Paylaş
Her ne kadar iki numaralı isim yok dese de örgütlerden sorumlu makama getirilen Adnan Keskin yine de ikinci adam sayılabilir. Keskin, Daha önce genel sekreterlik yapmış, parti baraj altında kalma sürecinde Baykal’la yollarını ayırmış, pek çok bedel ödemiş, 13 yıl aradan sonra önseçimlerde birinci gelerek bir siyaset dersi vermiş, siyasetin uzun soluklu olduğunu göstermiştir. Örgütü iyi tanıması ve parti tabanında sevilmesi parti için olumludur ama ‘hizipçiliği’ bir yana bırakırsa...
- İsmi uzun süreler genel başkanlığa yakıştırılan Prof. Dr. Haluk Koç parti sözcülüğüne getirilirken siyasal deneyimleri ve kişisel nitelikleri nedeniyle ismi örgütte yine benimsenecektir.
- Gürsel Tekin’in istifa ettiği medya tanıtım işlerine yeniden atanmasının, arada yaşanan boşlukta doğan sıkıntılar nedeniyle olduğu anlaşılıyor. Popülaritesi her zaman yüksek olan Tekin’in bu dönemde CHP’yi daha çok gündeme taşıması bekleniyor. Ancak Tekin’in “Bu kişiler varsa ben yokum” deyip istifa ettiği kişilerle yine nasıl beraber çalışacağı da merak konusu olacaktır.
- Şafak Pavey’in insani sempatisi ve aktivist deneyimi, doğa ve sosyal politikalarda ‘gülen yüz’ olarak algılanacaktır.
- Kılıçdaroğlu ‘sivil toplum’ görevini üçe ayırması dikkat çekicidir. ‘İşçi ve memur’a Yakup Akkaya’nın, ‘işveren’e Erdoğan Toprak’ın, ‘sivil toplum’a Nihat Matkap’ın getirilmesi de dallarındaki yetkinliklerinden dolayı örgütün benimseyeceği bir yapı olabilir ama çok çalışmak kaydıyla...
- Faik Öztrak’ın ekonomi politikalara, Sencer Ayata’ın Ar-Ge’ye, Emrehan Halıcı’nın bilişim, Perihan Sarı’nın eğitim, Faruk Loloğlu dış ilişkiler, Gökhan Günaydın’ın yerel yönetimler ve Sezgin Tanrıkulu’nun insan hakları konularında geçen dönemdeki görevlerinde bırakılmaları Kılıçdaroğlu’nun gözünde başarılı olduklarının göstergesi olarak nitelendirilebilir.
- Kılıçdaroğlu döneminden beri idari ve mali işlere gelen üçüncü isim Umut Oran oldu. Bir işadamı disipliniyle çalışmasıyla dikkat çeken Oran’ın, partinin mali bilançosunu daha hesaplı ve dengeli bir düzene getireceği önemli bir beklenti olabilir.
- Bihlun Tamaylıgil’in ‘Genel Sekreterlik’te kalması kendi ‘artı’larının sürdüğünü gösteriyor, uzlaştırıcı tarafı da...
DEĞİŞİM VE YENİLEME
- Kılıçdaroğlu’nun, 19 kişilik MYK’da 12 kişiyi yerinde tutması ekibine güvendiği şeklinde yorumlanabilir.
- Kadın ve gençlik kollarının bir ‘otoriteye’ bağlanmaması ve ‘özgür’ bırakılması da kayda alınması gereken bir durum. Bu yolla kadın ve gençlik kolları yönetimlerinin daha güçlü bir konuma geleceği düşünülebilir.
- Başlıkta en ortalama kadro dedik... Fikri Sağlar ‘insan hakları’na, İlhan Cihaner, seçim ve hukuk işlerine getirilseydi, işte CHP’nin ‘en iyi kadrosu’ denilebilirdi o zaman.
Bu bizim kişisel görüşümüz sayılabilir ama bunu da çeşitli isimlerle görüşerek değerlendirdiğimizi de vurgulamamız gerekiyor. Birgül Ayman Güler’in ismini de unutmamak gerekir.
