Her üniversiteye bir konservatuar kuralım

TÜRK Ekonomi Bankası’nın (TEB) KOBİ’lere dönük akademi çalışmasının Malatya buluşmasında Rekabet Kurumu eski Başkanı ve Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu’nun İnönü Üniversitesi’ni görmediğini öğrenince ısrar ettim: "Hocam üniversiteyi mutlaka görün."

Prof. Müftüoğlu, "Seve seve" deyince akşam 18.00’de İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na konuk olduk. CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu da aramıza katıldı. Prof. Hilmioğlu, 2.5 saat bize kampusu gezdirdi, devletin kasasından kuruş çıkmadan 20 milyon YTL’lik fakülte binası, kütüphane, konferans salonu, sosyal tesis yatırımlarını nasıl yaptığını anlattı.

Prof. Hilmioğlu, 20 bin öğrencinin öğrenim gördüğü kampüsteki gelişmeyi irdelerken, söz sanata, sanat etkinliklerine, güzel sanatlar eğitimine geldi: "Türkiye’deki her üniversitenin mutlaka bir konservatuvarı, bu kapsamda birer de oda orkestrası-senfoni orkestrası olmalı."

Prof. Hilmioğlu, Türkiye’nin "arabesk kültür"e teslim olmamasının, Atatürk’ün hedef gösterdiği "çağdaş uygarlığa" ulaşmanın yolunu burada görüyor. Prof. Hilmioğlu, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) toplantılarında da dile getirdiği bu öneriyi boşuna ortaya koymuyor. Çünkü, İnönü Üniversitesi’nde gerçekleştirilen etkinliklerin öğrenciler üzerindeki olumlu etkisini gözlemliyor.

Prof. Hilmioğlu, Suna Kan, Fazıl Say, Gülsin Onay, Hande Dalkılıç, Cihat Aşkın, Şefika Kutluer gibi dünya çapında virtüözlerin, Kerem Görsev ve Okay Temiz gibi önde gelen sanatçıların İnönü Üniversitesi’nde konser verdiğini, bunun da olumlu yansımasını gördüklerini vurguluyor.

İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nü sürekli geliştiriyor. 20 piyanoya 20 daha eklemek amacıyla açtıkları ihale, müzik piyasasındakilere bile parmak ısırtıyor.

Prof. Hilmioğlu, üniversitedeki sanatsal ve kültürel etkinliklerin öğrencilere olumlu etkisini şöyle özetliyor: "Öğrencilerimizin yürüyüşünden konuşmasına, giyim kuşamına, kafelerde oturmasından kitap okumasına, kendi aralarında ve üniversite personeline karşı tutum ve davranışları çağdaş anlamda farklılaştı. Kendilerine güvenleri arttı, yeteneklerini keşfettiler."

Prof. Hilmioğlu, bu nedenle önerilerini ısrarla sıralıyor:

Her üniversitede mutlaka batı müziği eğitimi veren bir konservatuvar olmalı.

Her üniversitede mutlaka bir güzel sanatlar fakültesi (müzik, resim, heykel, seramik, sahne sanatları) olmalı.

Her üniversitenin mutlaka bir oda orkestrası-senfoni orkestrası olmalı, halka da konser vermeli.

Üniversitelerde bütün öğrencilerin boş zamanlarında resim, müzik, heykel, seramik gibi güzel sanatlarla ilgilenebileceği bir sanat evi bulunmalı.

Bazı alanlarda öğretim elemanı eksikliği olması nedeniyle, bu sanatsal alanlarda yabancı uyruklu sanatçıların istihdam edilebilmeleri için mevzuat kolaylaştırılmalı.

Sanat etkinliklerinin halka ulaştırılması için her üniversiteye radyo-TV frekansı verilmeli.

Prof. Hilmioğlu’nun önerilerine kulak veren çıkar mı acaba?

Enflasyon farkı zammı bekleyenler bozuldu

MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a, özellikle çalışanların kafasındaki soruyu yönelttim: "Birçok işveren, hükümetin yüzde 5’lik 2006 enflasyon hedefini baz alarak, çalışanlarına bu oranda zam yaptı. Yani, birçok çalışan yüzde 5 zamla yetinmek zorunda kaldı. Şimdi enflasyonun bırakın yüzde 5’i, yüzde 7’yi de aşacağı ortaya çıktı. Çalışanlar açısından bu fark nasıl çözülecek?"

Durmuş Yılmaz
, enflasyona ilişkin beklentilerin fazla bozulmamasından yana tavır koydu: "Enflasyonun yükselmesi, tüm topluma zarar verir. Bu yüzden, kısa vadeli zararları sineye çekmek gerekiyor. Enflasyon hedefi tutmadı diye zam istememekte yarar var."

Soruyu da yanıtını da aynen yazdım. Çalışanlar enflasyon farkı zammı beklerken, Yılmaz’ın verdiği yanıta bozuldu... Bu durumda önümüzdeki günler "enflasyon farkı zammı" tartışmasına gebe görünüyor...

Yılmaz kısmetsiz mi

MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la geçen pazar sabahı buluşmada sordum: "Süreyya Serdengeçti başkanken dünyada para bolluğu vardı. Türkiye’ye oluk oluk dolar akıyordu. Enflasyon tek haneye indi, faizler yüzde 14’ün de altına düştü. Siz göreve geldiniz, dünyada hava tersine döndü, Türkiye bundan fazlasıyla payını aldı. Hiç ’Süreyya Bey ne kısmetliymiş, benim kısmetime bakın’ diye düşündünüz mü?"

Yılmaz
, sakince yanıtladı: "Eğer Süreyya Bey döneminde başarı varsa, altında imzası olanlardan biri de benim. Çünkü Para Politikası Kurulu üyesiydim."

"Merkez Bankası fanatiği"
olan Yılmaz, kendini şanssız da görmüyor. Yılmaz, düşündüğü gibi faiz silahını çekti, 1.75 puan artırarak piyasadaki dalganın kalbine "şok dalış" yaptı...

Bakalım Yılmaz’ın çektiği silah ne kadar etkili olacak...
Yazarın Tüm Yazıları