Paylaş
Holanda merkezli Demir-Halkbank’ın yüzde 70’ini aldıktan sonra Brüksel’e (Belçika) yerleşen Halit Cıngıllıoğlu, söze New York’ta bulunma nedeninden başladı:
- Türkiye’deki Bank Pozitif’teki İsrailli ortağım, Amerikan-İsrail ekonomik ilişkilerine katkısı nedeniyle dün gece önemli bir ödül aldı. Geceye katılanlar arasında ABD eski Başkanı Bill Clinton da vardı. Ben de ortağımın konuğu olarak katıldım. Törende beni de anons ettiler.
- Bank Pozitif’te sizin hisseleriniz epey küçülmüştü değil mi?
- Evet, biz küçük hissedarız. Ancak, İsrail’in en büyük bankası Bank Hapoalim’in sahibi ortağımızdan çok memnunuz..
Yeri gelmişken Bank Pozitif’in öyküsünü kısaca anımsamakta yarar var. Sahibi olduğu Demirbank’a kriz sırasında el konulması sonrasında aklanan Halit Cıngıllıoğlu, “Bana yeniden bankacılık lisansı verin” ısrarı yerine, kızı Damla Cıngıllıoğlu’na ait C Faktoring’le Toprak Yatırım’ı aldı. Adını C Kredi ve Kalkınma Bankası şeklinde değiştirdi.
Bir süre sonra C Bank’ın yüzde 57.55’ini İsrailli Bank Hapoalim’e satıp, birlikte adını Bank Pozitif’e çevirdi. Bank Hapoalim’in sahibi Tarshish-Hapoalim Holding, art arda yaptığı alımlarla Bank Pozitif’teki hisse oranını önce yüzde 65’e, sonra da yüzde 69.83’e çıkardı.
Halit Cıngıllıoğlu, Demirbank’taki eski Genel Müdürü Hasan Akçakayalıoğlu’nu İsrailli ortağıyla birlikte Bank Pozitif’in başına Yönetim Kurulu Başkanı olarak oturtup, yurt dışındaki bankacılık faaliyetlerini büyütmeye koyuldu.
Demir-Halkbank’tan yola çıkarak Holanda, Almanya, Belçika, Makedonya ve Kırgızistan’ın da aralarında bulunduğu 7 ülkeye yayılan Cıngıllıoğlu, global kriz öncesinde 4 milyar Euro’luk aktif büyüklüğüne ulaştı.
- Yurtdışındaki bankalarınız nasıl gidiyor?
- Global kriz sonrasında işler Türkiye’deki kadar düzelmiş değil. Türkiye müthiş bir büyüme çizgisi yakaladı. Ben yurtdışındaki bankalarımızı küçültmeyi yeğledim.
Aklına ortağı Halkbank geldi:
- Halkbank’la ortaklıktan çok memnunum. Güzel bir işbirliğimiz var.
- Türkiye’de bankacılığa yeniden daha büyük ölçekle dönmeyi düşünmüyor musunuz?
- Dönmek isterim ama bilemiyorum. Bankacılıkta asıl büyüme koşulları Türkiye’de var...
Halit Cıngıllıoğlu’na 2 yıl kadar önce İstanbul’da rastlamış, ayak üstü konuşmuştum. Ancak, “Ah, Türkiye’de bankacılık yapsam” özlemini o zaman hiç hissettirmemişti. Bu kez sık sık ve özlemle yineledi:
- Türkiye çok iyi bir büyüme çizgisine oturdu... Bankacılıkta büyüme fırsatı ülkemizde var...
Cıngıllıoğlu, ortağı Bank Hapoalim’le birlikte Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) yeniden satış vitrinine koyduğu Adabank’ı alıp, Türkiye’de bankacılık işini daha fazla büyütmeyi dener mi?
Türkiye’ye kredi veremeyince büyümeyi yakalamak çok zor
ULUSLARARASI reyting kuruluşlarının Türkiye’nin notunu hak ettiğinden daha düşük tutması, Halit Cıngıllıoğlu örneğinde de apaçık ortaya çıktı:
- Büyüme fırsatı yakalamak için Türkiye’yle iş yapmak gerekiyor.
- Demir-Halkbank olarak Türkiye’de kredi kullandıramıyor musunuz?
