Paylaş
İKİ gün önce Suudi kadınlar hayatlarında ilk kez oy kullandılar. Dahası seçimlerde aday oldular.
Tabii ki bu “artık Suudi Arabistan’da kadın ve erkek eşit” anlamına gelmiyor. Bugün Suudi kadınlar hâlâ araba kullanamıyor. Kocaları ya da babaları gibi yakın bir erkek akrabalarının izni olmadan yurtdışına çıkamıyor, üniversiteye gidemiyor, evlenemiyor, boşanamıyor, çalışamıyor, banka hesabı açamıyor ve para çekemiyorlar. Hastanede tedavi bile olamıyorlar.
Yani kısacası kadınlar artık oy kullanabiliyor ama o oyu kullanmaya tek başlarına gidemiyor! Zaten tam da bu yüzden cumartesi günü oy kullananların sadece onda biri kadındı.
Bu durumu en güzel Amerikan Ulusal Radyosu’na konuşan Suudi bir kadın anlatıyor: “Bu hak, başını sokacak yer arayan bir evsize kaşmir hırka vermek gibi!”
SUUDİ ARABİSTAN’DA BÜYÜK DEĞİŞİM
ANCAK buna rağmen bu tarihi bir kırılma noktası. Zira Suudi kadınlar böylelikle ilk kez kamusal yaşamın parçası oldular. Hem de onlar da artık söz sahibi oldukları için vatandaşlık tanımı temelden değişti.
Aslında bu, son beş yıldır süren değişimin sonucu. Ülkede kadınların erkeklerle aynı iş yerinde çalışma hakkını, ocak ayında ölen Kral Abdullah 2011’de vermişti. İlk karma üniversiteyi de yine o açmıştı. Birkaç yıldır kadın üniversite mezunları, erkeklerin sayısını geçmeye başladı bile. Bugün ülkedeki iş gücünün de yüzde 13’ü kadın.
Son yıllarda düzene başkaldıran Suudi kadınların sayısı da ciddi artışta. Bunlar arasında en büyük yankı yaratan, geçtiğimiz yıl Suudi devlet kanalında başı açık olarak haber sunan Suudi bir kadın gazeteci oldu.
Yine 2011’de Suudi bir kadın, kadınların araba kullanması için Facebook’ta kampanya başlatmış, tüm dünyadan on binlerce destekçi bulmuştu.
İRAN DEVRİMİ VE 11 EYLÜL
BUNUNLA birlikte bu değişimi açıklayan birkaç faktör var. Öncelikle: İran.
1979’daki İran İslam devrimi, İslam aleminde aşırı eğilimleri bir anda körüklemişti. Suudi Arabistan’da radikal İslamcı bir grup da İslam’ın daha katı uygulanması talebiyle Kabe’yi basmıştı. O yıllardan beri de gidişat o yönde oldu.
Şimdi ise rüzgâr tersinden esiyor. Özellikle İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile birlikte İran yavaş yavaş dünya sistemine entegre oluyor.
ABD ile çok yakın ilişkileri olan Suudi Arabistan da, İran’ın bu hamlesine karşılık Batı’nın hep eleştirdiği demokrasi karnesini parlatmaya çalışıyor.
Bir diğer faktör ise 11 Eylül’le başlayan dip dalga. O günden bu yana dünyada İslam karşıtlığı hızla yükseldi. Saldırıları yapan 19 kişiden 15’inin ise Suudi olduğu ortaya çıkmıştı. Bugün de benzer şekilde bu Körfez ülkesinin IŞİD’i desteklediği iddiası yaygın.
İşte bu algıya karşılık Suudi hanedanlığı da bir süredir liberal adımlar atıyor.
Zaten tam da bu nedenle Suudi kadınlara verilen seçme-seçilme hakkının anlamı çok büyük. Bugün dünya için belki de en büyük tehdit, Batı’da tavan yapmış olan İslam karşıtlığı. Bunu besleyen ise radikal İslamcıların yaydığı İslam algısı.
İşte İslam’ın en katı şekilde uygulandığı ve hatta IŞİD’i desteklemekle itham edilen Suudi Arabistan gibi bir ülkenin demokratik bir adım atması, hem IŞİD zihniyetiyle, hem de onun beslediği İslam düşmanlığıyla en güçlü mücadele yöntemi.
DEĞİŞEN İSLAM MI?
BUNUNLA birlikte “Arap baharı” diye nitelenen rüzgâr da bu değişimi besledi.
Ve tabii ki küreselleşme... Bugün Suudi Arabistan sosyal medya kullanımında dünyada ilk sırada. Zira Suudilerin kamusal alanda kendilerini ifade etmeleri ve kadınların ve erkeklerin sosyalleşmeleri imkansız. İnternet onlar için tek özgürlük alanı. Ve de dış dünyaya açılan tek kapıları.
Dünyayla bu kadar güçlü bir etkileşim de ister istemez önü alınamaz bir demokrasi talebi doğuruyor.
İslam-modernite ilişkisi üzerine çalışmalarını tüm dünyanın tanıdığı Prof. Nilüfer Göle, şöyle diyor:
“Dinlerin de zamanları var. Kimi zaman hızlanıyor. Kimi zaman ise durağanlaşıyor. İslam dininin hareketlendiği bir tarih dilimine girdik. Yanardağın beklenmedik bir zamanda harekete geçmesi gibi, İslam dini akışkanlık içinde.”
Son yıllardaki bu akışkanlık, en çok da radikal İslam’ı harekete geçirdi. Şimdilerde ise İslam alemi bunun panzehirini bulma derdinde.
İşte bu yüzden cumartesi büyük bir gündü.
Paylaş