ULAŞTIRMA Bakanı
Binali Yıldırım ve bu bakanlığa bağlı
Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ile ilgili belge ve bilgileri aktarmak istiyoruz bugün...
Yıldırım'ın, bugünlerde 24 yaşındaki oğlu
Erkan Yıldırım'ın 1.5 trilyona gemi aldığı haberlerinden dolayı sıkıntılı olduğu dikkati çekiyor.
Biraz geriye döneceğiz.
Geçenlerde ‘‘Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım'ın, milletvekili olmadan önce
Almanya'da kurulan
Sancak Holding'in ortakları arasında bulunduğunu ve şirketin parasal sıkıntı çektiğini’’ yazmıştık.
Biz
Sancak Line firmasından söz ederken, bu şirketin
Almanya'daki
(Merkezi Frankfurt yakınlarındaki Raunheim'de) bir başka kolu olan
Santour GmbH firmasının Genel Müdürü -aynı zamanda ortağı-
Mehmet Koç'tan yazılı bir açıklama geldi.
BAKANLA ORTAKLIK YOK!
Koç, ‘‘Sayın
Yıldırım'ın, orada
(Sancak) adı geçen şirketle hiçbir ilgisi yoktur’’ diyor; ancak ekliyor:
‘‘Belirli bir süre genel müdürlük yapmıştır. Ben de aynı firmanın
Avrupa Genel Acenteliği'ni yapmaktayım. (Bakanla) Aramızda hiçbir zaman bir ticari ortaklık söz konusu olmamıştır.’’
Koç'un açıklamasına devam ediyoruz:
‘‘Şahsım hakkında yazdığınız, parasal problemlerin olduğu bilgisi de doğru değildir.
Sancak Line firmasının satın aldığı ve kendi malı olan
Sancak 1 gemisi, 17 Nisan tarihinde
(Tuzla'da) çıkan yangın
(sigaradan!) sonucu tahrip olmuştur. Biz de bu gelişme üzerine yolcularımız yolda kalmasın diye kendimiz
Santour olarak gemi kiralamak (adını nedense vermiyor) zorunda kaldık. Bu durum maddi bakımdan sıkıntıda olduğumuz manasına gelmez.
İtalya-Türkiye, İtalya-Yunanistan arasında en çok yolcu taşıyan firma konumundayız.’’
Koç ayrıca ‘‘Merak ettiğiniz konuları sorun’’ diyor.
Soracağız!
NASIL KİRALANDI?
Bu arada bazı bilgileri aktarmaya devam edelim:
Binali Yıldırım ve
Mehmet Koç, Almanya'da önce bir yük taşımacılık şirketi kuruyorlar; sonra bunu turizm taşımacılığı olarak değiştiriyorlar. Bu nedenle
Rusya'dan aldıkları iki gemiye;
'Sancak 1' ve
'Sancak 2' adını veriyorlar. Ancak gemilerden biri aniden yanıyor. Bu arada yanan geminin yerine Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin (TDİ),
Akdeniz ve Karadeniz'de gezen tek gemisi olan
'Ankara' Feribotu'nu günlük 9 bin dolara kiralıyorlar.
Ve üç tarafı denizlerle çevrili resmi
Türk limanları yolcu gemisiz kalıyor.
İşin ilginç yanı burada başlıyor.
'Ankara', 2001'e kadar
İzmir ve
Karadeniz hattına tam kapasite yolcu taşırken zarar eden bir gemi... Geçen yıl eski yönetim, feribotun zararını düşürmek için kamera hizmetlerini özelleştirerek
Dentur firmasına kiralıyor.
TAM BALLI BÖREK
Ancak bu yıl feribotun, kiracısı olan şirketin elinden yasal olmayan yollarla alındığı ortaya çıkıyor. Bunun nedeni başta anlaşılamazken, 'Ankara'nın
'Charter Party' yani uluslararası bir sözleşmeyle
Santour şirketine verildiği öğreniliyor.
(Dentur'un sahibi Kıvanç Özel, feribotun elinden peşkeş çekilerek alındığını, günlük 10 bin dolar kira verebileceğini söylemesine ne demeli?)
İkinci bir sürpriz de hemen arkasından geliyor. O da feribotun,
TDİ'nin en kárlı hattı olan
Brindisi (İtalya)-
Çeşme hattına çalıştırılacak olması... Ve
TDİ'nin
Almanya'da bilet satışının acenteliği de bu firmaya veriliyor. Yani,
Binali Yıldırım'ın müdürlük yaptığı
'eski' şirketine... Hem de
TDİ'nin aynı hatta çalışmakta olan
'Samsun' gemisine rakip yaratarak...
Ballı börek buna denir.
Bakan Yıldırım’ın talimatı var mı?
Almanya'daki
SANTOUR firmasının Genel Müdürü
Mehmet Koç'a soralım:
TDİ'den
'Ankara'nın kiralanması,
Tuzla'daki bir geminizin yanmasından sonra nasıl bir el çabukluğu ile gerçekleşti?
TDİ Genel Müdürü
Burhan Külünk, bu sözleşmeyi
'hemen imzala' talimatını kimden aldı? Şirketinizin eski müdürü Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım'ın bu konuda bir talimatı oldu mu? Geçmişte Bakan
Yıldırım'ın veya kardeşi
Eyüp Yıldırım'ın şirketinizle bir ortaklık ilişkisi var mıydı?
- Sözleşmeye sonradan eklenen bir madde ile temizlik işleri
TDİ'ye mi yüklendi?
Feribotun demirbaşlarının sigortası için
TDİ ile hangi rakam üzerinden anlaşma sağladınız?
ERDOĞAN'IN HEMŞERİSİ
AKP kurucularından
Metin Külünk'ün yakın akrabası ve
Tayyip Erdoğan'ın Rize
Güneysu'dan hemşerisi olan
TDİ Genel Müdürü
Burhan Külünk'e de bazı sorular var:
‘‘
Ankara'nın kazanç getiren bar, restoran, disko, kafe gibi bölümlerinin kullanımını kiralayıcı firmaya bırakırken, teknik donanım gibi yüksek harcamalarını niye
TDİ'ye yüklediniz?
'Ankara'nın üzerine, kiracı şirketin logosunun yazdırılması gemicilik kurallarına uygun mudur?
Ve yaz ortasında
Rize'den
İskenderun'a kadar olan limanlarımızı hangi amaçla gemisiz bıraktınız ve rotasını değiştirdiniz? Bütün bunlarla
'Denizci ülke, denizci millet' sloganına aykırı davranmadınız mı?’’
Artık Almanyalı Türkler,
'Ankara' ile
Çeşme'ye gelirken 'İslami usullere uygun helal ve temiz yemek yiyebilecek ve günün her saatinde açık olan mescide' gidebilecek... Hayırlı yolculuklar.