Mersin Halkevi hakkında bilmediklerimiz…

Çukurova hareketli günler yaşıyor… Gerek Adana gerek Mersin’de sayısız etkinlik düzenleniyor ve üretimler yapılıyor…

Örneğin Güler Sabancı salı günü Adana’da İŞKAD üyeleriyle buluştu…

ADSİAD tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi parti liderlerini davet ediyor ve işadamlarıyla buluşturup sorulu cevaplı toplantılar düzenliyor. İlk toplantıya da DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar katıldı…

Çukurova Üniversitesi Konservatuvarı bu yıl da yarışmalara katılmak üzere Macaristan’a gidiyor ve doğrusu bu konuda AKP Adana Milletvekili Ömer Çelik’in katkıları gerçekten anılmaya değer…

AGİMAD, moda fuarının üçüncüsünü hazırlamak için kolları sıvadı…

TÜYAP Fuar Merkezi’nde başarılı bir Otoshow fuarı gerçekleştirildi…

Yine Sabancı Kültür Merkezi’nde Tiyatro Festivali başladı…

Adana’da birinci uluslararası Edebiyat Festivali’nin hazırlıkları tamamlandı… 5 Nisan’da önemli yazarlar Adanra’da buluşacak…

Adana’da bu tür etkinlikler gerçekleşirken Mersin’de de önemli şeyler yapıldı…

Bence en önemlisi yayınlanan Mersin Halkevi kitabıdır…

Semihi Vural imzasını taşıyan bu kitabın desenlerinde Ahmet Yeşil’in eserleri vardı, Celal Soycan’ın edebiyat katkısı belli oluyordu…

Özdemir İnce de kitaba önsöz yazınca, bence bu kitap bir kat daha güzelleşti…

Bir kere Mersin Halkevi Cumhuriyet döneminin en seçkin 50 yapısı arasında yer alıyordu ama hikayesini kimse bilmiyordu… Bu kitap halkevinin öyküsünü gün yüzüne çıkardı…

Hele kitapta Şeref Defteri ile ilgili bir bölüm var ki hikayesi bile yürekleri titretiyor… Bir çöpçünün “Şeref defteri ile ilgili çabaları” okunmaya değer…

Yani 1950’li yıllarda ülkemizde 478 Halkevi vardı, bugün sadece Mersin Halkevi yaşıyor…

Semihi Bey halkevini her yönüyle incelemiş:

- Bina Mimar kavramlarına göre değerlendirildi.

- Genel Yapı Kavramı üzerinde duruldu,

- Tarihi belgeler gözler önüne serildi,

- Binayı yeniden Mersin’e kazandıranlar, tarihe mal edildi,

Ve size kitabın girişinde yer alan Özdemir İnce’ye ait bir cümleyi aktarmak istiyorum:

“Kent bilinci ya da kent haysiyeti! İnsanlar sanır ki bu bilinç ve haysiyet kendilerindedir. Kendilerinde de vardır elbette. Ama bu bilinç ve haysiyetin en üst aşaması kentin kendi bilinç ve haysiyetidir.

Bir kenti kent yapan bu bağımsız ve özerk bilinçtir. Bir kent bir şeye ya izin verir, ya da vermez. Yakışmayanı bir beden gibi reddeder…”

Yazı böyle devam ediyor…

Ve son olarak ben de şunu eklemek istiyorum: Mersin, Halkevi binasını öyle benimsedi ki, ne yıkılmasına izin verdi, ne de kaybolmasına… Hala eski görkemi ve mükemmel mimarisiyle yaşamaya devam ediyor… Üstelik artık hakkında yazılan bir de kitap var…

Kitabı nasıl temin edeceğinize gelince… Siz yazıya yanıt verin, ben telefon numaranızı Semihi Vural Bey’e ileteceğim…

 

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları