Paylaş
Şöyle bir duralım. Ne olup bittiğini anlamaya çalışalım.
*
Önce 10 Ekim’de Ankara katliamı. Sonra 31 Ekim’de IŞİD Mısır’da bir Rus uçağını vurdu. Derken Paris saldırıları. Onu takip eden hafta bu sefer Türkiye hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürdü.
İşte tüm bunların üstüne haftasonu Türkiye, Irak’ta Musul’un Başika kasabasındaki askeri eğitim kampını yeni birliklerle ve tanklarla takviye etti.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?
Rusya-ABD Yakınlaşıyor
Önce değişen bölgesel ve uluslararası dengelerle başlayalım.
Rusya’nın Mısır’da ilk kez IŞİD’in hedefi olması, Suriye politikası için kırılma noktası. Bugüne kadar Suriye’deki önceliği Esad’ı korumak olan Moskova, el mecbur bundan böyle Suriye’de IŞİD’e karşı saldırılarını arttıracaktır.
Paris saldırıları ise Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın Suriye politikasını bir anda sarstı. Bugüne kadar Türkiye ile aynı çizgide olan, “önce Esad gitsin” diyen Fransa, bir anda “önceliğimiz IŞİD” demeye başladı. Hakeza hemen akabinde hava operasyonlarını arttırdı.
Onu geçtiğimiz hafta İngiltere izledi. Çok yakında Almanya, Belçika ve Hollanda’nın da operasyonlara katılması bekleniyor.
Kısacası IŞİD’in Rusya ve Avrupa’ya yönelik saldırıları iki tarafı orta noktada, IŞİD’le mücadelede buluşturdu.
*
ABD ise bu durumdan memnun. Rusya’nın dikkatini IŞİD’e vermesi, Suriye’ye müdahalesini asgari düzeyde tutmaya çalışan Başkan Obama’nın işine geliyor. Moskova’nın koalisyonun ortağı haline gelmesinden de hoşnut.
İşte bu ortaklık da, ABD ve Rusya’nın Suriye politikasını birbirine yaklaştırıyor. Rusya’nın IŞİD’e saldırılarını arttırması karşılığında, ABD de Esad konusunda esniyor.
Dışişleri Bakanı John Kerry birkaç gün önce bunu ifşa etti. “Suriye’de muhalif gruplar rejimle IŞİD’e karşı işbirliği yapabilirler” diyerek.
Bununla birlikte 1 Ocak’tan itibaren uygulanmaya başlayacak olan “Viyana mutabakatı”, yani Suriye için siyasi çözüm arayışı da ABD ve Rusya’yı daha yakın çalışmaya itiyor.
İki ülke PYD konusunda ise zaten hemfikir. Her ne kadar ABD Suriyeli Kürtler üzerindeki nüfuzunu Rusya’ya kaptırmak istemese de, iki ülkenin orta vadede bu konuda fikir ayrılığı yaşamayacağı aşikar. Diğer yandan Rusya Ankara ile yaşadığı kriz sonrasında, artık PYD’ye daha açıktan destek verebilir.
Türkiye’den Askeri Atak
Peki Türkiye bu resimde nereye düşüyor?
Önce Ankara katliamı, sonra da Rusya ile yaşadığı krizden sonra Türkiye Transatlantik güvenlik ittifakına daha sıkı sarıldı. G20 zirvesi sürerken, ABD’nin canını epey sıkan Çin füzesi ihalesini iptal etti. Rusya krizi sonrasında NATO’yu acil toplanmaya çağırdı.
ABD ile koordinasyonu ve işbirliğini de arttırdı. Sınır güvenliğini azami seviyeye çıkardı. Azez-Cerablus hattına ABD ile düzenleyecekleri ortak operasyon için hazırlıklarını hızlandırdı.
Ve işte aynı günlerde, yani geçtiğimiz haftasonu da Musul’a takviye birlikler göndererek askeri katkısını arttırdığını gösterdi. Zira Musul ABD’nin IŞİD’i Irak’tan temizlemek istediği, yani operasyon yapacağı en öncelikli şehir.
PYD’ye Karşı Peşmerge
Türkiye’nin Irak’ta askeri varlığını arttırması, İran’a karşı da dengeleyici bir adım. Zira Rusya Suriye’ye girdikten sonra İran-Irak-Esad-Rusya arasında ortak bir koordinasyon merkezi kurulmuştu. Ankara Irak’ta varlık göstererek, bir nevi “ben de buradayım” diyor. Zaten şu anda Bağdat da IŞİD’le mücadelede İran’a bağımlılığından dolayı Türkiye’nin bu girişimine ses çıkarıyor.
Bununla birlikte Ankara, ABD ve Rusya’nın Suriye politikasında birbirine yaklaştığını görüyor. O nedenle de “Esad’lı geçiş planı”nı kabul ediyor.
İki ülkenin PYD’de buluştuğunun da farkında. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin peşmergelerini eğitmek üzere Musul’a asker göndererek şunu yapıyor:
Koalisyonun kara gücü olarak bel bağladığı PYD’ye karşı, onun rakibi olan peşmergeyi öne çıkarıyor. Ve tabii bir de o askeri kampta eğittiği Arap muhalifleri ve Türkmenleri.
Bunda Rusya’nın son günlerde Türkmenleri hedef alması da elbette etkili.
Resmin bütününe bakınca, Türkiye’yi bekleyen en zorlu kısmın da ne olduğu görülüyor: PYD.
Paylaş