Paylaş
18 Haziran’da yapılan genel seçimlerin ardından yine birçok ülkede, birçok siyasetçiye örnek olacak davranışlarla karşılaştık.
İktidardaki Sosyal Demokrat Parti seçimlerde milletvekili sayısını 44’ten 47’ye çıkardı. Ancak iktidarı destekleyen diğer sol partilerin oyları ve milletvekili sayıları düştüğü için hükümeti kurmakta zorlanacağını düşünen Başbakan Helle Thörning Schmidt, sol partiler yeterli çoğunluğu alamayınca sorumluluğu üzerine aldı ve hem başbakanlık hem de parti genel başkanlığı görevinden istifa ederek bir siyasetçinin nasıl davranması gerektiği konusunda güzel bir örnek sergiledi.
Seçimlerin en büyük galibi aşırı sağ Danimarka Halk Partisi oldu. Danimarka Halk Partisi, oylarını neredeyse ikiye katladı, milletvekili sayısını 22’den 37’ye yükselterek ülkenin ikinci büyük partisi oldu.
Ülkenin ikinci büyük partisi Liberal Parti ise seçimde büyük yenilgiye uğrayan partilerden biri oldu. Liberal Partinin milletvekili sayısı 47’den 37’ye, sıralamada 3’üncü parti konumuna düştü.
Sosyal Demokrat Parti Başkanı ve Başbakan Schmidt istifa edince, hükümeti kurma görevi ikinci büyük partiye verilmesi gerekirken, sağ partiler görevin Liberal Parti Başkanı Lars Lökke Rasmussen’e verilmesini isteyerek bir demokrasi örneği daha sergilediler.
İkinci büyük parti konumundaki Danimarka Halk Partisi Başkanı Christian Thulesen Dahl ise görevin kendisine verilmesi konusunu ağzına bile almayarak yine bir başka demokrasi örneği sergiledi.
Kraliçe Margrethe, sağ partilerin hükümeti kurma görevi Lars Lökke Rasmussen’e verilmesi yönündeki taleplerini anlayışla karşılayarak görevi Rasmussen’e verdi.
Rasmussen sadece birkaç gün denediği hükümeti kurma görevi süresinde partiler arasında uzlaşma sağlayamayınca zamanı uzatmadan görevi hemen Kraliçeye iade etti.
Sağ partiler hükümeti kurması konusunda Rasmussen üzerinde ısrarcı oldular ve Kraliçe Margrethe’den görevi bir kez daha Rasmussen’e vermesini talep ettiler. Kraliçe, görevi bir kez daha Rasmussen’e verdi.
Rasmussen, ikinci girişiminde de siyasi partiler arasında uzlaşma sağlayamadı. Sağ Partiler, kendi partisinden oluşan azınlık hükümeti kurması durumunda dışarıdan destek verecekleri ancak bunun Liberal Parti’nin politikasını destekledikleri anlamına gelmediğini bildirdiler.
Rasmussen hükümeti kurdu. Siyasi partiler siyasi görüş ayrılıklarına rağmen ülkenin hükümetsiz kalmaması için bir dayanışma ve demokrasi örneği sergilediler.
Danimarka’yı seviyorum. Siyasiler kendilerinden önce ülkelerini düşünüyorlar. Hangi parti iktidara gelirse gelsin, önceki iktidarların politikaları ülke menfaatine ise aynı politikayı sürdürüyorlar.
Seçimde aldıkları küçük bir yenilgi veya bir önceki seçime göre daha başarılı olamama durumunda istifa etmesini biliyorlar. 18 Haziran’da yapılan seçimlerin ardından henüz 10 gün geçti meclisteki 3 Türk asıllı milletvekili sayısı 3’ten 1’e düştü ama ülke hükümetsiz kalmadı.
Danimarka’yı seviyorum. Darısı bizim ve diğer ülkelerin başına.
Paylaş