Bir soru ortaya çıkıyor:
“Değişim ve yenilemeyi bu kadro mu yapacak?”
Bu kadronun, başarılı olup olmayacağı, yerel yönetim, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde görülecek. Araziye çıkmak, yeni politikalar üretmek için çok çalışmak gerekiyor.
Kızılay kurumunda da bir şeyler oluyor
POLİSLERİN sıraya dizilip ellerinde numaralarla teşhis edilmelerinin tartışıldığı şu günlerde size benzer bir olay anlatmak istiyorum. Yaklaşık iki aydır Kızılay’ın, Etimesgut yerleşkesinde işten çıkan personelin çantaları aranıyor. Erkek görevliler, kadın erkek demeden akşam işten çıkanların çantalarını açıp bakıyorlar. Göstermek istemediğimizde bizi zorluyorlar. Belki kadınların göstermek istemeyeceği özel eşyaları var? Olaya müdahale etmeye çalışan bir erkek personel arkadaşımızın da hemen üstüne yürüdüler. Güvenlik görevlilerinin başında sivri uçlu ayakkabılarının topuklarına basan bir adam var. Bir elinde telsiz öbür elinde tespih. Kolları iki metre yana açılmış olarak göbek önde dayı gibi yürüyor. Kızılay’ın kapısından al, barın önüne fedai olarak koy, o kadar yakışır. Aramanın kimin talimatı ile yapıldığını sorduğumuzda Genel Müdür Ömer Taşlı’nın talimatı olduğu söyleniyor.
Geçen sene Etimesgut’tan bir personel evlendi. Bu çalışan Kızılay Genel Müdürü, Genel Sekreteri, İnsan Kaynakları Müdürü ve daha birçokları gibi Düzceli... O hafta sonu Kızılay’da ne kadar araç varsa hepsi düğüne katılacakları Ankara’dan Düzce’ye götürdü ve getirdi. Yani birilerinin özel işi için tüm araçların benzin paraları Kızılay’a ödetildi.
Araçları götüren şoför arkadaşları 24 saatten fazla uykusuz bıraktıkları gibi bu arkadaşlara ne fazla mesai, ne gece mesaisi parası ödediler. Şimdi şu mübarek ramazan gününde elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin. Bu Kızılay’ı yiyip bitirenler bizler miyiz ki, iş çıkışında bizlerin çantalarını arıyorlar? Zaten Kızılay’ın tepesindeki bu ‘Düzceli dervişler’ Kızılay’ın tüm nimetlerinden kendileri faydalanıyorlar. Bizim tek istediğimiz onurumuzla çalışmak emekli olmak ve gitmek.
Bunu bile bize fazla görüyorlar.
Başak KARCAL
Bir olimpiyat kadını
KADIN ve olimpiyat denilince unutulmaması gereken bir kadın sporcumuzu unutmayalım. Halet Çambel!
Çok önemli bir kişilik. 1936 yılında Nazi Almanyası’nda Hitler’in propaganda aracı olarak tasarlanmış bir olimpiyatta Türkiye’yi eskrim dalında temsil etmiş.
Halet Çambel de bir Cumhuriyet ürünü. “Kadının adının olmadığı bir coğrafyada önce olimpiyat sporcusu olan, sonra da arkeoloji alanında uzman olmayı başaran bir Cumhuriyet kadını!”
Adana yakınlarındaki Karatepe kazısının önderi! Cumhuriyet projesinin spordaki ilk pırıltısıdır Halet Çambel... Aynı zamanda
alaylı mimar Nail Çakırhan’ın da eşidir. Şimdi artık yaşamayan Nail Çakırhan bugünün Muğla Akyaka beldesinin yaratıcısıdır. Okullu mimarların pek çoğunun yanından geçemediği başarıların sahibidir.
Bugünlerde elbette yararlanmak için kadın sporcu paradigmasına dört elle sarılanlar Halet Çambel’den haberdarlar mıdır? Kadın sporcu sıçramasının yaşandığı bu olimpiyatlara onur konuğu olmaya çok da yakışmaz mıydı?
Ceyhun BALCI
Paylaş