DÜNYA Bankası Başkan Yardımcısı Johannes Linn, geçen hafta bir sürpriz yapıp Şişecam Grubu'nun Trakya'daki üç fabrikasına gitti.
Fabrika gezisine Linn'in yanısıra Dünya Bankası'ndan Türkiye Direktörü Ajay Chhibber, Tunya Celasın, Sally Zeulon, G. Özdora, IFC Güney Avrupa ve Merkezi Asya Bölüm Yöneticisi Sujata Lamba katıldı.
Gezinin bir bölümünde Trakya'da yatırımları bulunan Unilever, Eczacıbaşı, Zorlu Tekstil, Şahinler Holding, Akın Tekstil ve Eren Grubu'nun temsilcileri de Linn'e eşlik etti.
Bizim bildiğimiz Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası temsilcileri görüşmelerini İstanbul'da iş dünyası örgütleriyle, Ankara'da bürokratlar ve hükümetle yapıp, işlerini bitirirlerdi.
Acaba Johannes Linn, bu ziyaretinde neden İstanbul'daki zamanını fabrika gezisine ayırdı? Soruşturdum. Meğer Dünya Bankası'na bağlı finans kuruluşu IFC'nin üst yönetimi Johannes Linn'e şöyle bir uyarıda bulunmuş:
‘‘Mr. Linn, Türkiye'de genellikle Ankara'da görüşmeler yapıyorsunuz. Orada bürokratlar ve hükümet temsilcileriyle görüşüyorsunuz. İstanbul'da ise TÜSİAD, YASED, Türkiye Bankalar Birliği gibi kuruluşlarla biraraya geliyorsunuz. Fabrikalara gidin, özel sektörün dinamizmini görün.’’
1 MİLYAR DOLARI AŞTI
IFC yönetiminin tavsiyesine uyan Linn, Şişecam'ın Trakya'daki oto camı, düz cam ve cam ev eşya tesislerini gezdi. Fabrikalardan birinde kapalı alanın bir uçtan diğer uca uzunluğun 1 kilometre olduğunu gördü. Bu yatırım, örneği dünyada da az bulunan cinstendi.
Peki Linn'i Trakya'daki üç fabrikaya götüren sadece IFC'deki yöneticilerin tavsiyesi miydi?
Sorunun yanıtını Şişecam Genel Sekreteri Rüştü Bozkurt'un yönettiği Şişecam Derisi'nde buldum. Şişecam'ın IFC'den aldığı ilk kredi 1969'a kadar uzanıyordu. Şişecam ile IFC arasındaki ilişkinin süresi 30 yılı aşıyordu.
Bu süre içinde Şişecam, IFC'den bugünkü değerle 1 milyar doları aşkın kaynak kullanmıştı. Kuşkusuz Şişecam, IFC'den önemli destek sağlamış, ancak günü geldiğinde borcunu ödediği için, ilişkiyi uzun soluklu sürdürmüştü.
Ben yine de Linn'e IFC'den verilen mesaja takıldım:
‘‘Ankara'yı bırak, Türkiye'deki fabrikaları gör.’’
Mesajı Microsoft Türkiye'nin Genel Müdürü Haluk Maga'yla paylaştım.
Maga'dan ilginç bir yanıt aldım: ‘‘İstanbul'da moralim bozulduğunda kendimi Anadolu'ya atıyorum. En azından Gaziantep'e gidip birkaç tesis geziyorum. Oralardaki dinamizmi görünce moralim düzeliyor.’’
Savaş çıkacak mı, 3 Kasım'dan sonra en kötü senaryo çıkarsa ne olacak gibi sorularla bunalanlar için iyi bir seçenek değil mi?
Kentbank'ta da çalıştı
CHP'nin Malatya birinci sıra adayı Mevlüt Aslanoğlu'nun Toprakbank'ta genel müdürlük yaptığını, ancak hakkında dava açılmadığını, Egebank gibi şimdi tarihe karışmış bazı bankaların teklifini geri çevirdiğini yazmıştım.
Aslanoğlu'nun Kentbank'ta da çalıştığını yazmayı unutmuşum. Bir okurum Aslanoğlu ile çıkar ilişkim olduğu iddiasıyla, ‘‘Neden Kentbank'ı yazmıyorsun’’ diyor. Doğru, Aslanoğlu Kentbank'ın başında da bulundu. Toprakbank'la ve Kentbank'la ilgili çeşitli davalar açıldı. Herhalde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) eli armut toplamıyor.
Aslanoğlu'nun bir açığı varsa, davayı açarlar değil mi?
Fabrikadaki anket patronu korkuttu
BİR işadamı, Anadolu'daki 600 kişinin çalıştığı fabrikasında anket yaptırdı. Amacı kendi çapında 3 Kasım'a dönük ipucu elde etmekti.
Anketten beklemediği bir partinin büyük farkla önde olduğu çıktı. Bu sonuç işadamını ürküttü. Hiç de istemiyordu o partinin Meclis'e girmesini. Kimseye çaktırmadan işçilere yönelik bir eğitim çalışması başlattı.
Eğitim tamamlandı, fabrikadaki seçim anketi yinelendi. Eğitim etkili olmuş, o partiye verilen oylar düşmüştü, ama yine birinciydi.