- Türkiye’nin kredi notu henüz, “Yatırım yapılabilir ülke” düzeyine yükselmiş değil. Bu yüzden uygun koşullarda kaynak kullandıramıyoruz. Hollanda’daki kurallar bu tür bir “köprü” kurmamızın önünü tıkıyor.
- Hüsnü Özyeğin’nin Türkiye’de yeniden bankacılık sektörüne girme kararı vermesi de bundan kaynaklanıyor değil mi?
- Evet...
Cıngıllıoğlu, Türkiye’de bankacılık yapma özlemini bir kez de bu noktada ortaya koydu:
- Türkiye’de olsam, gözü kapalı iş yaparım. Çünkü, kredi müşterilerinin hemen hepsini tanırım.
Taner Yıldız genel müdürümüzdü kayıp-kaçak oranı çok düşüktü
HALİT Cıngıllıoğlu’na bankacılık olmasa da enerji sektörüne girmeyi güşünüp düşünmediğini sordum:
- Kardeşlerimin enerji işleri var. Ben de girmek isterim ama bilemiyorum.
Aklına Enerji Bakanı Taner Yıldız’la çalıştıkları günler geldi:
- Ailemizin asıl işi enerjiydi. Sahibi olduğumuz Kayseri Elektrik’te Taner Bey genel müdürdü. Kayıp-kaçak oranının düşüklüğü açısından rekortmendik. O zaman bir Fransız grubu götürmüştüm Kayseri’ye. Kayıp-kaçak oranının düşüklüğü onları çok şaşırtmıştı.
Wal-Mart’a üretimi 1995’te denedi, Kanada’da buluştu
PERŞEMBE günü öğleden sonra Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’yle birlikte Toronto’ya (Kanada) geçtik. Çağlayan, önce Toronto Üniversitesi’nde bir grup lisans ve doktora öğrencisi Türk’le buluştu.
Akşam da Türk-Kanada İş Konseyi ile Uludağ İhracatçıları Birliği’nin öncülüğünde düzenlenen buluşmaya katıldı. Zafer Çağlayan, Türk-Kanada İş Forumu’na hazırlık amacıyla gerçekleşen toplantıda platforma TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türk-Kanada İş Konseyi Başkanı Yılmaz Argüden, Türkiye’nin Ottawa Büyükelçisi Rafet Akgünay, Toronto Başkonsolosu Levent Bilgen ve Ottawa Ticaret Müşaviri Feridun Başer’le birlikte çıktı:
- Kanada’ya ilk kez bakan düzeyinde ve bu büyüklükte ticaret heyeti olarak gelmiş olduk. Kanada’ya ihracatımız rekor yılı 2008’de 501.5 milyon dolar oldu. 1.5 milyar dolarlık ithalatımız vardı. Krizle birlikte ithalatımız 1 milyar doları, ihracatımız da 300 milyon doların altına indi.
Çağlayan, ardından Kanada’yla yaşanan sıkıntıları anımsattı:
- Malum nedenlerle (sözde Ermeni soykırımına yaklaşımı) Kanada’yla ticaretimiz pek gelişmiyordu. Şimdi yeni dönem başlatıyoruz.
Ardından Feridun Başer, Kanada’yı anlatırken, DEİK-TİM ekibi de salondaki işadamlarına ertesi gün gerçekleşecek ikili görüşmelerdeki randevu dosyalarını dağıttı. Kanada Moncton merkezli Doapark’ın sahibi Nedim Kutan, Varto Tekstil Genel Müdürü Düzgün Baba, Ünsped Global Lojistik Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Hüsnü Güler, Palmiye Tekstil’den Ekrem Sağlam’ın bulunduğu masada Akmen Ayakkabı’nın patronu Selahattin Akaydın’ın yanındaydım.
Akaydın, verilen dosyadaki ilk randevuya baktı, Wal-Mart’ı gördü. O anda 1995 yılını anımsadı:
- 1995’te Wal-Mart’a üretim yapmamız gündeme geldi. 40 bin çift ön sipariş aldık. Çift başına 17 dolarlık maliyet oluştu. Wal-Mart 15 dolara inmemizi istedi. Mümkün değildi, anlaşamadık. Şimdi Toronto’da karşımıza çıktılar.
Paylaş