Paylaş
Öncelikle bir yanılgıya yol açmamak için mevcut duruma bakalım. Esasen 1948 yılından beri İsrail Kudüs'ü başkenti olarak görüyor. Dolayısıyla, İsrail'in atmış olduğu yeni bir adım yok ve Trump da yeni bir gelişme üzerine bu kararı almış değil.
Trump seçim kampanyası sırasında dile getirdiği vaatlerden biri olan "ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıma" konusunu bu defa somut olarak hayata geçirme kararı aldı. Bu vaat esasen Trump'ın seçim kampanyası sırasında dile getirdiği zamandan beri eleştirilen ve uygulamada gerçeklik kazandığı takdirde Ortadoğu'daki bütün dengeleri alt üst edebilecek bir adım olarak görülen bir söylem idi.
Dolayısıyla, Trump açısından bakıldığında, bu karar seçim kampanyası sırasında verdiği sözlerden birini daha yerine getirme çabası olarak görülebilir. Trump buna benzer birçok kararını yerine getirme deneyimi içinde olmuştu. Bunların da çoğu ya ABD yargısı ya da ABD yasama erki yani Kongre tarafından bir şekilde engellenmişti.
Bundan önceki denemelerin büyük çoğunluğunu ABD'nin iç politikasına etki eden türden gelişmeler oluşturuyordu. Dışarıdan bakıldığında her yeni adım ve kararın ABD içinde yarattığı çalkantılara "yeni ABD Başkanı'nın tarzı ve bunun karşılığında ülke içi dengeleri korumaya çalışan yerleşik düzen ve kurumsal refleksin tepkisi" denilip geçiliyordu.
Bu defa durum başka. Dünyanın hemen her köşesinden, Ortadoğu'dan ve İslam aleminden, Avrupa ülkelerinden tepkiler geliyor ve Trump'ın son kararı güçlü ifadelerle eleştiriliyor. ABD bu defa uluslararası toplum karşısında ciddi biçimde yalnızlaşmış ve eleştirilerin hedefi olmuş durumda.
Peki, böyle bir kararın tüm dünyanın tepkisini çekebileceğini, Ortadoğu'daki dengeleri alt üst edebileceğini, barış sürecini olumsuz etkileyebileceğini ve barış sürecinde artık ABD'nin güvenilirliğini yitirmesine yol açabileceğini ABD yönetiminde görüp de Trump'a anlatabilecek kimse yok mu? Olmayabilir. Bazen yönetim kadrolarında liderin kendi başına buyruk davranışlarının ne gibi sonuçlar doğurabileceğini görememe ya da görülse bile bu konuda görüş belirtememe gibi tıkanıklıklara rastlanabilir. Belli ki, ABD de böyle bir süreçten geçiyor.
Esas sorulması gereken, Trump'ın bu kararı neden şimdi açıkladığıdır. Öyle ya, Ortadoğu'daki gelişmelerin ABD'nin kurguladığı şekilde ilerlemediğini söylemek mümkün değil. IŞİD ile mücadelede olumlu gelişmeler kaydediliyor, Irak ve Suriye sahası terör örgütünün kontrolünden kurtarılıyor. Öte yandan, Körfez, Suudi Arabistan ve İsrail arasında üstü kapalı bir İran karşıtı platformun oluşmaya başladığı, dolayısıyla ABD'nin İran'a karşı geliştirmek istediği kutuplaşmanın da yavaş yavaş belirginleştiği görülüyor.
Bütün bu gelişmelerin yaşandığı bir sırada ABD'nin böyle bir karar alması sadece İran karşıtı platformu sarsmak ve bunun birden bire ABD karşıtı bir dönüşüm geçirmesine yol açmak gibi sonuç doğurmakla kalmayacak, bu defa İran ve Arap ülkelerini de aynı dava etrafında bir araya getirebilecek.
Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olarak kabul edildiği, İsrail'in tüm Kudüs hakkındaki iddialarının uluslararası toplum tarafından reddedildiği bir ortamda Trump'ın bu çıkışı uluslararası hukuka da aykırı bir adım olarak görülecek. Üstelik, Ortadoğu'da ABD ile Rusya arasında yeni bir nüfuz mücadelesinin giderek arttığı bir ortamda, ABD sahayı tamamen Rusya'nın kontrolüne terketmek gibi bir sonuçla dahi karşı karşıya kalabilecek.
Trump ABD içinde ciddi bir sıkışıklık ile karşı karşıya. Seçim kampanyası sırasında yardımcılarının Rusya ile temas kurmalarının sorgulanması yönetimi ve Beyaz Saray'ı hızla yıpratıyor. Kuzey Kore ile ilgili gerginlik de küresel düzeyde bir nükleer faciaya doğru tırmanabilme riski taşıdığı için dikkatleri dağıtabilecek bir dış politika sorunu olarak tercihe şayan görülmüyor.
Bu koşullarda, Ortadoğu'nun zaten yapısal sorunlarından biri olan Arap-İsrail uyuşmazlığını yeniden kaşımak ve dikkatleri buraya çekmek, içeride aşırı sağcı kesimlerin ve İsrail lobisinin Trump etrafında bir araya gelmelerini sağlayabilecek bir koz olarak beliriyor.
Burada yanlış bir hesap var. Donald Trump'ın karşılaştığı zorlukların bertaraf edilmesi için atılan adımlar ABD'yi zor durumda bırakacak sonuçlar doğuruyorsa, bu yanlış hesap Kudüs'ten döner. Zira yaratacağı sonuç özenle işlenen bir barış çabasını bir çırpıda yok edebilecek.
Paylaş