BİR dönem İzmir’de olduğu gibi Türkiye’de de fırtına gibi esen DSP, sancılı bir süreç yaşıyor.
Eskişehir’de, Ordu’da, Şişli’de elde edilen başarı yüzleri güldürmedi.
Yüzde 2,78’lerdeki il genel meclisi oyları bir dönem Türkiye’yi de yönetmiş ve Bülent Ecevit ismiyle özdeşleşmiş bu partiyi elbette tatmin etmedi.
Ve doğal sonuç; genel başkan arayışı.
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer görevinden ayrıldı.
Hala parti içinde bir grup Zeki Sezer’in yeniden aday olmasını istiyor.
Bu konuda bir belirsizlik hakim.
Ancak 17 Mayıs’ta DSP’nin kongresi yapılacak. Bu kongre önemli gelişmelere gebe... 17 Mayıs saat 11.00’de 12 Eylül sonrası sürecinin önemli bir yapıtaşı haline gelen DSP için de gelecek bir ölçüde belli olacak. Olmak ya da olmamak!
Bütün mesele bu!
DSP kurumsal kimliğini koruyacak mı, yoksa gücü azala azala yok olup gidecek mi? Elbette Bülent Ecevit’ten yadigár Rahşan Hanım’ın bu konudaki bakışı da önemli.
Dedim ya, DSP’de kafalar karışık.
Gizliden bir partiyi ele geçirme mücadelesi ise devam ediyor.
Bu arada İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın da aralarında olduğu, 4 - 5 milletvekilinin kısa bir süre içinde CHP’ye geçeceği konuşuluyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında 17 Mayıs kongresi yapılacak. Ve partiyi bu kongreye İzmirli bir genel başkan vekili götürecek. Yani partiyi ölüm kalım mücadelesi öncesinde derleyip toparlamaya çalışan bir DSP’li. 21. Dönem İzmir Milletvekili Saffet Başaran. Eğitimci, babacan bir partili. Bir dönem milletvekilliği yaptı. Partinin çeşitli kademelerinde görevler aldı.
Bir görev adamı.
Şimdi de zor bir iş onu bekliyor; kongreyi başarılı bir şekilde tamamlamak.
Bir dönem İzmir’de Ahmet Piriştina ile yerel yönetimlerde de başarılı sonuçlar alan DSP’nin 29 Mart’taki hali ortada! Ciddi bir başarısızlık.
Bu anlamda da İzmirli genel başkan vekili elbette mutsuz.
Ama sonuçta bu bir görev.
Genel kurul yapılacak, genel başkan seçilecek ve parti yoluna devam edecek.
İşte 17 Mayıs’a kısa bir süre kala Saffet Başaran’a "Nasıl bir DSP" diye sordum.
İşte DSP:
"Sayın Zeki Sezer Türk siyasetinde pek alışık olmadığımız bir yaklaşım sergiledi ve ’Bir siyasetçinin koltuğa bağlı olmaması gerektiği’ görüşlerini kamuoyuyla paylaşarak görevinden ayrıldı. Evet bu süreçte bir beklenti içindeyiz. Partimiz, birlik ve beraberlik içinde, programlarını etkin bir anlayışla yürütecek, ülkenin sorunlarını çözebilecek bir yönetimle güçlenerek yoluna devam edecektir. Bu süreçte siyaseti bilimle buluşturmalıyız. Politikalarımız güncel ve bilimsel olmalı. 60 yıldır solda bir hazine var. Sol, bu hazineyi bulup Türk halkının önüne koymalı. Bunu sağlayacak olan da bilimdir. Öngörülerle, kararlı politikalarla yol alacağız. Sol partiler artık makro ekonomik politikaları hayata geçirmek zorundadır. Bundan dolayı DSP sola umut olacaktır."
MHP’de Dervişoğlu n’olur?
29 Mart seçimlerinde yola en erken o çıktı. İşin doğrusu çok da çalıştı. Ama olmadı...
MHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak yüzde 7,19 oy aldı. MHP’nin il genel meclisi oyu da 9,58 de kaldı. Sonuç; 2007 seçimlerine göre başarısızlık. Oysa MHP 29 Mart seçimlerinin başarılılarından.
Seçim sonuçlarında elbette CHP’nin İzmir’deki konjonktürel başarısı etkili.
Bazı belediye başkan adaylarının güçlü sinerjisi, partinin yakaladığı uyum önemli.
Ama ne olursa olsun "erken kalkan yol almalı" mıydı?
MHP tabanı da 29 Mart seçimlerindeki başarısızlığı tartışıyor elbette. Neden? Nasıl? Ve klasik soru: "Biz nerde yanlış yaptık?".
Bir yandan "zorunlu muhakeme", bir yandan MHP’de "İl başkanı kim olacak" tartışmaları. Ümit Akkuş’la devam mı? Yoksa Musavat Dervişoğlu bıraktığı yerden il başkanlığına devam mı edecek? Peki, yeni bir isim il başkanı olabilir mi? Bu isim etrafından bir kenetlenme sağlanabilir mi? Yeni bir heyecan yakalanabilir mi?
Dedim ya; MHP’de kafalar karışık.
Bazı milletvekilleri ve teşkilatın bir bölümü, "İlle de Dervişoğlu" diyor. Bir bölümün yorumu ise, "Kaybedenle yola devam yanlış. Yenilikte yarar var". Bakalım önümüzdeki günlerde MHP cephesinden neler yaşanacak. Arkadaşlarının deyimiyle, "Dervişoğlu n’olur?".