Cem Yılmaz sordu: Vergi alkışla ödenir mi

MEHMET Koç’un yönetimindeki İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, vergi haftası etkinlikleri çerçevesinde 10 bin dolayındaki çalışanı arasında “En’ler” anketi yaptırmış.

Sinemadan müziğe, gazetecilikten televizyona kadar 35 farklı dalı kapsayan anketten, “En Çok Okunan Ekonomi Yazarı” çıkmışım. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı çalışanlarına teşekkür ederim.

Cem Yılmaz sordu: Vergi alkışla ödenir mi

Ödülü alırken gözaltına alınan, tutuklu bulunan meslektaşlarımızı anımsattım:
- Bugün Taksim’den Galatasaray’a kadar yürüdük, tepkimizi ortaya koyduk...
Salonda patlayan alkışı anlatamam, o an içimden gelen söz şu oldu:
- Umarım bu alkışı içerdeki arkadaşlarımız da duyar...
Törende gazeteoku.com’un sahibi Hadi Özışık ve Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talat Yeşiloğlu’yla yanyana oturduk. Yeşiloğlu’nun yanına da ünlü sanatçı Şener Şen yerleşti. Magazin muhabiri arkadaşlar hemen Şen’e takıldı:
- Vergi borcunuz var mı?
- Borcum falan yok... Ödül için geldim...
Mehmet Koç’un ev sahipliğinde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katıldığı ödül töreni sonrasında İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı çalışanları Cem Yılmaz’ı izledi. Yılmaz öncelikle vergiyle ilgili esprileri sıraladı:
- Hani, “Sanatçıların en büyük gıdası, kazancı alkıştır” derler ya... Hiç de öyle değil. 1995’ten beri vergi mükellefiyim. Maliye’deki arkadaşlara alkış tutup, “İşte benim vergim bu” demeye kalksak kabul etmiyorlar. Çatır çatır vergiyi kesiyorlar.
Cem Yılmaz, o akşamın ücretinden örnek verdi:
- Gecenin organizatörü Vergi Dairesi olunca, bu akşamın vergisini de peşin peşin kestiler...
Mehmet Koç, töreni açılış konuşmasında şu bilgiyi verdi:
- Aramıza yeni katılan 2 bin denetim elemanı da burada.
Bu bilgi, İstanbul’da vergi denetimlerinin daha da sıklaşacağının işareti oldu...
Tüm mükelleflerin dikkatine...

Türkiye’nin ithalatında 8 milyar doları bulan ‘referans fiyat’ balonu

DAMAT-Tween markasının sahibi Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’yla başarılı spiker Ahu Tanrıkulu’nun nikah töreninde karşılaştığım bir hazır giyim sektörü temsilcisi iddiayı ortaya koydu:
- Referans fiyat uygulaması, Türkiye’nin ithalatını olduğundan fazla gösteriyor. “Şişmiş” ithalat üzerinden hesaplar yapıp, Çin’den gelen kumaş ve hazır giyim ürünlerine yüzde 40’a varan ek vergi öngörüyorlar.
Türkiye’nin ihracatı 100 milyar dolar bandının üzerine çıktığından beri özellikle muhalif düşünenlerin kafasında hep şu soru işareti var:
- İhracat rakamları gerçekçi mi? Hükümet verileri şişiriyor olmasın...
Bu kez duyduğum daha farklı bir iddiaydı:
- Türkiye’nin ithalat rakamları “şişmiş” durumda.
- Referans fiyatın ithalatı şişirmekle ne ilgisi var?
- Biz kumaşı, hazır giyim ürününü çok ucuza da getirsek, Türkiye’ye en az referans fiyatı baz alarak girişini yapabiliyoruz.
- Yani aslında siz ürünü ucuza alıyorsunuz.
- Evet... Ama fiyatı kağıt üstünde yüksek görünüyor...
- Bu şekilde Türkiye’nin ithalatında ne kadar “şişme” olduğunu düşünüyorsunuz?
- 8 milyar dolar dolayında.
- Türkiye’nin ithalatı normalinden 8 milyar dolar fazla mı görünüyor?
- Yapılan hesaplar bu rakamı ortaya çıkarıyor.
- Peki Dış Ticaret Müsteşarlığı durumun farkında mı?
- Sanırım bu durumu onlara aktaranlar oldu.
Yanlış anlaşılmamak için özellikle şu noktanın altını çizdi:
- Referans fiyata karşı değiliz. Uygulama devam etsin ama yarattığı fark dikkate alınsın.
Bildiğim kadarıyla ithalatta “referans fiyat” uygulamasının iki önemli yönü var.
· Birincisi, içerdeki üreticiye ithal ürünlerin “öldürücü darbe” vurmasını önlemek. Ürün çok ucuza gelse de, “Şu fiyattan aşağı yurt içine sokmayız” denilmesi, vergisinin de o fiyattan ödenmesini sağlıyor. Böylece ürünün içerdeki fiyatı belirli ölçüde yükseliyor.
· İkincisi, bazı ithalatçılar 100 dolarlık bir ürünü 10 dolara getirmiş gibi gösterip, ithalat vergisini düşük ödeme yoluna sapıyor. Referans fiyat, bu tür “kaçış”ları engelliyor.
Eğer ithalatta 8 milyar dolarlık “referans balonu” varsa, bunun da derinine inmek gerekmez mi?

