BAVYERA, Almanya'nın ikinci büyük eyaleti.... Yeşilin en kusursuz dokusu burada; cam kokuları arasında cennetten bir köşe sanki. Başkenti
Münih de; 1.3 milyon nüfusuyla yine
Berlin'den sonra
Almanya'nın ikinci büyük kenti... Eyaletin 18 milyon nüfusu var. Yabancıların sayısı 200 bin dolayında. 48 bin Türk'ün yaşadığı
Münih 1961'lerde ilk göç kapısı olmakla 'göçmen işçiler açısından önemli bir yer.
Bavyera, ünlü politikacısı merhum
Strauss'un Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU) kalesi... Eyalet Başbakanlığını II. Dünya Savaşı'ndan sonra hep
CSU elinde tutuyor. Tutucu köylü seçmenin oyunu alıyor. Almanya'nın her yerinde
'Guten Tag' (iyi günler) denirken,
Münih'te
'Grüss Gott' (Tanrı’nın selamı) deniyor.
Ancak büyük kentler Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) elinde...
Almanya'da dün resmen açıklandığına göre 4 milyona yakın işsiz var; fakat işsizlik oranının en az olduğu eyaletlerinden birisi
Münih...
METRO-HELİKOPTER
Münih Belediye Başkanı SPD'li
Christian Ude dili, tavrı ve hareketleriyle tam bir halk adamı. Herkesle iç içe; evine metroya gidip geliyor. Türklerin birahanesine gidip, onlarla yakın ilişkiler kuruyor.
Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyen politikacılardan biri...
Asıl mesleği avukat olmasına karşın
Almanya'nın ünlü kabare sanatçılarından biri aynı zamanda; sanatla ilgili dört kitabı varmış.
Alman-Türk Dostluk Dernekleri Federasyonu'nun (DTF) önceki günkü ödül töreninde
Ude gür sesiyle konuşurken seçmenlerinin üzerinde nasıl etki sağladığı hemen fark ediliyor. Kendi partisinin Federal İçişleri Bakanı
Otto Schily'ye takılmadan da edemiyor.
‘‘Sayın Bakan, ben buraya yürüyerek geliyorum; sen helikopterle geliyorsun yine de geç kalıyorsun.’’
Türkiye'de bir belediye başkanı, İçişleri Bakanı'na benzer bir espri yapabilir mi?
NEDEN BIYIKLI
Ude, kültürlerin kaynaşmasında şu gerçeğin altını çiziyor:
‘‘Artık
Türkleri sokakları süpüren, çöp toplayanlar olarak görmemek gerekiyor. Onlar artık bizim vatandaşımızdır, yabancı değiller. Alman üniversitelerinde okuyan 30 binin üzerinde Türk genci var.’’
Herkesçe ilginç bulunan Başkan Ude'nin bir de bıyık bırakma öyküsü var:
‘‘Yıl 1972...
Tunceli'nin Pülümür ilçesinin Kaymaktepe köyünden
Kamer Kılıç diye bir Türk işçisi vardı. Onunla dost olmuştum. Bir gün beni
Tunceli Munzur Dağları'nda kurt avına davet etti. Arkadaşımla beni iki hafta kendi köylerinde misafir ettiler. Ben orada sıcak insanları görünce avcılığı bıraktım, onların yaşam biçimini yakından inceledim. Yabancı olduğum anlaşılmasın diye bıyık bıraktım; o zamandan beri de kestirmedim. Köyde sarışın küçük bir çocuk vardı; onu kucağıma alıp sevmiştim. Bu çocuk şimdi bizim
Münih'te Türk-Alman Dernekleri Federasyonu Başkanı olan
Ali Kılıç'tır.
Kılıç ailesi üç kuşaktır dostumdur.’’
Gerisini
Ali Kılıç anlatıyor:
‘‘Ailem 1961'lerde
Almanya'ya gelmiş. Babam ve amcam, avukat olarak kendileriyle tanışıyorlar. Köyümüze davet ediyorlar. Dostlukları böylece gelişiyor. Daha sonra siyasete atılmış. Biz de büyüyüp buraya gelince tanıştık; bizleri sevdi.
