GEREK Selçuklu ve gerekse Osmanlı döneminde yapılmış olan ve ülkemizin bir çok yöresinde yer alan, tarihi camilerimize bir göz atmalı ve ardından şu soruyu kendimize sormalıyız:
"İnşaat teknolojimizle bu derece övündüğümüz, milli gelirimizin bu ölçekte arttığı bir süreçte, onlar kadar dikkatli ve özenli, onlar kadar dinimize, insana ve çevresine saygılı, tek bir cami yapabildik mi?"
Günümüzün yükselen dini değerlerine rağmen, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz cami yapılarının hangisi bir ’sanat eseri’ değeri ve niteliği taşımaktadır?
Konudaki yozlaşma o boyutlara ulaşmıştır ki, artık ticari alanlar, camilerimizle alt alta, üst üste yapılır hale gelinmiştir. En yüce duyguların, en kutsal inançların odaklandığı camilerimizle, böylesine ticaret amaçlı mekanların birlikte düşünülmesi örneği, hiçbir dinin ibadethanesinde görülemez ve mazur da gösterilemez. Ne acıdır ki, ülkemiz dışında hiçbir Müslüman ülkede de böyle bir saygısızlığa rastlanamaz.
Kutsal inançlarımızın olduğu kadar, onlara ait mekanların da ticari kazanç kapısı haline getirildiğinin, bu örnekten daha somut kanıtı olabilir mi?
Sezar AYGEN
Ankara’nın kuru ağaç ve çalıları
İSTANBUL Yolu, hergün işe gider gelirken kullandığım güzergahtır. Bu yol bilindiği üzere 1.5-2 yıl önce genişletildi. Refüjdeki ağaçlar geçen kış söküldü ve yerine daha fazla gelişmiş ağaçlar dikildi. Bir müddet sonra da kısmen mevcut bodur çalılar sökülerek yerine daha boylu çalılar dikildi. Bir kısmının da ortasındaki bodur çalılar sökülmeyerek, etrafına boylu çalılar dikildi. Baharı bekledik hep beraber ümitle, ağaçlar ve çalılar yeşersin diye... Ağaçların bir kısmı, çalıların ise çoğu malesef yeşermedi. Bütün yaz boşu boşuna tankerlerle suladık, belki canlanırlar diye bekledik.
Sonbahar geldi, yeşeren ne çalı var, ne de ağaç. Bu günlerde bir faaliyet var İstanbul Yolu’nda. Çalıların kurudukları gözükmesin, göze batmasın diye buduyorlar, kısaltıyorlar.
Neden bu telaş?
Çünkü yüklenicinin garanti süresinin dolmasına az kaldı gibi geliyor bana. Her ihale sözleşmesinde
garanti süresi 12 aydır diye bir madde olması gerekir. Bu ağaç ve çalıları diken yüklenicilerin garanti süreleri bildiğim kadarı ile henüz dolmadı, ancak dolmak üzere... Bu olağanüstü budama gayreti bunun için olsa gerek. Az daha sabredersek kış gelecek, ağaçlar yapraklarını dökecek, çalıların ve ağaçların kuru olup olmadığını anlayamadan, işin kesin kabulu yapılacak. Kesin kabulden sonra yüklenicinin sorumluluğu sona ereceğinden, gel Ankara’lı yeni ağaç, çalı dikimi için yeni kaynaklar yarat, ver.
Büyükşehir’in bu işlere bakan birimleri, yetkili elemanları ve mühendisleri, hatta Sayın Gökçek bu yoldan hiç mi gelip gitmezler? Geçici kabulunu nasıl yaptılar? Kesin kabulu için ne düşünüyorlar?
Ankara’lı olarak, verdiğimiz harç ve vergilerle yapılmış olan bu hizmetlerin, korunması, takip edilip düzeltilmesi için, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni, asli görevi olmasına rağmen, görevini yapmaya davet ediyorum.
M. Şatır UĞRAŞ
Dozeri görünce korkun
15.10.2007 Ankara yayınınızda Cumhurbaşkanlığı Köşkü önündeki sorumsuzluğu Sn. Ali Akalın dile getirmiş... Vazgeçtik kaldırımlara yeni ağaç çukurlarının açılmasından, mevcut asırlık çınarlar, kaldırım çalışmaları sırasında iş makineleri ile kökleri sökülmekte, gövdeleri yaralanmaktadır.
Bunların çoğu bahara kuruyacaktır. Bir önceki kaldırım yapma sırasında onlarcası kurudu. Yeni kaldırım yapılırken bu kurumuş gövdeler (asırlık) sökülmemektedir.
Büyükşehir Çevre Koruma Dairesi’ni durumu görmeye davet ediyoruz. Bu asırlık ağaçların hiç mi sahibi yoktur? Kuruyan koca gövdeler kaldırım yapıldıktan sonra nasıl sökülür?
Biri cevap verebilir mi?
Mahmut ERHAN
Başına gelecekleri düşün vatandaşım
21.10.2007’de halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliğinde 184 milletvekilinin katılımı önemli konularda yeterli sayılmasına halkımız karar versin isteniyor.
O zaman bir de halkımıza soralım; ey halkım niçin 550 vekil seçiyorsun, ne gerek var. Nasıl olsa 184 yeter diyeceksin meclisin hayatını değiştirecek konular da toplanmasına.
Bir de dedin ki halk seçsin hükümetin ve cumhurbaşkanının yetkilerini de belirle bari de kavgayı önle. İkisini de sen seçeceğine göre ne haklarını kimin kullanmasını istiyorsan belirle. Kolay gelsin. Başına gelecekleri düşün.
Hüseyin IŞIK
GÜNÜN SÖZÜ
"Nice insanlar gördüm üstlerinde elbise yok... Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok..."