Adının açıklanmasını istemiyor. Anlattıkları gerçekten mide bulandıran şeyler.
Bu sivil toplum örgütleriyle mi
AB'ye gireceğiz?
Olayı dinliyoruz:
‘‘İstanbul Bakkallar Odası Başkanı
Boran Elmas geçtiğimiz günlerde seçimleri kaybetti.
İsmail Keskin 70 oy farkla seçimleri kazandı. Ancak
Elmas, İlçe Seçim Kurulu'na başvurarak iptal ettirdi. Sanayi İl Müdürlüğü,
'hazirun listesi'nde
Elmas tarafından
'bakkal' gösterilen çoğu inşaat işçisi 261 kişiyi tespit etti. Ne yazık ki iptal kararı verilirken
'sahte bakkal'lar dikkate alınmadı.’’
Elmas, daha önce başkanlıktan düşürülmemiş miydi?
- 6-7 ay kadar önce keyfi davrandığı,
Oda'nın yeni makam aracıyla
Türkiye turuna çıktığında kaza yaptığı vs. gibi nedenlerle yönetimce başkanlıktan düşürülmüştü. Sonradan kendisini düşürenlere makam ve
İKB üzerinden imkánlar sağlayarak yeniden koltuğuna dönebildi. Şimdi de pislikleri örtmek için çeşitli oyunlara kalkışıyor. Pes doğrusu...
İKB ve verdiği 'imkánlar' nedir?
- Boran, başkan olunca ilk iş olarak
İstanbul Bakkallar Odası ve
Kuruyemişçiler Odası ile birlikte
Büyükşehir'den TEM yolunun GOP girişine yakın ucuza bir arazi kapatıp, esnafın parasıyla devasa bir bina yaptırdı. Açılışına DYP lideri
Çiller'i getirdi. Sözde burası bakkallar için ucuz mal alabilecekleri toptancı yeri olacaktı. Ama
Elmas yandaşlarını
İKB yönetimine yüksek maaşlarla yerleştirdi. Sonunda burası ardında, el konularak yakılan teminat mektupları, kayıp tonlarca
Tekel ve gıda maddeleri bırakarak kapandı. Bizlere de
'iflas etti' dediler.
HACİZ GELDİ
Peki Bakkallar Odası bu noktaya nasıl geldi, son durum ne?
- Boran Elmas üç yıl önce başkanlığı
Muammer Çay'dan aldığında
Oda'nın bankada 600 milyar parası vardı. Üç yılda garip bakkallardan 1.5 trilyon aidat toplandı; etti mi 2.1 trilyon. Şimdi ise elde bomboş
İKB binası kaldı. Geçen cuma günü 3-5 milyar bulunamadığı için bilgisayarlara haciz kondu. Ne yazık ki bugün
Oda'nın 5 trilyondan fazla borcu olduğunu duyuyoruz; kasada da 1 milyar olduğunu... İş bununla da bitmiyor.
Başka ne olsun...
-
Boran Elmas, bakkallar adına bir başka tedarik şirketi
(İKOTAŞ) kurmuştu. Bu şirketin 600 milyarlık çeklerine kendi imzası ile
Bakkallar Odası'nın kaşesini basıyordu. O da battı herhalde... 2.6 trilyonluk banka faizlerini de saymıyorum. Açıkçası esnaf odaları da artık rant kapısı oldu. Kimse saltanatı bırakmak istemiyor.
Boran Elmas yeniden aday olacaksa önce hesabını versin, Biz bakkallar alın terimizin hesabını kimden soracağız. Şimdi yönetim kayyuma teslim edildi.
Elmas gibi yöneticileri olduğu sürece esnafın iki yakasının bir araya gelmeyeceği anlaşılıyor. Esnaf şimdi
TESK Genel Başkanı
Derviş Günday'ın
Boran'dan hesap sormasını bekliyor.
