Uluslararası toplumda Türkiye'nin imaj sorunu

Mayıs ayının ortasına geldiğimiz şu günlerde Türkiye'nin uluslararası ilişkileri açısından üç büyük ve önemli ziyareti geride bıraktık.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya, Çin ve ABD ziyaretleri gündeme damgasını vurdu. Şimdi önümüzde önemli bir ziyaret daha var. Gelecek hafta Brüksel'de esasen ABD Başkanı Trump'ın NATO liderleriyle ilk toplu buluşmasına sahne olacak bir NATO zirvesi öngörülüyor. Ancak Brüksel'de Türkiye ile AB arasında bir üst düzey toplantı yapılması olasılığı da var.


Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkileri yakın tarihin en önemli krizini yaşadıktan sonra yeni düzelmeye başladı. Bu düzelme beklendiği kadar hızlı ilerlemiyor. Beklendiği kadar hızlı ilerlememesi de doğal olarak Türkiye'yi birçok bakımdan olumsuz etkiliyor. Türkiye'nin Rusya'ya olan ihracatına uygulanan yaptırımlar ve engeller adım adım ve yavaş bir şekilde kalkıyor. Vize uygulaması ise henüz kalkmadı ve Türkiye'nin Rusya ile olan iş ilişkilerini olumsuz etkilemeye devam ediyor. Rusya'dan Türkiye'ye gelen turistlerin sayısı da beklenen hızla artmıyor.


Çin ile olan ilişkilerde yakalanan ivme ise Türkiye için oldukça yeni bir gelişme. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yükseliyor, Çin Türkiye'nin önemli ticaret ortaklarından biri haline geliyor ve Türkiye'ye gelen Çinli turistlerin sayısı, yavaş da olsa, istikrarlı biçimde artıyor. Çin'in dünya ile entegrasyonunda önemli rol oynaması beklenen ve "Bir Kuşak Bir Yol" projesi adı altında sunulan yeni İpek Yolu içinde Türkiye'ye de bir rol düşeceği anlaşılıyor. Bu proje ile ilgili olarak düzenlenen zirve toplantısı vesilesiyle Çin'e yapılan ziyarette Türkiye ile Çin arasında birçok alanda işbirliğini geliştiren bir dizi anlaşmanın imzalanmış olması  önemli bir gelişme.


Son olarak yapılan ABD ziyareti büyük beklentilerle gerçekleşti ancak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin 2003 yılından beri içinde bulunduğu sıkıntılı dönemin tam olarak atlatıldığı söylenemez. İki ülkenin de birbirine karşı güven eksikliği yaşadığı bir süreçten geçiyoruz. Bu koşullar altında yapılan ziyarette Türkiye'nin özellikle Suriye bağlamında büyük beklentileri vardı. Bu beklentilerin karşılandığını söylemek mümkün değil. ABD'nin  Suriye'de IŞİD'e karşı süren mücadeleyi içinde PYD/YPG'nin  ağırlıklı olarak yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte yürütme kararında bir değişiklik olmadı.


ABD ziyaretinin hafızalarda iz bırakan en önemli boyutunu ise maalesef Vaşington Büyükelçiliğimizin önünde yaşanan arbede oluşturdu. Bu görüntüler sadece ABD basınında değil tüm dünya basınında yer aldı ve uluslararası kamuoyunda zaten yerleşmiş olan olumsuz Türkiye algısını daha da artırdı.


Türkiye'den yurt dışına yapılan üst düzey ziyaretlerde, ziyaretin yapıldığı ülkede yaşayan vatandaşlarımızın ve yurttaşlarımızın Türkiye'den gelen yetkilileri coşkuyla karşılamak istemeleri kadar doğal bir hak olamaz. Gurbette yaşayanlar bu tür ziyaretleri bir tür hasret giderme olarak görürler.


Aynı görüşlere, düşüncelere ve duygulara sahip olmayan insanların tepkilerini dile getirmeleri ise nedense bir türlü hazmedilemiyor. Bu iki farklı grubun birbirleriyle karşılaşmaları halinde arbede çıkmasını da Batı toplumları anlayamıyor. Onlar, olumlu ya da olumsuz, insanların gösteri yapmalarını demokratik  hak olarak görüyorlar ve bu hakka şiddet yolu ile müdahale edilmesini meşru bir davranış olarak görmedikleri gibi aksine bir suç olarak algılıyorlar.


Brüksel ziyareti ABD ziyaretinin bu olumsuz yansımalarının Avrupa basınında da yaygın biçimde yer aldığı bir ortamda gerçekleşecek. Ziyaretin gündemi ise yüklü. NATO zirvesinde çok önemli görüşmelerin yapılması beklenmiyor. Bu zirvede bizim açımızdan yaşanabilecek en önemli teması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile ilk karşılaşması oluşturacak.


Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin de parlak bir dönemden geçtiği söylenemez. Dolayısıyla, şayet AB ile bir toplantı gerçekleşirse, Brüksel ziyaretinin asıl önemli boyutunu o toplantı oluşturacak.


Türkiye'nin AB'den ne gibi beklentileri olduğu belli. AB hakkında Türkiye'de oluşan olumsuz algının giderilmesi için bazı adımların atılması bekleniyor. Vizesiz seyahat konusunda bir ilerleme kaydedilmesi, AB ile üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılabilmesi umuluyor.


ABD ziyaretinde olduğu gibi, Brüksel ziyaretinde de AB'den beklentilerimizin tümüne olumlu karşılık alınması mümkün olmayabilir. Fransa'da henüz yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yeni kurulan bir hükümet ve Haziran ayında yapılması beklenen parlamento seçimleri var. Almanya'da ise Eylül ayında parlamento seçimleri yapılacak. Bu koşullarda AB'den büyük adımlar beklenmemeli. Bunlar gerçekleşmediği takdirde yeni hayal kırıklıkları yaşanabilir.


Türkiye'nin uluslararası platformlarda beklentilerine olumlu yanıtlar alabilmesinin yolu uluslararası kamuoyu nezdine olumlu bir imaja sahip olmasından geçiyor. Son ABD ziyaretinin hafızalarda bıraktığı görüntüler maalesef bu konuda yardımcı olmuyor.


 

Yazarın Tüm Yazıları