27 Mayıs 1961

PROF. Ayhan Toraman, geçen yıl ‘50 Yıl Sonra 27 Mayıs’ adlı bir kitap yazmış ve kendi yayını olarak yayınlamış. Bu dönemde başından geçenleri anlatıyor.

Haberin Devamı

Yazdıkları bazı gençlere yararlı olur diye düşünmüş.
Kitabının girişinde şöyle diyor:
“İktidarın tutumu karşısına gençliğin tepkisi yanlış olabilir mi? Toplum ne zaman, hangi koşullarda kendini yönetenleri ikaz edecek ve direnecek ve haklarını doğrudan kullanacak? Her oy çoğunluğuna sahip iktidar her istediğini yapacak, insanlar bu iktidara karşı tepkisiz mi kalacak. Doğru olan bu mu? Yoksa, bizim tepkilerimiz gerçekten yerinde miydi? Eğer seçimleri bekleseydik (1960) seçim yapılabilecek miydi veya demokratik bir seçme yapma koşulları var mıydı? Hep bunları düşündüm.”
Prof. Toraman, daha sonra şöyle diyor:
“Kitabımın kapağında gördüğünüz (İstanbul Üniversitesi bahçesindeki) taşı yerinden söküp kaldırabilirsiniz ama 50 yıl önce hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruluğunu yitirmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 ihtilalini gerçekleştirenlerin topluma kazandırdıkları 1961 Anayasası’nın zihinlere kazıyıp yerleştirdiği laik devlet yapısını, sosyal devlet ve hukuk devleti kavramlarını toplumun belleğinden söküp atamazsınız.
Ülkemize yeni bir aydınlanma dönemi açan 27 Mayıs 1960 ihtilalinin 50. yılında yazılan ve söylenenleri duyunca, hocalarımızın o günlerde sıkça söyledikleri ‘Bir devlette, hükümet ve onu oluşturan siyasi iktidar, hukuka, adalete, ahlaka ve bütün halkın menfaatine dayanmalıdır’ tümcesini ilke edinen üniversite gençliğinin neden iktidara karşı direnme hakkını kullandığını anımsayıp tarihe not düşmek için anılarımı yazmak gereği gördüm.
İhtilali yapanların ve ordunun haksız şekilde yargılanmasına gönlüm elvermedi. Gençliğin masum eylemlerini bile hazmedemeyen, onların kurşunlanmasını ve katledilmesini emredenlerin emirlerini dinlemeyen genç subayların, örgütsüz olmalarına rağmen bizleri bu gözü kararmış iktidarın elinden kurtarmak için nasıl bir sorumluluğun altına girdiklerini göstermek, kendilerine olan saygı ve sevgilerimi yüksek sesle ifade etmek isterim.
O günleri yaşayan biri olarak olaylarda önde olan arkadaşlarımın iznini almadan sadece kendime ait anıları hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde tarihin değerlendirmesine sunuyorum. Okuyucular yazılanları yıllar sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan bir profesörün değil, 22 yaşında fırtınalı günler geçiren bir öğrencinin yaşadıkları olarak değerlendirip, o günün gençliği hakkında varsın kendi kararını kendisi versin diye düşündüm.”
Türkiye’nin 27 Mayıs’a nasıl geldiğini unutmamak gerekir.

Haberin Devamı

Müftülük işçiler aleyhine hutbe hazırlayabilir mi

Haberin Devamı

- ANKARA’dan bir okurumuz aşağıdaki soruların yanıtını Diyanet’ten istiyor:
Malum Düzce’de müftülük, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldukları için Mas-Daf işyerinden 120 işçinin işten çıkarılmasının ardından cuma günü camilerde okuttuğu hutbeyle işverenlere destek verdi. Cemaate okunan hutbede “İşi gereğinden fazla yavaşlatmak ve işyerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar” denildi.
Sanırım söz konusu müftülük, işverenin çalışanına olan yükümlülüklerinden bahsetmeyi ya unuttu ya da onu da ayrı bir hutbe ile açıklayacaktır herhalde.
Neyse, bu konuda asıl iki hususu merak ediyorum. Birincisi; Tekel işçilerinin ekmeklerinden olmamak için yaptıkları ve halkın da büyük destek verdiği  eylemler, buna karşı maruz kaldıkları biber gazı, polis dayağı, kışın buz gibi suya atılma gibi zorluklar karşısında  bu müftülüğümüz acaba işçilerin lehine bir hutbe okutmayı neden düşünemedi?
Bir de müftülüğün bu hutbesi konusunda Hak-İş, Türk-İş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne düşünüyor acaba ? Hiçbir tepki göstermemeleri, müftülüğün görüşüne katıldıkları anlamına mı geliyor?

Haberin Devamı

İzmir’i hafife almayın

- DÜN İzmir’i yazmışsınız. CHP ile ilgili eleştirilerinize yanıtım var.
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, eski ama fiilen hâlâ ‘bakan’...
İzmir Çandarlı limanının açılışını yaptı. Ankara ve İzmir’de bütün devlet gücü ve protokolü arkasında. Bölge adayı Ertuğrul Günay için de durum aynıdır. Bu görüntü ile yanlış kanıya kapılmış olabilirsiniz. İzmirliler, Günay ve Yıldırım değil, Başbakan bile aday olsa, partinin zihniyetine, genel durumuna bakarak oy verir. İzmirli biliyor ki, seçim öncesinde ne derse desin AKP oyları aldıktan sonra, bundan önce olduğu gibi bildiğini okuyacak, bildiğinden şaşmayacak.
Lütfen İzmir’i hafife almayın.
İbrahim BAYTAK
BERGAMA

Haberin Devamı

Projelerin müellifi kimdir

- Eski ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın:
“BAŞBAKAN’ın açıkladığı ‘iyi niyet’ projeleridir; seçim propaganda malzemesidir. Bir anlamda da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ‘şube’ statüsüne dönüştürülmesi anlamındadır. Bu durumda şu soruları da sorma hakkımız vardır: Bu projeler kime sorulup karar verildi. Bir Başbakan bir kentin mimari üslubunun nasıl olması gerektiğine karar veremez. Peki projeleri kim hazırlamıştır? Müellifi kimdir? Bunların maliyetini de bilmek vatandaş olarak hakkımızdır.”
(Murat Karayalçın)

Biliyor musunuz

- ‘AKDENİZ’i Temiz Tutalım’ (Clean Up The Med) kampanyası çerçevesinde Türkiye dahil tüm Akdeniz ülkelerindeki çevre odaklı sivil toplum örgütlerinin desteğiyle, öncülüğüyle pazar günü deniz kıyılarımızın eşzamanlı olarak temizleneceğini (TURMEPA’nın Fethiye, Sarsala Koyu, Göcek ve Şile’de etkinlikleri var)...
- GENÇ TEMA İstanbul Okulları’nın, zehir akan Ergene Nehri’ne sahip çıkmak için Lüleburgaz’ın Ovacık Köyü ilköğretim öğrğencileri ile birlikte ‘Yaşamak İçin Yaşat’ projesi için bugün Maltepe’de bulunan Marmara Eğitim Kurumları’nda bir araya geleceklerini...
- SEFERHİSAR Sığacık ve Samos Adası arasındaki feribot seferlerinin Belediye Başkanları Tunç Soyer ve Stelios Thanos’un girişimleri sonucu törenle yeniden başladığını...

Yazarın Tüm Yazıları