Bu yıkım Eyüp Belediyesi’ne ‘Sosyal Tesis’ yapmak için yapılıyor. Şirin ailesinin Belediyeye karşı ‘zilyetlik’le ilgili 4 davası var. Zamanında Milli Emlak burayı ‘siz alabilirsiniz’ demiş. Aile de 2B’ye göre satın alabilmek için 2000 TL yatırmış. Buna rağmen ve davalar devam ederken yıkım oldu. Yıkımlar devam edeceğe benziyor. İnsanlara ‘uygun yer göstereceğiz’ deniyor, gösterilmiyor.
Daha önce Bağlar Mevkii’ne yine hafriyat dökülmüştü.
Amaç bu bölgeden hayvancılığı öldürüp bazılarına peşkeş çekmek.
Belediye projeleri hazırlamış; yüzme havuzu, düğün salonu olan sosyal tesis yapılacak buraya ama bütçesinden henüz para ayrılmamış. Eyüp ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden konu geçmemiş daha. Dolayısıyla ‘kaçak’ yıkım.
Belediye kendi uyması gereken 3194 sayılı ‘İmar Kanunu’na uymuyor.


Sarıgül: Şişli'de son iftarım

Haberin Devamı

ŞİŞLİ Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Türkiye Değişim Hareketi (TDH) üyelerine Cevahir Otel'de iftar verdi. Sarıgül, bu iftarda Büyükşehir Belediye Başkan adaylığının ilk 'işaretini' verdi. Bu yoruma yolaçan sözleri şöyle oldu: "Benim nereye gideceğime tek başıma karar veremem. TDH'ye ve bize gönül veren binlerce yurttaşım ve TDH karar verir. Sizlerle Şişli'de son iftarımı yapıyorum."

Yazarın Tüm Yazıları