Paylaş
Astay Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak,
“Yüzde 90’ın üzerinde satışlar tamamlandı. Her rezidans alıcının tapulu malı oldu. Yargıdan son çıkacak kararın ‘yıkım’ yönünde olmayacağını umuyorum” dedi.
CUMA akşamı Gezi Parkı’nda yeşile sahip çıkmaya çalışanlara emniyet güçlerinin sert müdahalesinin yaşandığı saatlerde İstanbul’un bir başka tartışılan noktası Zeytinburnu’ndaki Onaltıdokuz’daydık.
3 bloktan birinin 30’uncu katında Astay Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak ve CEO’su Atilla Öztürk’le 4’üncü İdare Mahkemesi’nin imar planının iptali kararı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Traşlamadı, 5 yıldır küsüm” açıklamasını konuştuk.
Mesut Toprak, söze arsayı aldığı günlerden girdi:
- Eskiden Mensucat Santral’ın bulunduğu bu arsanın yarısı Yapı Kredi’nin elindeydi, yarısı da Pamukbank’tan dolayı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) geçmişti. Yapı Kredi’nin elindeki bölümle ilgilendik. TMSF, “Ayrı satış olmaz, biz toptan satarız” dedi. İki kez ihale açtı, müşteri çıkmadı. 3’üncü ihalede biz aldık.
- Ne kadar ödemiştiniz?
- 45 milyon dolar dolayındaydı.
Arsa üzerinde gerçekleşecek proje için çeşitli seçenekler üzerinde durduklarını vurguladı:
- Çok sayıda proje arasından uygun görülen bu oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye’sinden 2.5 emsalle bu projeye izin çıktı. Kat sınırı yoktu. Biz 3 yüksek blok yapıp, 25 bin metrekare yeşil alan bırakma yolunu seçtik.
- Siz izinleri alırken İstanbul’un siluetine dönük bir titizlik var mıydı? Projeye o yönüyle bakıldı mı?
- Kimsenin aklına böyle birşey gelmedi. Zaten Sultanahmet Camii ile bu binalar arasında kuş uçuşu 7-8 kilometre var.
Tüm izinler eksiksiz çıktıktan sonra 2010 yılında inşaata başladıklarını kaydetti:
- İki gazetede arka arkaya yayınlanan, “Silueti bozdu” fotoğrafına ilk anda ben de şaşırdım. Çünkü, fotoğraf bizim binaların Sultanahmet Camii’nin hemen dibinde yükseldiği hissi veriyordu.
O fotoğrafla başlayan tartışmalarla birlikte İBB’nin bölgede kat sınırı kararı aldığını anımsattı:
- Kat sınırı kararı çıktığında bizim kaba inşaat bitmişti. Dolayısıyla müktesep hak gereği bizim o sınıra inmemiz söz konusu olamazdı. Eğer bizim proje de henüz başlamadan o kararlar alınmış olsaydı elbette biz de uyardık. Uymak zorunda olurduk zaten.
- Şimdi mahkemeden “yıkım” şeklinde yorumlanan karar çıktı.
Atilla Öztürk araya girdi:
- Söz konusu dava 17 ay önce açılmıştı. Mahkeme dava sürerken yürütmeyi durdurmaya bile gitmedi. Geçen hafta imarın iptali kararı aldı. Bu, “yıkım” kararı değil. Bu durumun muhattabı belediyelerdi, karar henüz
bize tebliğ edilmedi.
- Diyelim ki tüm hukuki süreç tamamlandı ve “yıkım” kararı çıktı. O zaman ne olacak?
Mesut Toprak yanıtladı:
- Hukuka saygımız sonsuz. Verilecek karara elbette uyulur. Ancak, burada yüzde 90’ın üzerinde satışlar tamamlanmış durumda. Rezidansların yarısında yaşam da başladı. Yani, yer artık bizim değil. Her rezidans alıcının tapulu malı oldu. Yargıdan son çıkacak kararın “yıkım” yönünde olmayacağını umuyorum.
Atilla Öztürk, “müktesep hak” anımsatması yaptı:
- “Yıkım” yönünde karar çıksa
bile o zaman “müktesep hak” devreye girmeli.