70 bin diyaliz hastasını görüp, 10 bin kadına böbrek sağlığı eğitimi planı yaptılar

BAŞKANLIĞINI Timur Erk’in yürüttüğü Mütevelli Heyeti Üyeleri arasında Kadir Eriş’ın de bulunduğu Türk Böbrek Vakfı’nın (TBV) Projeler Koordinatörü Ayşe Onat, bu yıl 10 Mart’a denk gelen “Dünya Böbrek Günü” etkinliklerini aktarmak için bir mesaj gönderdi.
Önce mesajdaki bazı verilere bakalım:
· Kronik böbrek yetmezliği, tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz açısından da tıbbi, sosyal ve ekonomik yönden önemli bir sağlık sorunu.
· Bu sorun, doğumsal veya edinsel nedenlere bağlı olarak böbreklerin dönüşümsüz şekilde hasara uğraması ve böylece işlevini yitirmesi sonucu vücudumuzdaki zararlı atıkların temizlenememesi ile kendini gösterir.
· Türkiye’de her 6 kişiden biri bu riski yaşıyor. Ülkemizde halen 70 bin diyaliz hastası var. Bu sayı yılda yüzde 10-12 artıyor. 2016 yılında diyaliz hastası sayısı 115 bine çıkacak.
Ayşe Onat’ın gönderdiği bilgilerde konunun ekonomik yönüne de dikkat çekilmiş:
· Her diyaliz hastasının ülke bütçesine maliyeti yılda 30 bin lirayı buluyor. 2016’da bütçeye toplam yük, 3.4 milyar liraya ulaşacak.
Türk Böbrek Vakfı, buradan hareketle, proje hazırlamış, adı şöyle:
- Böbrek Sağlığı İçin Kadın Eğitimi Projesi.
Vakıf, projenin gerekçesini şöyle açıklamış:
- Hipertan-siyon ve şeker hastalığı, kronik böbrek yetmezliğine yol açan en önemli etkenlerdir. Bu hastalıkların beslenme ve hayat tarzı alışkanlıkları ile doğrudan ilişkisi var. Özellikle ev hanımlarının yaşam ve beslenme tercihleri, toplumun büyük bir kısmının da zaman içerisindeki alışkanlıkları belirliyor. Bu gerçeklerden yola çıkarak, kadınların doğru yaşam alışkanlıkları edinebil-melerini sağlamak, sağlıklı nesiller yetiştirmesine destek vermek gerekir.
10 Mart’ta bir kez daha Türk Böbrek Vakfı’na kulak verelim...
Yazarın Tüm Yazıları