Görüntüyü zedeledikten sonra, ’onlar kaçakçı değil’ demek yeter mi

TÜRKİYE’de akaryakıt dağıtım sektöründe faaliyette bulunan bir yabancı petrol şirketinin yurtdışındaki merkezi... Şirketin üst düzey yöneticileri, Türkiye’de şirketi emanet ettikleri Türk yöneticiyle son gelişmeleri konuşuyor:

- Nasıl kaçak akaryakıt dağıtımı yaparsınız? Şirketimizi böyle işlere nasıl bulaştırırsınız?

- Asla böyle bir durum söz konusu değil. Kaçak akaryakıt işi yaptığımızı nasıl düşünürsünüz?

- Madem öyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) Türkiye’de 28 akaryakıt dağıtım şirketine verdiği toplam 1.6 milyar YTL’lik ceza listesinde bizim şirket neden var?

- Ortada kaçak akaryakıt dağıtımı yok. Diğer ceza alan kuruluşlar gibi bizim bayilerimizden bir bölümü EPDK’dan zamanında lisanslarını alamamış. Lisansı olmayan bayilere akaryakıt verdiğimiz için bize de ceza kestiler.

- Yine de kural ihlali var. Her ülkede kurallara titizlikle uyduğumuzu bilmeniz gerekirdi.

- Bilmez olur muyum. Kurallara harfiyen uyuyoruz. Asla kuraldışı iş yapmıyoruz.

- Kurallara uyuyorsanız, neden ceza kesildi?

- Söz konusu bayilerimizin lisans alamadığını EPDK bize zamanında bildirmedi. Bizi bildirdikleri anda dağıtımı kestik.

- EPDK size ’Şu bayilerin lisansı yok’ dedi, onlara dağıtımı kestiniz. Yine de ceza mı yediniz?

- Evet...

- Nasıl olur?

- Süre tamamlandığında bayilerimizden bir bölümü lisansını alamamış, bunu bilmiyorduk. EPDK bize durumu bildirene kadar onlara dağıtımı sürdürdük. EPDK bu arada geçen süre için ceza kesti. Aslında sektörümüzün diğer önde gelen temsilcileri gibi haksız yere ceza yemiş olduk.

Dünyanın önde gelen petrol şirketinin üst yönetimi, Türkiye’de "akaryakıt kaçakçılığı" gibi algılanan ceza olayını anlamakta güçlük çekti, Türk yöneticiyi sıkıştırdıkça sıkıştırdı...

Türk yönetici, bazı şirketler için verilen cezaların, "şirketi batıracak dozda" olduğuna dikkat çekip, olayı "hukuk dışı" gördüklerini anlatmaya çalıştı, iptal davası açtıklarını aktardı.

Türk yönetici merkeze "kaçakçı değiliz"i anlatmaya çalışırken, yardımına EPDK Başkanı Yusuf Günay yetişti: "Ceza kestiğimiz şirketlerle ilgili yanlış algılama var. O cezalar kaçak ya da standart dışı akaryakıt satışından değil. Cezalar lisanslandırma gibi teknik konulardan."

Günay
’ın bu açıklaması, dünya devi şirketin Türk yöneticisinin durumu merkeze rahat anlatmasına yaradı ama 28 dağıtım şirketinin "bozulan görüntüsünü" kurtarmaya yetti mi?

İzlediğim kadarıyla EPDK’da, "hep ceza kesen kurum gibi algılanıyoruz" rahatsızlığı var... Madem öyle EPDK, sektörle paslaşarak lisans işini oturtamaz mıydı? "Süre bitti, cezayı bastım" yerine, dağıtım şirketlerine lisans listelerini gönderip "kötü niyetli bayiler"i sistem dışına atamaz mıydı?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) LPG Meclisi Başkanı ve Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi, hep "kayıtdışı istasyon" uyarısı yaparken, şimdi "Sürekli ceza endişesiyle yaşamak ağır geliyor" diyor.

Neyzi’nin yaşadığı ikilem bile ölçünün kaçtığını açıklamaya yetmez mi?..

Eşim TMSF’den para almıyor Emin Bey

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’e, "Uzanlar’ın yatıyla mı geziyorsun Ahmet Bey" sorusunu temel alan yazıma, Cem Uzan’ın Genç Parti’sinin Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin’den yanıt geldi.

Emin Şirin, yanıt vermekle kalmamış, beni ve Erdal Sağlam’ı Genel Yayın Müdürümüz Ertuğrul Özkök’e şikayet etmiş, daha da ileri gidip, benimle ilgili çok ciddi ithamda bulunmuş.

Önce Şirin’in yanıtının olayla ilgili bölümünü aktarmalıyım: "Ahmet Ertürk’e karşı takıntılı tavrım yok. TMSF Başkanı’nın görevini doğru dürüst yapmadığı konusunda bilgi ve belgeye dayanan kesin kanaatim var. Sorularımın Uzanlar’a ait olduğu iddia edilen yatlarla ilişkisi yok. Bu konuda herhangi bir söylenti tarafımdan çıkarılmadığı gibi, Ahmet Ertürk’ün Başbakan’dan azar işitmesine üzüldüm. Kelime oyunlarına sığınıp sorulara cevap vermemeleri yanlış bir davranış."

Emin Şirin
, ayrıca Ertürk’ün tatil tarihiyle ilgili yıl hatasını, faksı gönderdikten birkaç dakika sonra yardımcısının fark ettiğini, hemen düzeltme yaptıklarını da belirtmiş.

Şimdi gelelim Emin Şirin’in benimle ilgili ithamına. Şirin’in ithamının iki versiyonu var. Birincisi bana gönderdiği: "Bugüne kadar Ahmet Ertürk kaynaklı birçok yazı yazdınız. Bir kere de benim görüşümü alma zahmetinde bulunmadınız. Bu tavrınız bazı söylentilere hak verdirir mahiyette. Sizin hanımınızın da, başka bazı gazetecilerin hanımları gibi Ahmet Ertürk’ün TMSF kesesinden yaptırdığı halkla ilişkiler faaliyeti ile ilgili olduğu söyleniyor."

Şirin
’in ithamının ikinci versiyonu Ertuğrul Özkök’e gönderdiği mektupta yer alıyor: "Vahap Munyar’a yazdığım mektupta ciddiye almanız gereken bir iddia da var. Ahmet Ertürk, TMSF kesesinden halkla ilişkiler şirketi tuttu. Hálá o şirketle mi devam ediyor, yoksa başka şirketle mi bilemem ama çalıştığı şirkette başta Vahap Munyar olmak üzere bazı gazetecilerin eşlerinin ilgili oldukları söyleniyor. Vahap Munyar’ın tek taraflı TMSF gazeteciliğini sadece hemşehrilik ilişkisi ile açıklamak zor olduğuna göre, insan ’acaba bu söylentiler doğru mu’ diye düşünmeden edemiyor."

Şirin, beni başkalarıyla karıştırmış, "Çamur at, izi kalsın" taktiği izlemek istemiş anlaşılan. Benim eşim Emine Munyar, 24 yıllık gazeteci. Halen Star TV haber merkezinde çalışıyor. Hemen belirteyim, eşim Star TV’ye, Doğan Grubu döneminde geçti. Halkla ilişkiler sektöründe hiç çalışmadı. (Eşi halkla ilişkiler sektöründe çalışan arkadaşlara sözüm yok.)

Şirin’in tavrını takdirinize bırakıyorum...
Yazarın Tüm Yazıları