Notere tescil: İhalelerle ilgili sözleşmelerin yüklenici tarafından
Noter'e tescil ettirilmesi hükmünün Plan-Bütçe Komisyonu'nda kapsam dışı bırakılmış, ancak Genel Kurul'da verilen bir önerge ile tekrar madde kapsamına alınmıştır.
Vergi borcu: Tasarıda vergi borcu olanların ihalelere katılamayacağı öngörülmüş idi. Komisyonlarda yapılan değişikle
‘kesinleşmiş’ ifadesi madde kapsamına ilave edilerek, vergi borcunun kesinleşmiş olması şartı getirilmiş; böylece yargı sonucuna göre işlem yapılarak, haksız uygulamalara meydan verilmemesi amaçlanmıştır.
Teminat oranı: Kesin teminat oranı, tasarıda % 10 iken, komisyonda % 6'ya düşürülmüştür. 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu'nda, hatta bundan önce yarım asır uygulanan 2490 Sayılı Kanun'da da bu oran % 6 idi. Dolayısıyla bu oranın % 6 olarak belirlenmesinde devletin zararına bir husus söz konusu olmamaktadır.
KİK’e atama: Kamu İhale Kurumu'na (KİK) yapılacak atamalarda, ulusal ve uluslararası ihale mevzuatı açısından yeterliliği kanıtlanmış, gerekli nitelik ve deneyime sahip, 12 yıl ilgili bakanlık veya kamu kurum ve kuruluşunda hizmet etmiş olma şartları aranmıştır. Belirtilen niteliklere sahip kişiler,
Maliye ve
Bayındırlık Bakanlıkları dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında da bulunabilirler. Hatta atanacak personel, vaktiyle
Maliye veya
Bayındırlık'ta görev yapmış ve daha sonra bir başka kamu kurum ve kuruluşuna naklen atanmış kişiler arasından da seçilebilir. Böylece kanunda doğru ve yerinde bir tercih ortaya konularak;
KİK'e yapılacak atamalarda, kurumdan ziyade kişilerin nitelikleri esas alınmıştır.
Üye sayısının 9’dan 10’a çıkarılması: Tasarının komisyonda görüşülmesi sırasında uygun görülmüştür. Oyların eşit olması halinde, başkanın bulunduğu taraf çoğunlukta kabul edileceğinden, oylamada bir sorun olmayacaktır.
Prof.
Akcan, VAVEK'in ön proje veya kesin proje istisnasıyla ilgili
KİK'ten ön izin almaları şeklindeki önerisinin incelendiğini, ancak
KİK'in yapısı ve görevleri itibarıyla izin veren değil, şikayetleri inceleyen bir kurum olmasından dolayı böyle bir izni vermesinin mümkün olmadığını bildirdi.
Kardeş Gül kaç kapı pazarladı
RECEP Tayyip Erdoğan'la ilgili karar
Kayseri'de AKP içinde değişik tepkilere yol açtı.
Erdoğan'a liderlik kapısının kapanması durumunda
Abdullah Gül'ün önünün açılması umuduna kapılanlar az değil. Nitekim, AKP'li Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin,
‘‘AKP, Tayyip'çi bir parti değil. Öyle olsaydı ilk ayrılan ben olurdum’’ demesi, Gül'e destek anlamına geliyor.
Melih Gökçek'in de ortaya çıkan tablo karşısında bıyık altından nasıl güldüğünü tahmin etmek zor değil.
Kayserili bir okurumuz, ‘‘Sayın
Gül'ün, bundan 3 yıl kadar önce başörtülü eşi
Hayrünisa Hanım
'ı DTCF'ye kayıt yaptırırken kameraların önünde yaptığı şovu unutmadık’’ diyerek kendisine köşemiz aracılığıyla şu soruyu yöneltiyor:
‘‘Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde yaptırdığı İstanbul'daki
Başak Konutlar'a 16 bin kapıyı kardeşiniz
Macit Gül mü gönderdi? Kaynakçılık ve metal işleri yaparken, bu kapılar
Hacı Ali Öztopuz'un Başkent Metal Sanayii ve Ltd. Şti. (Başkent Kapı) firmasında mı üretildi? Kardeşiniz hangi belediyelere iş yapıyor?’’
Böyle dil konferansı olmaz
KÜLTÜR Bakanlığı hafta başında Ankara Dedeman Oteli'nde
‘‘Türkçe'nin Dünü, Bugünü, Yarını’’ konulu uluslararası bir toplantı düzenledi.
Ankara'dan bir okurumuz, böyle bir toplantıdan üzüntü duymuş; duygularını şöyle aktarıyor:
‘‘Düşünce iyi ancak böyle bir toplantı için davetiyede
'Vural Öger'in katkılarıyla’’ denmesini yadırgadım. Dil áşığı bir Başbakan
(Ecevit) böyle bir açılışta neden yok? Demek ki ciddiye almamış. Turizmci
Öger'in dil konusuyla ne ilgisi olabilir ki kendisine özel oturum yönettiriliyor? Acaba söylediği gibi
Türkçe felsefe dili olabilir mi? Böyle bir toplantının yeri
'sponsor'un belirlediği Dedeman Oteli değil; örneğin, eski Meclis Binası, Milli Kütüphane, DTCF salonudur veya TBMM Senato Salonu'dur.
Atatürk, Dil Kurultayı'nı,
Dolmabahçe Sarayı'nda toplamıştı. Üç günlük konferansa hangi ünlü
Türkologlar geldi? Bu konuda yazacak şey var ancak Türk dili, turizme teslim edilemeyecek kadar önemli bir konudur.
Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Asıl mesele dilimizi yabancı kelimelerin işgalinden kurtarmak değil midir?
Bu da Türk’ün 4 yıl önceki uyarısı
DSP Trabzon Milletvekili Prof.
Hikmet Sami Türk, Nisan 1997'de bakan değilken yaptığı
umre ve
hac ziyareti dönüşünde gözlemlerini
Meclis'te açıklarken ilginç noktalara değinmiş.
Türk bakın ne demiş o zaman:
‘‘(...) Kutsal yerlerde rantı ön plana çıkaran bu tür (bina ve otel yapılması) uygulamalardan kaçınmak gerekir. (...) Türk hacı adayları,
Mekke'deki
Aziziye Kışlası ve
Kabe yakınındaki kale ile
Medine'deki demiryolu istasyonu gibi
Türk eserlerinin Suudilerce
Osmanlı egemenliği döneminin kalıntıları olarak adeta yıkılmaya terk edildiklerini görmekten elem duymaktadırlar. Bu eserlerin ortak bir tarihin anıları olarak korunması ve iki ülkenin katkılarıyla restore edilmesi,
Türkiye ve
S. Arabistan arasındaki dostluğun gelişmesine olumlu katkıda bulunacaktır.’’
Adalet Bakanı Türk, ayrıca bir defa hacca giden bir kimsenin başkalarına engel olmaması için -aradan 5 veya 10 yıllık bir süre geçmedikçe- kendisine yeniden hac vizesi verilmemesini, hacı adaylarının
Mekke'ye gitmeden önce kendi ülkelerinde bir eğitimden geçmeleri gerektiğini, geçmişte hacca giden başbakan ve bakanlar için
Resmi Gazete'de yayımlanan vekalet işlemlerinde ise herhangi bir dış görevlendirilmeden söz edilmediğini söylüyor.
Peki bunlardan ders alacağımız konular yok mu?
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Türkiye'de tarım politikası yok ki geriye gitsin. Olmayan bir politika nasıl geriye gider?’’
(Tarım ve Köyişleri Bakanı
Prof. Hüsnü Yusuf Gökalp)
MESAJ
İZMİR Sosyal Demokrasi Platformu'nun (0224-445 25 58) açıklamasından:
‘‘...Sol'da yeni oluşuma, temel ideolojik ayrımlar dışında, birleştirici öğeleri ön plana çıkararak, kapsayıcı tek bir parti kuruluşunu kolaylaştırıcı girişimlere destek olunarak katkı yapabileceğimizi düşünüyoruz.’’