Türkiye ve İran: Uzlaşamamakta uzlaşmak

Başbakan Erdoğan’ın İran ziyaretinin zamanlaması, tam da İran’ın sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın gündeminde en üst sıraya yerleştiği günlere denk gelmesi açısından, son günlerin popüler deyişiyle, oldukça “manidar”.

Haberin Devamı

İran’ın hem bölge, hem dünya sahnesindeki rolü Ağustos’ta Ruhani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ve bölgedeki son gelişmelerle birlikte parladı. Ankara bu ziyaretten de anlaşıldığı gibi, kartlarını oyunun değişen kurallarına göre yeniden karıyor.
*
Ankara İran’ın bölgesel ve uluslararası profilinin yükselmesini belli ki rekabet değil, bölgesel sorunları çözmek için bir fırsat olarak algılıyor. İran Suriye’de Hizbullah üzerinden ve bizzat Esad’a verdiği destekle resmen savaşın taraflarından biri. Cenevre konferansındaki yokluğu da gösterdi ki, Tahran olmadan Suriye’de ne ateşkes olabilir, ne de geçiş süreci. Dolayısıyla denklem çok basit: Türkiye Suriye savaşından en çok zarar gören bölge ülkesiyken, İran da çözüm için kilit ülke.
*
Tahran Şii kimliği nedeniyle sadece Suriye değil, Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn üzerinde de etki sahibi. Ki bu Şii hâkimiyeti bölgedeki mezhep çatışmasını körüklüyor. O kadar ki, Suriye savaşı İran ile Suudi Arabistan arasında bir vekâlet savaşına dönmüş durumda.
Ankara ise mezhepler üstü çizgisine yeniden sarılırsa, İran-Körfez arasındaki Şii-Sünni çatışmasını aşabilecek tek bölge ülkesi. Davos’taki bir oturumda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif “Hizbullah Şii türbeleri yok edildiği için Suriye’de” deyince Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun türbelerin tüm Müslümanlara ait olduğunu söylemesi, Ankara’nın bu role soyunduğuna delalet.
*
Ziyaretin bir diğer kritik ayağı ise Türkiye-İran ikili ilişkileri. Malum, 17 Aralık operasyonu uzun zamandır bilinen “İran-Halk Bankası-altın” üçgenini resmen vurdu. Üstüne bir de operasyonda tutuklanan İran asıllı işadamı Reza Zarrab’ın Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisine 2011’de düzenlenmesi planlanan suikast için 1,5 milyon dolar gönderdiği iddiası eklendi son günlerde.
Bugüne kadar ambargoları altın ticareti üzerinden aşmasına göz yumulan Türkiye’nin üstündeki baskı muhtemelen bundan böyle artacak. Velhasıl Amerikan Hazine Bakanlığı’nın Terörizm ve Finansal İstihbaratından sorumlu müsteşarı David Cohen, Başbakan’ın Tahran ziyaretinden tam bir gün önce soluğu Ankara’da aldı. Cohen’in “İran ile iş yapmak için erken, beklemede kalın” uyarısı, 19 Aralık’taki ziyaretinde yaptığı ikazlarla paralel.
Türkiye’nin doğalgazının %30’unu İran’dan aldığını ve iki ülke arasındaki yıllık ticaret hacminin 20 milyar dolar olduğunu düşünecek olursak, ticareti bundan sonra nasıl sürdürecekleri anlaşılır şekilde ziyaretin ana başlığıydı.
*
İki ülke de uzlaşamayacakları konuları görmezden gelip uzlaştıkları konulara odaklanmaktan başka çareleri olmadığını anlayacak kadar devlet aklına ve tecrübesine sahip. Çok şükür.

Haberin Devamı

İlgilenenler, İran’la yapılan ticarete dair daha çok detayı “Operasyon ABD-Türkiye-İran Denklemini Bombaladı” başlıklı Radikal’de yayınlanmış olan yazımda bulabilirler.

Yazarın Tüm Yazıları