Paylaş
Yurt gazetesi yazarı Ayşegül Arslan, Balıkesir Güre’de Gürsel Tekin ile karşılaşmış; sıkıştırmasına karşın net bir şey alamamış CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı üzerine... “Sarıgül işi tamam mı; sen aday olacak mısın?” gibi sorular sormasına karşın ‘sır’rı çözememiş.
Arslan belki bazı şeyleri sezmiş olabilir; ama tam olgunlaşmadığı için yazmamış olabilir...
Kulislerde ‘palavranın bini bir para...’
Aksi durum daha muhtemel gözüküyor.
“Gürsel Tekin de bir şey bilmiyor, kamuoyu ile oynuyor.”
Kılıçdaroğlu, yakın olduğu Gürsel’e bu kadar ‘mahrem’ davranabilir mi?
Ya da doğrusu CHP’nin aday tespitinde ‘çaresizliğe’ mi sürükleniyor?
Türkiye’de görüyorsunuz, bir adayınızı bir yıl öncesinden sahneye süremiyorsunuz... Çünkü onu ‘yerler’...
Arslan’ın “Sarıgül’ün adaylığını mümkün görüyor musunuz” sorusuna Gürsel Tekin dolambaçlı bir yanıt veriyor:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakan için bir tanımlaması var. ‘Diktatör, yalancı’ diyor. Başbakan’a bunları söyleyebilecek herhangi biri, tabii partimiz ve Genel Başkanımız da onay verirse kabulümüzdür.
Diyaloğa devam ediyoruz:
- Sarıgül bunu söyleyemez mi!
- Söyleyebiliyorsa buyursun gelsin diyorum. Ayrıca AKP ile AKP’nin yerel yönetim ve siyaset kadroları ile bu kadar yakın olabilen bir kişinin CHP’de kabul görüp göremeyeceğini doğrusu bilemiyorum!
- Bu görüşünüzü Kılıçdaroğlu ile paylaştınız mı?
- Evet, hemen hemen bu ifadelerle paylaştım. Ayrıca, bu sadece benim görüşüm değil, onu da söyleyeyim. Ben İstanbul’da 39 ilçenin tomografisini çektim. Parti tabanı ve seçmen ne istiyor, biliyorum.
- Ne istiyor size göre?
- Her şeyden önce CHP’li olmasını istiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi Türkiye’nin en önemli görevi için “hazır” olmasını istiyor.
Ve elbette temiz, tertemiz olmasını istiyor. (Çok daha başka şeyler söylüyor Gürsel...)
- Siz hazır mısınız?
- Evet, ben yıllardır İstanbul’u ve sorunlarını yaşıyorum. Çözüm yollarını biliyorum. Hazırım.
- Bu, “İstanbul’a adayım” demek mi?
- Bunu ben söyleyemem. Partimin kararıdır. Ben sadece “Hazırım” diyorum.
Ayşenur Aslan, Gürsel Tekin’e zor bir soru yöneltiyor:
- Fethullah Gülenci misiniz?
- Hayır, asla... Kesinlikle değilim. Bu konunun nereden çıktığını da biliyorum aslında... Bir gün Yalçın Küçük Aydınlık’ta bir yazıda böyle bir şey attı ortaya...
KILIÇDAROĞLU VE SARIGÜL NE DEMEK İSTEDİLER
Geçen haftaya dönelim... Kılıçdaroğlu, geçen hafta perşembe günü Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin yemeğinde, Sarıgül ve CHP ilişkileri ne durumda diye soran bir gazeteciye şu yanıtı vermişti:
“Her gittiğim yerde soruyorlar. Hiçbir ilişkimiz yok. Biz, ilişkiyi sizden öğreniyoruz. Sayın Sarıgül bir belediye başkanı, kendine göre başarılı bir belediye başkanı. Partimize üye olmak istediği zaman gelir üye olur, biz hiçbir zaman ‘Niye partimize geldin, niye üye oldun diye bir sınırlama da getirmiş değiliz”.
Sarıgül de geçen pazar günü Cevahir Otel’de kurucusu olduğu TDH üyelerine verdiği iftarda “Her şeye YDH ve sizler karar verirsiniz. Ancak bu son iftarımız” biçiminde konuşması kafalarda soru işareti yaratmıştı.
Biliyor musunuz ?
CHP, PM üyesi Ercan Karakaş’ın, belediye başkan adaylarının ‘Gezi ruhu’ dikkate alınarak, seçmeni de önseçim sürecine katan bir yöntemle belirlenmesini isteyip, “Fransa’da Sosyalist Parti cumhurbaşkanı adayını 200 bin üyesi ile belirlemedi, önseçime halk da katıldı, 2.5 milyon kişi adayı belirledi”
dediğini...
CHP kararını niye kaldırmıyor
SARIGÜL’ün CHP’ye dönebilmesi için bazı girişimlerin yapılması gerekiyor.
Sarıgül, CHP’den ihraç edilmişti; üç arkadaşı daha vardı kendisiyle birlikte. Sarıgül geçen yıldan beri çevresine “Davet eden mi var” diyordu.
Ancak ihraç kararının kaldırılması için Parti Meclisi’nin kararı gerekiyor; yani ihraç kararını kaldırması...
Bu konuda bir işlem yapıldı mı?
Yapılmadı.
Sarıgül ve çevresi de, “Biz bu ihraç kararı ortada iken CHP’nin kapısını nasıl çalarız” diyor.
Kılıçdaroğlu, ihraç kararını kaldırmak istemiyor mu; yoksa bu konuyu PM’ye getirdiğinde ‘sıkıntıya’ düşeceğini mi görüyor.
Sarıgül’ün her türlü önlemi var... Halkın Yükselişi Partisi kontrolünde, DSP her zaman mümkün ya da TDH’nden ‘bağımsız’lık durumu da olabilir.
CHP ‘tiyatro’ mu oynuyor?
Askerlik 10 binden 6 bin Euro’ya indirildi ama...
New York’un haberi yok
GEÇEN hafta Hürriyet’teki Bakan Bey’in beyanatlarına göre, paralı askerlik için ödenecek meblağın düşürülmesi ile ilgili kanun yetiştirilemediği için, bir kereye mahsus olmak üzere, 3 ay müddetle yurtdışında paralı askerliğe hak kazanıp
da henüz para yatırmamış olanlar, Türkiye’ye hiçbir
sorun olmadan gelebilir ve geri dönebilirler denildi.
Hem Bülent Arınç’ın hem de İsmet Yılmaz’ın benzer sözleri üzerine, Amerika’da bulunan ve New York Başkonsolosluğu’na müracaat eden oğlumuza, konsoloslukta, “Bizim böyle bir uygulamadan haberimiz yok” denilmiş.
Acaba hata hangi tarafta? Bayram da geliyor, yaz mevsimi de geçmek üzere... Acaba ilgililer bu hususta net bir karar verirler mi? Eğer böyle bir müsaade çıktı ise, neden New York Başkonsolosluğu’ndakilerin haberi yok.
Doğan VOLKAN
Yazmaya utanıyorum
ANKARA Ticaret Odası (ATO) ile ilgili 30 Temmuz’da köşenizde yayımlanan okur mektubuna ilişkin anlatacaklarım ‘Ankara Ekonomisi’ adına hayati önem arz etmektedir. ATO son yıllarda görülmemiş bir pervasızlıkla yönetilirken kimsenin bu gidişata dur dememesi Ankaralı işadamları olarak bizleri kahrediyor. Seçimlere hile karıştırmak yapılanların en masumu...
Basında çıkan haberlere göre ve bizlerin de yakından bildiği üzere Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i arkasına alarak seçimlerde Başbakan Erdoğan’ı bile türlü siyasi manevralarla yanlış yönlendirmeyi başaran sonra bunun mahcubiyeti ya da korkusuyla Türkiye’nin birçok şehrinde “IMF’ye olan borcumuzu sıfırlayan Başbakanımıza ve hükümetimize teşekkür ederiz” ilanlarını bizlerin parasıyla billboardlarda yayımlatan ATO Başkanı Salih Bezci, aralık ayında ATO Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde çıkan yangın sonrası yanan binlerce belgenin ardından belgelerin dijital ortama aktarıldığını söylemiş ancak bunun böyle olup olmadığını kimse sormamıştır.
- Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bu konuda müfettiş göndermiş midir? 3 milyonu aşkın belgenin yalnızca yüzde 3’ü dijital ortama aktarılmışken, aktarım işini yapan firma ile anlaşma yarıda kesilmiş ve bu anlaşmazlığın ardından çıkan yangın sonrası belgelerin tamamına yakını kül olmuştur.
- Yangın önleme teknolojisi olmayan binada geçtiğimiz günlerde bir yangın daha çıkmış sigara içen personellerin en düşük maaş alanları işten çıkarılmıştır. Makam odasında dahi sigara içilmesine izin veren Başkanın gücü asgari ücretle çalışan personellere mi yetmiştir? - Çok sayıda personel seçim sonrasında kanunsuz ve usulsüz şekillerle işten çıkarılmış yeni yönetimin kadrolaşmasına olanak sağlanmıştır. Personele baskı ve zulüm sürerken Aralık ayında sözleşmesi biten onlarca personel işten çıkarılma tehdidini hemen her gün yaşamaktadır. ATO, özerk bir kurum değildir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir meslek örgütüdür. Buradaki zulme ve tüm kanunsuzluklara rağmen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Başkanı dahi görevden alma yetkisi varken neden halen müfettişlerini göndermemektedir. Seçimlere yönelik çok net itirazlar yapılmışken Yüksek Seçim Kurulu (YSK) neden kanunsuzlukları halının altına sürüklemeye devam etmektedir. Belediye Başkanı Melih Gökçek Başbakan’a rağmen Bezci’ye destek verdiği seçim gecesi meclis üyelerini cep telefonundan arayarak oy istediği yönündeki basında çıkan tüm iddialara rağmen neden suskunluğunu korumaktadır?
- Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı’nın bu kanunsuzluklara daha fazla seyirci kalmayacağını ATO’ya müfettişlerini, sonrasında da kayyum atayacağına inanmak istiyorum. Bu zulme dur diyecek, bu oyunu bozacak bir ‘Tatar Ramazan’ yok mudur? Sesimizi duyan yok mudur?
Ahmet GÜRKAN
Paylaş