‘Çaresiz ve yalnızız’

SİLİVRİ Cezaevi’nin küçük duruşma salonunda Ergenekon 2, büyük salonunda da Balyoz davalarının duruşmaları vardı dün.

Haberin Devamı

Ergenekon ve Balyoz duruşmalarından izlenimler

Kış koşullarından ötürü izleyiciler arasında eski kalabalıklar yoktu.

Tutuklu ve tutuksuz sanıklarla onların yakınları arasında hüzün vardı. Tutukluların sağlık koşulları konusunda, duruşma arasında anlatabildikleri kadar sorunları anlatabiliyorlardı.

Tutuklular sıkıntılı, aile fertleri acılı...

‘Balyoz’un sanıklarının yakınları sorunlarını anlatabilmek için gazeteci arıyorlar:

Biz, Silivri’ye Ankara’dan gelen meslektaşımız Şükrü Küçükşahin’le gitmiştik.

Karşımızda sanki bir ‘ağlama duvarı’ vardı. Bazı paşa eşlerinin anlattıkları isyan doluydu.

Özeti iki sözcükte toplanıyor:

“Bizler çaresiz ve yalnızız”.

Sanıkların akrabaları, arkadaşları ve yakınlarının tepkileri genellikle şu noktalarda toplanıyor:

“- Ben çocukluk arkadaşımı ziyaret edemiyorum. Aziz Yıldırım’ı Aleks dahi ziyaret ederken, bizim ziyaret taleplerimiz, savcının ‘takdirine bağlı’ olarak değerlendiriliyor.

Bir esrarkeş ve katili ziyaret, yakınları açısından daha kolay gerçekleşebiliyor. Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıklarını sadece aile fertleri ile önceden isimleri verilen 3 kişi ziyaret edebiliyor. Ancak ‘yakın’larının ziyareti öyle kolay değil, sabah 06.00’larda kalkıp 09.00’lara kadar Silivri’ye varılması gerekiyor, özel arabanız yoksa perişanlık daha da artıyor. Bu da ayrı bir azap oluyor. Ayrıca ‘yakın’ isimlerini başka isimlerle değiştirmek de öyle kolay değil...”

‘BAĞIMSIZ GİRİŞİ OLAN MAHKEME’

- “Bir davanın duruşması başlarken, yargıcın ‘bağımsız girişi olan mahkeme’ demesi biraz komik olmuyor mu? Bununla cezaevinin içindeki duruşma salonu önündeki tel örgüler kaldırıldığından mı ‘açık’ ve özgür, duruşma yapıldığı izlenimi verilmek isteniyor? Bu yargılamalara ad bulamıyoruz.”

- “Cezaevinde 17’den sonra kimse kalmıyor. Bir hücrede rahatsızlanan birisi, kendisini gardiyana duyurabilmesi için dakikalarla kapıyı yumruklaması gerekiyor. Kalp krizi geçiren birisi olursa hastaneye yetiştirilemeden ölür! Nitekim Kaşif Kozinoğlu böyle öldü.”

- “Salon dışındaki bu görüşme sırasında yarım litrelik pet su getiren aile yakınlarının zaman zaman salondaki görevliler tarafından geri çevrilmesi de ayrı bir skandal... Bir hanım ‘Eşim gece uyuyamıyor, ona 8-10 paket gece çayı getirdim, vermediler’ diyor.”

Haberin Devamı

Bize karşı da ‘Habur hukuku’ başladı ama!..

Haberin Devamı

ERGENEKON davasında Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’la duruşma arasında yakınlarıyla görüşebiliyor. Biz de kendilerine ‘selamlar’ getirdik gazetecilerden... İkisinin de sağlıklı ancak ‘sinirli’ oldukları görülüyordu.

Böyle bir tablo ne kadar sürebilir?

Nitekim, “Neredeyse 4 yıla yakın burada bizi yatırıyorlar, bizim durumumuzun ne olacağı belli değil” diye umutsuzluklarını dile getiriyorlar. Balbay ilginç bir tespitini şöyle anlatıyor:

“Polis ve savcılık ifadeleri eskiden okunuyordu, birkaç zamandır artık okunmuyor. Duruşmalar olağanüstü hızlı gitmeye başladı. Tutuksuz 30 sanığa telefon edip gelin savunmalarınızı verin denildi. Ancak savunma diye bir şey yok... Herkese 10-15 dakika süre veriyorlar. Polis ve savcılıktaki ifadelerini kabul ediyor musunuz diye soruyorlar... Dört yıl boyunca fren edile edile gelindi, şimdi freni saldılar. Bu normal bir şey değil. Davanın nereye gittiğide belli değil.

DELİL VE SUÇ NEREDE

Tuncay Özkan araya gidip “Delil nerede, suç nerede? Yok. Artık suç ve delilleri öğrenmek istiyoruz. Ama savcı ‘mehil’ istiyor hep. Artık deli gömleği giyip susacağım... İstedikleri bu mu?”
- Suçunu bilmiyor musun?
- Muhalif olmam!.. Ama ortada verilecek bir karar da yok.

Haberin Devamı

Cenazeye katılmanın izin bedeli 1300 lira...

BALYOZ davasından tutuklu emekli Tuğamiral Hüseyin Hoşgit, Bursa’daki kayınpederinin cenazesine gitmek için izin almış (48 saat). Cezaevi idaresi kendisine refakat eden 6 asker, 1 astsubay, 1 subayın harcırahı, yemek ve cezaevi aracının yakıtı vs. gibi harcamalar için peşin 1300 lira istemiş. Ancak işlemlerin uzunluğu nedeniyle cenazeye yetişememiş, kayınpederinin evinde taziye yapabilmiş. İkinci günde geceyi Bursa’daki cezaevinde geçirmesi gerektiği için (yine işlemlerin uzunluğu nedeniyle) hemen Silivri’ye geri dönmüş, idare de kendisine 199 lirayı iade etmiş. Bu durumda devlet ‘tutuklu’
için harcırah vermiyor.

Haberin Devamı

Algı değişiyor

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’... Dünün en ‘şefkatli’ milletvekili sayılabilir. Sık sık Silivri’ye giden Oran, gazetecilere “Dışarıdaki algı, gerçekle, Türkiye gerçeğiyle örtüşmüyor artık” dedi. Avrupa Komisyonu, AİHM, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu,  Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat, Sosyalist Grupları ile Sosyalist Enternasyonal’de, bu davalar için yayınladıkları bildirilerle kınadıklarını hatırlatırken “Algı değişiyor” diye ekliyor.

‘Çaresiz ve yalnızız’’ün mucidi kim

‘AGOP Martayan’ı biliyor musunuz?’ (27 Ocak) başlıklı yazınız, bana Atatürk’ün  ‘K. Atatürk’ imza şeklini yazıya döken, daha doğru deyişle mucidi 1940–1950 İstanbul Amerikan Koleji’nin akademi kısmında matematik ve penmanship dediğimiz, ‘güzel yazı’ öğretmenimiz Vahram Dikran Çerçiyan’ı hatırlattı.
Her hali ile beyefendi olan Çerçiyan Hocamız tevazuu, hoşgörüsü ve uzak görüşlülüğü ile bizlere çok şey öğretti.

Bu konu açıldığı zaman “Üzerimize düşeni yaptık” demekle yetinir, Atatürk’e olan hayranlığını hamaset türü değil, akıl yolu bize anlatırdı. Dikkat buyurulursa K’dan sonra gelen A harfi Amerikan alfabesinde kullanılan tarzdır.
Behzat RIZVANI

 

Yazarın Tüm Yazıları