Özel bilirkişi raporu
EMİNÖNÜ Belediye Başkanı
Lütfi Kibiroğlu,
Ramazan'da belediye binasının 4. kattaki mescitte ünlü
'hatim' indirme olayının söz konusu olmadığını, bu konudaki sahte
'okuma programı'nın bir memur tarafından tanzim edildiğini iddia edip bu konuda yasal işlemin sürdüğünü bildiriyor.
‘‘Belediyemizin hiçbir memuru irticacı ve şeriatçı olarak nitelendirilemez’’ diyor. Ancak başkan, sözünü ettiği belge ile ilgili memurun, Belediye Başkan Yardımcısı
İhsan Maçın olduğundan söz etmiyor.
Şayir'e yer açmak için
Maçın'a görev verilmek istemediğini belediyede herkes biliyor. Başkan,
'Hatim' haberinin köşemizde yer almasından ve buna bağlı olarak müfettişlerce soruşturma açılmasından sonra yandaşlarını korumak için yetkisiz
'özel bilirkişi'lerden
(Şahin İplikçi, Cahit Alkış ve Prof.
Kemal Yavuz) görüş alıyor. Raporda, fotokopideki yazının
Maçın'ın elyazıları ile
'benzediği' belirtiliyor. Ancak
Maçın'ın avukatı
Erdoğan Şişman, Adli Tıp'tan 14.2.2002'de Prof.
R. Özdemir Kolusayın'ın imzasıyla aldığı raporda ise, yazının
'Maçın'ın eli ürünü olmadığı' yazılıyor. Avukat
Şişman, ‘‘Belediye yönetimi hakkında soruşturma başlayınca
Kibiroğlu, belediyede elden ele dolaşan hatim çizelgesinin müvekkilim tarafından tanzim edildiğini ortaya atarak irtica faaliyette bulunan yandaşlarını korumak istemiştir. Biz de müvekkilime yapılan komployu ortaya çıkardık. Şimdi sahte belgeyi düzenleyenlerle yargı önünde hesaplaşacağız’’ diyor.
Kibiroğlu, İbrahim Ayçiçek ile
Şevket Kalaycı'nın
'özel danışmanları' olduğunu bildiriyor.
SP'den İl Genel Meclisi üyesi olan Sokullu Camii Mütevelli Heyeti Başkanlığını sürdüren ve
'Eminönü'nün Mercümek'i olarak tanımlanan
Ayçiçek gibi 8 danışman hakkında müfettişlerin
'belediyenin onaylı kadrolarında özel ya da resmi danışman istihdam edilemeyeceği' uyarısı bulunduğu bilinmiyor mu? (Özel danışmanı
Şevket Kalaycı'nın kardeşi Huzur Matbaası sahibi
Cüneyt Kalaycı'nın sahte otopark makbuzu bastırmaktan gözaltına alındı.)
Böyle bir yasal engele rağmen
Ayçiçek'in altına
Büyükşehir'e ait 34 T 1266 sayılı
Megane aracı, odanızın yanında makam odası, sekreter, telefon ve telsizi vermekle yetkinizi kötüye kullanmıyor musunuz?
Otel, pansiyon, benzin istasyonu ve şirketleri ile türbanlı belediye memurlarına başka bir gün değineceğiz.
Yarın: Ramazan eğlenceleriTürkçe'yi arındırmak
AB, Türkiye için
Türkçe konuşma dili formatı kapsamına
İstanbul ağzıyla
Türkçe'yi kabul etti.
AB konvansiyonunda, spontane, doğaçlama ve irticaen anında çevirilerde
İstanbul ağzıyla
Türkçe uygulandı. Konvansiyon, kurultay ya da
AB Anayasası için kurucu meclis kimliğindedir.
AB, ekonomik birliktelikten siyasal birliğe geçme aşamasında. Para birliğini
Euro olarak sağladı. Acaba siyasal yapılanma nasıl biçimlendirilecek? Yapıtaşları ne olacak? Devlet mi, ulus mu? Mikro milliyet, yeni azınlıklar mı?
