Paylaş
BOĞAZ’daki kaçak yapılar üzerine yazdığımız ‘Boğaziçi’nden haberler’ (24.12.2009) başlıklı yazıya Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetkililerinden bir not geldi.
Özetliyoruz:
Boğaziçi bünyesinde Boğaz’ın ruhuna aykırı, genel bütünlüğü bozacak, estetik güzelliği değiştirecek hiçbir yapıya müsamaha edilmemiştir.
775 sayılı Gecekondu Yasası’na aykırı, Maliye hazinesi, Vakıflar İdaresi, Belediyeler yani Kamu mülkiyetinde olan hiçbir araziye kulübe dahi dikilmesine göz yumulmayarak habersiz yapılan bu araziler üzerinde olan ve boş görülen 325 adet gecekondu hemen Boğaziçi ekiplerince yıkılmıştır.
Onarım ve tadilat izni verilirken; mevcut binaların ısı yalıtımı ve estetikle ilgili çalışmalarda halka yardımcı olarak Boğaziçi’nin ruhuna uygun ve yasal mevzuat çerçevesi içinde teknik olanaklara göre izin verilmiştir. İzinler sağlanırken, hiçbir zaman yoğunluk arttırıcı ve yasal dayanağı olmayan yapıya izin diye bir şey söz konusu olamaz. Aynı şekilde yoğunluk arttırıcı ve yasal dayanağı olmayan yapılar da bunun arasındadır. Yani bunlara izin verilemez. Bu hususlar daima göz önünde tutulmuştur.
UYUM KOOPERATİFİ
Evveliyatı ve yasal dayanağı olmayan yapıya onarım için müsaade edilmemiştir ve kaçak kat çıkılmasına müsaade edilmemiştir ve kaçak kat çıkılmasına müsamaha gösterilmemiş olup, buna uymayanlara anında müdahale edilerek, yasal durumuna göre ya eski haline getirilmiş veya tamamen yıktırılmıştır. Bu çerçevelere Uyum Kooperatifi diye bilinen sitedeki 450 yapının da yasal çerçeve içerisinde yıkımı ikmal edilmiştir.
Bunlar dışında Boğaziçi’nde herhangi bir yapılaşma olmadığı gibi bunu engellemek için Boğaziçi ekipleri çalışma halindedir. Vatandaşlarımız bu hususları öğrenmeden, araştırmadan Boğaz’da gördükleri her yapının evveliyatını ve yasal dayanağını bilmeden, ‘Hani Boğaz’a çivi çakılmazdı’ diyerek, yasal mevzuatı bilmedikleri için haklı olarak şikâyet etmektedirler. Burada göz ardı edilen husus yukarıda arz ettiğimiz gibi evveliyatı ve yasal çerçevesi olan binaların ısı yalıtımı ve estetikle ilgili onarımlarına yasal çerçevede izin verildiğinin gözden kaçırılmış olmasıdır. Aksi takdirde bunun dışında yasal dayanağı olmayan herhangi bir duruma müsamaha gösterilmemektedir.
Durumu kamuoyuna açıklamada fayda mülahaza edilmektedir.”
Ben böyle yuttururum
BUGÜN Gazetesi dünkü ‘En kârlı barış’ başlıklı haberinde “Varlık Barışı yüzleri güldürdü, 27 milyarı yurtdışından olmak üzere 47.3 milyar lira ekonomiye kazandırıldı. Bütçe açığı kapatıldı, küresel krizin etkisi azaldı” diyor. Haberin içinde de bu sayede vergi olarak 1.5 milyar lira toplandığı belirtiliyor. Haberde geçen 47.3 milyar liranın nereden gelip nereye gittiği ayrı bir hikâye. Onu şimdilik bir kenara bırakalım, habere dönelim:
|
10 milyar dolar mı?..
(‘Bulgaristan, Trakya göçmenleri için Türkiye’den 10 milyar dolar tazminat istemeye hazırlanıyor ve bunun AB üyeliği için bir koşul olduğunu ileri sürüyor’ haberi üzerine...)