Kılıç ailesi olarak Münih'te 87 kişiyiz. Sayın Başkan geçen yılbaşında ailemize evinde bir yılbaşı partisi verdi. Hemen hepimiz katıldık. Bize 30 yıl önce çektiği fotoğrafları gösterdi. Ben o zaman ilkokul ikiye giden bir çocuğum...’’
Yunanistan'da bir adada yazlığı olan başkan, 1999 Ağustos depreminde en çok yardımı yapan belediyelerden biri... Önümüzdeki aylarda Adapazarı'nı, daha sonra da Tunceli'yi yeniden ziyareti düşünüyor.
Münih Belediye Başkanı
Christian Ude'den neden bu kadar söz ettik derseniz! 8 yıldır belediye başkanı olan Ude, eylül ayında yapılacak genel seçimlerden önce bir taktik geliştirmiş ve geçen şubatta yerel seçimlere gitmiş ve % 64.5 gibi bir oranla yeniden başkan olmuş.
SPD içinde yıldızı parlayan politikacılardan biri... ‘‘Önümüzdeki yıllarda kendisini SPD Genel Başkanı olarak görürsek şaşmamak gerekiyor’’ deniyor kendisi için.
TÜRKLERİN PAVOROTTİ'Sİ
ALMAN-Türk Dernekleri Federasyonu, Almanya'da bir ilki gerçekleştirerek, politika, medya, spor, kültür, insanlık, iş dünyası dallarında altı ödül verdi. Milletvekilleri
Kamer Genç ve
Cengiz Güleç'in de bulunduğu tören, çok incelikler taşıyordu; abartı yoktu. Ödülü Türkiye'den alanlar
Aydın Doğan ile
Vural Öger'di.
İsviçre'de oturan ve
Almanca, İngilizce ve
Fransızca dillerini bilen
tenor 32 yaşındaki
Erkan Akı, 'kültür' ödülüne layık görüldü. Söylediği bir parça ile herkesi büyüledi. Profesyonel olarak çalışan sanatçının üç kaseti bulunuyor.
‘Türklerin Pavorotti’si' olarak tanımlanıyor; fizik olarak biraz da Tarkan'a benziyor.
Eski Emniyet Müdürü
Hamdi Ardalı'nın yeğeni olan
Akı, konserlerinden ötürü henüz
Türkiye'ye bakamıyor. ‘‘Daha zaman var. Ama bir gün gelip konser vermek istiyorum’’ diyor.
İYİ-KÖTÜ
SPOR ödülüne layık görülen Alman 1. lig takımı Energie Cottbus'un yönetimi ‘‘yabancı düşmanlığına karşı’’ tavır almış bir takım. Stadının adını bile
'Dostluk Stadı' olarak değiştirmiş. Başkan Yardımcısı ödülünü alırken, teşekkür konuşmasında şöyle dedi:
‘‘Türk-Alman futbolcusu diye ayrım yapılmaz; iyi veya kötü oyuncu vardır.’’ Rusya'dan kaçak ilaç
EŞİM 10 yıldır ecza deposunda çalışıyor. Bir yakınımız eşime ona uzun süredir devam eden kas ve bel ağrıları için iğne yapıp yapamayacağını sordu. Getirdiği
Bahçelievler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nden verilen ampul ilacın 15 günlük fizik tedavi boyunca ona uygulandığını söyledi. Üzeri
Rusça Kril alfabesi ile yazılmış,
Türkiye'de üretilmeyen, satışı kesinlikle olmayan, son kullanma tarihi 06/2002 olan çok eski görünüşlü bir ilaçtı. Bu ilaçlar bir şekilde el altından
Türkiye'ye ucuz yoldan getiriliyor, hastalara uygulanması gereken ve bakanlık onayı olan ilaçlar ile yer değiştirilip, o gerçek ilaçların el altından satılmasıyla yolsuzluk yapılıyor.
Murat SOLAK İSTANBUL