Konvansiyon çalışmalarına, uzlaşma ve aykırılıkları gidermek için ara verildi. Ulus-devlet için vazgeçilmez unsurlar:
Dil, Ülke ve
Ulus...
Türkiye etnik kökeni dışlayarak,
‘‘Ne mutlu Türküm diyene’’ mayasıyla, farklılıklar gölünde yoğurt tutturabilen tek dünya ülkesidir. 1923'te, farklılıkları kültürel zenginlik saymış, ebrulaştırmış, harmanlamış, heterojen kimlikleri, homojenleştirmeyi başarmıştır.
Türkçe bu bağlamda, önce
‘‘Ne mutlu Türküm’’ diyenlerin anadili sonra resmi dili olabilmiştir.
Türkçe'yi kirletmemek için önce yazımda da, konuşumada da birlik sağlamak gerekir. Yargıtay Onursal Üyesi
Çetin Aşçıoğlu'nun bugünkü (dünkü) köşenizdeki hassasiyetlerine katılmamak olanaksızdır. Ancak hedefe ulaşmanın yolu,
İstanbul ağzıyla
Türkçe konuşma ve yazmadan geçer.
Konuşulan ve yazılan dil, konuşulması ve yazılması gereken dil olmalıdır. Dil arındırılmadan, kirlenme önlenemez.
Nurettin KAPTAN ANKARANe dersiniz?
‘‘İŞE, bizi anlamıyorlar, bizim koşullarımızı kabul etmiyorlar diye kendi isteğimizle dahil olmak istediğimiz AB'
yi değiştirmeye zorlamak yerine; kendimiz değişerek başlasak sanırım daha iyi olacak. Bilmem ne dersiniz?’’
(İlhan KILIÇBAY)Yılmaz’dan yanıt
‘‘(DYP İl Başkanı Süleyman Soylu'nun iddialarına yanıttan) Bankadaki param 7 milyon dolardan biraz daha eksiktir. Ben 45 yıldır ticaret yapıyorum. Fabrikam vardı, hálá şirketlerim var. Belediye Başkanı olduğum gün servet beyanı verdim. İncelemiş olsalardı, servetimin ne olduğunu ortaya çıkartırlardı.’’
(Ömerli Belediye Başkanı ANAP'lı Erdal Yılmaz)
MESAJ
ANKARA Tabip Odası
‘‘Sağlık hizmetlerine ulaşım hakkı engellenemez’’ başlıklı bildirisinde TRT dispanserinden 5-6 Mart tarihlerinde şifahi verilen emirle
'hasta sevk' işleminin yapılmadığı hatırlatılarak, ‘‘Sağlık hakkının en temel insan haklarından biri olduğu Anayasa'da yer almaktadır. İster kamu, ister özel kurumda olsun tüm çalışanların
'sağlık hizmetlerine ulaşım hakkı' bulunmakta; hastaların yasa ve yönetmelikler doğrultusunda hastane ve hekim seçme hakkı bulunmaktadır’’ deniyor.
SAĞLIK Meslek Lisesi'nden 1998'de mezun olduk, hálá kamu hizmetinde görev alabilmek için bekliyoruz. Bizden önceki mezunlar direkt atama hakkını kazanıyorlardı. Mesleğe yönelik olarak yetiştirildiğimizden dolayı başka işlerde çalışamıyoruz.
Sağlık Bakanlığı'ndan ilgi bekliyoruz.
Halil İ. AKKAYA BULANCAKBEŞİKTAŞ'taki Yıldız
Teknik Üniversitesi'nde bugün 15.00'te
İlhan Selçuk'un yöneteceği,
Melih Cevdet Anday'ın konu edildiği
'Deneme Eleştiri Ustaları' sempozyumunun konuşmacıları
Demirtaş Ceyhun, Cevat Çapan, Konur Ertop, Orhan Koçak ve
Mehmet Zaman Saçlıoğlu...