“YALÇIN Bey, ben Bulgaristan’ın ... kentinde, 70’i devirmiş bir ‘Balkan muhafızı’yım. (Rica ederim, ismimi yazmayın.) ‘Kal’ demişler kalmışım, ‘Bekle’ demişler, bekliyorum... Dedem, onun da dedesi bura doğumlu. Evveli belki Konya, belki Karaman; on nesil bu, dile kolay, vatanım olmuş. Babam zamanından beri göç verir buraları, dört göç ben yaşadım, dört de babam... Trakya’nın 1/3’ü, Manisa, İzmir, Bursa, Sakarya, İzmit hatta Erzurum’da Balkan kokar çorbalar, börekler, kebaplar. İsmiyle yaşasın Anadolu; hep bağrına basmıştır Rumeli’yi Balkan’ı, Batı Trakya’yı, Kosova, Sancak, Saraybosna’yı.
Son göç 1989 ve hileli demokrasiye geçiş, aldatılan Türkiye, merhametli Anadolu... Ankara ancak uyandı. Bulgaristan Devlet Başkanı Pırvanov dilindeki baklayı eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e çıkarmıştı. Asimilasyon bitmesine bitmişti ama ekonomik izolasyon başlamıştı. Bölgelerimiz hizmetten yoksun, işsizlik mesleğimiz, ikircikli yaşam gömleğimiz...
Ne çektiysek Bulgar’dan değil ‘Bulgarcı’ Ahmet’ten Mehmet’ten çektik. NATO varsa ve Bulgaristan, NATO’ya girdiyse bu parlamentonun yarısının orada olmaması lazım.
Bulgaristan, AB’ye alındıysa, bu partilerin yarısının Jivkov’culuğun devamı olduğundan kapattırılması lazımdır.
Olanların bir tek sorumlusu Jivkov muydu? Nerede bunun ekibi, kurmayları, beslemeleri; hepsi Sofya’da. Hadi herkes dedesinin köyüne, toprağına dönsün. Bulgar oturacak dere ağzı bulamaz burada. Zorları başkadır; Türkiye’deki göç edenleri yıllarca rey deposu olarak kullandılar. Şimdi şapka düştü, kel göründü. “O zaman bunlardan seçmen olarak kurtulalım, çifte vatandaşlık haklarını bir şekilde ellerinden alalım.” Zihniyet budur. Türkiye’miz bu oyuna gelmesin. Türkiye 500 bin Avrupa vatandaşına kapıyı açmış, sofrasını paylaşmış, ekonomisinden pay vermiş. Kimsenin kafasına kakmamış, Avrupa’ya sitem etmemiş; daha ne yapsın!
Buradaki Vakıf mallarını istetse Türkiye, harita değişir. Bulgaristan’ın çoğu Köprülü Vakıfları’na tapuludur. Bilirler, susarlar, uyuturlar; biz de uyuruz.
Uyanalım baaa!..”
Arınç Atatürkçü olur mu
BÜLENT Arınç’ın fakülte arkadaşı Av. Can Özbay, “Kozmik oda değil, komik oda oldu” diyor ve şunları ekliyor: “Bülent Bey, oldum olası İslamcıdır, ümmetçidir... İçi-dışı bir, fikirlerini her yerde açık açık söyleyen bir kişidir. Batı’nın en büyük düşmanı iken en büyük dostu oluveren Bülent Arınç ve yol arkadaşları inşallah gün gelir Atatürk’ün ve Atatürk ilkelerinin de en büyük taraftarı olurlar.”
Biliyor musunuz
BAŞBAKANLIK Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun raporuna göre hekimlerin % 11’inin ‘bıçak parasını’, ‘hekim hakkı’ olarak gördüğünü, hastaların da % 29’unun hekimlere daha önce bıçak parası verdiğini ifade ettiğini... SP İzmir İl Gençlik Kolları’nın düzenlediği Murat Reis Kültür Merkezi’nde bugün yapılacak “Seçim Sonrası Türkiye” başlıklı söyleşiye Strateji uzmanı Erhan Göksel’in konuşmacı olarak katılacağını...
Paylaş