Paylaş
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki sözleri, gündemin öteki konuları nedeniyle medyada pek yer almadı. CHP lideri çok acı şeyler söyledi; paralarını kaptıranların gözleri yaşardı.
“Türkiye’dekiler size hep farklı baktı, para olarak gördüler sizleri... Onların cebindeki paralarını nasıl alırız diye...” diyen CHP Genel Başkanı şöyle devam etti:
“Merkez Bankası’na hesap açtılar sonra cezalandırdılar.
Sonra geldiler, sizin en temiz duygularınızı sömürdüler, camilerde paralar topladılar. Size daha iyi bir gelecek vaat ettiler.
Her 100 kişiden 30’nun parasını kaybettirdiler..”
‘KEFENCİ DEDE’İZ PEŞİNDE
(Tam bu sırada, Muhammet Demirci ve Hanefi Doğan sahneye fırladılar... ‘Kefenci Dede’ diye bilinen ve her siyasetçinin gelişinde kefenle ortaya çıkan ve Milli Görüş’e lanetler yağdıran Doğan, önceki hafta Başbakan Erdoğan’ın Düsseldorf’taki konuşması sırasında ceketinin altında sakladığı ve üzerinde yazı olmayan kefeni çıkarıp kürsüye fırlatmıştı... Baştan Doğan, Avrupa Diyaneti’nin (DİTİB) camilerden tuttuğu otobüslere bindirilmek ve salona sokulmak istenmemişti. Ama sonunda toplantıyı güvenlikçiler ve DİTİB’cilerle yaptığı pazarlık sonucu izlediğini söyledi. Daha önce, Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı olan ve 30 milyar mark dolayındaki paranın peşine düşen Muhammet Demirci, kendisinin içeri sokulmayacağını bildiği için toplantıya gitmediğini söyledi. Daha öneki yıllarda Hannover’deki bir toplantıda tepkisini göstermek istediği sırada Başbakanlık korumaları tarafından Merkel’in önünde dövülmüştü. Salonda bulunanların % 60’ı holdingzede olmasına karşın Başbakan’a yönelik hiçbir tepkide bulunulmadığı dikkati çekmişti. Başbakan da bu konuda hiçbir şey de söylememişti. Sen sağ ben selamet!
Türkiye’deki 80 holdinge para kaptıran yurtdışındaki 800 bin kişinin haklarını arayan hak savunuculuğu yapan ‘sembol’ isimler olan Muhammet Demirci ve Hanefi Doğan, Kılıçdaroğlu’na soygunla ilgili olarak iki dosya sundular... Ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Her 100 kişiden 30’unun parası hortumlandı. İnsanların alın teri, inanç uğruna nasıl sömürülür? Hele Almanya’da çalışıp kazanmak bu kadar kolay mı? Geçen yasama döneminde Meclis’te bir araştırma komisyonu kurduk. Ancak bu soygunun hesabı sorulmuş değil.
Almanya’da, İsviçre’de, Hollanda’da, Fransa’da hukuk var, davalar açıldı, soygunun hesabı soruluyor.
YÜZYILIN SOYGUNU
Deniz Feneri’ni biliyorsunuz, en temiz duygularını sömürdüler gurbetçilerimizin.
Alman yargıç ‘Yüzyılın soygunu’ dedi. Çünkü onlar böyle bir şey görmemişler.
Türkiye tarihinin de ‘en küçük’ soygunlarından birisi diyoruz buna...
Alman yargıçlar bize dediler ki, bakın suçluları yargının önüne çıkardık, mahkûm ettik. Ama asıl failler Türkiye’de... Türkiye’de davanın ne olduğunu bilen var mı? Aşımıza göz dikenleri iyi tanıyacağız, bunları teşhir etmeye devam edeceğiz. Ben bunların maskesini indirmeye kararlıyım; hem de isim isim...”
Kılıçdaroğlu’nun son sözü “Ben gövdesini silkeledim, dallarını silkelemek de size ait...”
Sahneden inilirken, 750 bin Alman Markı’nı Yimpaş’a, Kombassan ve Endüstri Holding’e kaptıran eskiden inançlı bir Milli Görüş taraftarı olan ‘Kefenci Dede’, Köln yakınlarıdaki Troisdorf köyünde yapılan Milli Görüş’e ait camiin arsasını kendi bağışlamıştı.
Önceki gün Bochum’daki eyleminden sonra “Başbakan Kemal...” diye haykırıyordu. Kılıçdaroğlu da arkasından “Yurttaşlarımız artık soyulmasın bir onların inançlarına saygılıyız” diyordu.
Evet, 800 bin kişinin soyulmasının hesabını kim verecek?
Yoksa onlar da mı ‘sindiler’...
Kadını sömürme saygı göster!..
8 MART Dünya Emekçi Kadınlar günü. Yarın başlayıp bir hafta süre ile devam edecek etkinlikler sonucunda, kadının erkekle eşit olma çabası gündemde olacak. Ne yazık ki Atatürk’le başlayıp gelişen Türk kadınının hakları, ulaşması gereken noktaya varamadan, 60 yıldır hız kesmiş durumda. Son 31 yıldır da, din unsurunun mahalle baskısına dönüşmesi ile kadın haklarında belirgin bir gerileme oldu.
Sosyal demokrat düşünce ve siyasette: “İnsan suretindeki her şeyin kurtuluşunu slogan edinmiş olanlar, insan cinsiyetinin bir yarısını ekonomik bağımlılıkla siyasal ve sosyal köleliğe mahkûm edemezler” şeklindedir. Kadının kapatılıp, erkeğin malı şeklinde benimsetilmeye çalışan siyasal İslam’daki kadın figürü, sosyal demokrat anlayışla taban tabana zıttır. Sadece İslamiyet değil, diğer birçok dinde de, kadın erkek tarafından öylesine boyunduruk altına alınmıştır ki, bu tablonun emekçi sınıfının kapitalistler tarafından boyunduruk altına alınmasından hiçbir farkı yoktur.
Ülkemizde uygar kabul ettiğimiz birçok ailede bile, kadının ekonomik görüntüsü sömürülendir. Ekonomik özgürlüğünü kazanmak için, eşi gibi çalışan kadının, hiçbir zaman emekli olamayacağı, ev hanımlığı gibi ağır bir ikinci işi vardır ki bu işten ölünceye kadar emekli olamaz.
12 Haziran’da ülkemizde seçim var. Demokrasinin oturmadığı tüm ülkelerdeki gibi, milletvekili adaylarının kaderini, parti yöneticileri belirleyecek.
İsterdim ki gönül verdiğim Mustafa Kemal’in partisinde, en az 275 kadınımız listelerde yer alabilsin. Bugün bir hayal gibi görünen bu dileğimin, en değerli varlıklarımız dediğimiz, dünyada var olmamıza neden olan kadınlarımızın çabası ile bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyorum.
Dr. Erdem ÇANKAYA
Paylaş