Onaltıdokuz, İstanbul için “uygulamalı siluet” dersine dönüşeceğine İstanbul Büyükşehir Belediyesi gelişen teknolojiyi kullanıp, duruma binalar yükselmeden uyanamaz mıydı? İBB izin vermese Onaltıdokuz o kadar yükselebilir miydi? Başbakan’ın iş işten geçtikten sonra, “Tıraşlamadı, küstüm” demesi İBB’yi affettirmeye yeter mi?
65 metre yükseklikten siluet aranabilir mi
TARTIŞMAYI başlatan, bölgede kat sınırlamasına yol açan ilk fotoğraftan hemen sonra Astay Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak ve CEO’su Atilla Öztürk, İstanbul’un değişik noktalarından Onaltıdokuz’un fotoğraflarını çektirdi:
- İlk yayınlanan fotoğrafın Salacak’ta denizden 65 metre yüksekte bir noktadan çekildiğini anladık. Bizim çektirdiğimiz fotoğraflarda da aynı şey oldu. Fotoğrafın çekildiği noktanın yüksekliği 50 metrenin üzerine çıktıkça, 100’e doğru yöneldikçe bizim binaların minarelerle içiçe görüntüleri ortaya çıktı.
Mesut Toprak, bir siluet uzmanı gibi konuştu:
- 50, 65, 100 metre yükseklikten bakıldığında görünen şey siluet değil, manzaradır.
Atilla Öztürk de bu tezi güçlendirmeye çalıştı:
- Tarihi yarımadanın denizden yüksekliği 40 metredir. Tarihi yarımadanın siluetini değerlendirirken o düzeyin üstüne çıkmamak gerekir.
Siluet mi, manzara mı?
Bu sorunun yanıtı da izinleri veren belediyelerde olmalı
değil mi?
10 milyon dolarlık alım yapan Arap işadamı imar durumuna titizlikle baktı
MESUT Toprak, Onaltıdokuz’dan 10 milyon dolara birkaç daire alan Suudi Arabistan’dan bir işadamını örnek gösterdi:
- Bir gün eşiyle gelip binaları gezdi. Ertesi gün hukukçularını gönderdi. İmar durumu başta olmak üzere tüm izin belgelerimizi istediler. 15 dakika içinde hazırlayıp verdik. Birkaç gün sonra da iki inşaat mühendisi, bir mimar uğradı. Zemin etüdleri ve depreme dayanıklılık testlerine baktılar.
- Sonra ne oldu?
- Bizden birkaç daire satın aldı. Sonra da bana, “Beyrut’ta, Cidde’de birlikte iş yapalım” dedi.
- Yanıtınız ne oldu?
- Elimdeki işleri bitirmeden başka işe giremeyeceğimi söyledim.
- Şimdi ne düşünüyorsunuz?
- Emin değilim. Zaman ne gösterecek bakalım.
Başbakan’la atıldığım imam hatipten tanışırız kimseye küskün değilim
ASTAY Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak’a sorduk:
- Başbakan Tayyip Erdoğan, sizin için, “O binaları traşlamadı, küstüm” dedi. Ne diyorsunuz?
Toprak, Başbakan’la tartışma yaratacak sözler söylemekten kaçınıp, şu yanıtla yetindi:
- Ben kimseye küskün değilim.
- Başbakan’la tanışıklığını eskiye dayanıyor değil mi?
- Ben daha alt sınıftaydım ama imam hatip okulundan tanışırız. Ancak ben imam hatipin orta kısmındayken ikinci sınıfta atıldım. Sayın Başbakan’la siyaset öncesi dönemlerde bağımız kopmadı. Ben daha sonra Sultanhamam’da çalışma hayatına atıldım. Ben Sultanhamam mezunuyum yani.
Ardından sık sık şunu vurguladı:
- Tekstil konfeksiyon sektöründe 3 bini aşkın çalışanımız var. 150 milyon doları aşan yıllık ihracatımız var. Bugüne kadar hiçbir işimizde hukuk dışı yolllara sapmadık. Onaltıdokuz’da da hukuka aykırı, mevzuata ters hiçbir iş yapmadık.
Paylaş