Paylaş
Sunuş şöyle başlıyordu; “Ankara Kalesi'ni Vehbi Koç’suz anlatamayız.” Ankara Kalesi, Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir yerleşim yeriymiş. Birçok edebiyatçımız, yazarımız, şairimiz, kenti hep Ankara Kalesi'nden bakarak yazmışlar. Hatta yazar Nahid Sırrı Örik 1936 yılında Son Havadis Gazetesi’nde yazdığı yazılarda Ankara'nın ilk imar planlarını yapan Jansen’e atıfta bulunarak, “Devlet kurumları burada kurulsaydı ne iyi olurdu” bile demiştir. Rahmi M. Koç Müzesi'nin konumlandığı Çengelhan ve Safranhan,16. yüzyılda İpek Yolu ticaretinin ön planda olduğu yıllarda inşa edilmiştir. Kentin en göz alıcı hanları olarak günümüze kadar gelmiştir. Yüzyıllar içerisinde kervansaray olarak işlevini yitiren bu iki han zamanla tiftik, ham deri ve yapağı üretiminin yapıldığı bir ticarethaneye bile dönüşmüştür Cumhuriyet’in ilk yıllarında bölge zanaatkârlığın yaygın olduğu bir yer. Esnaf Ahilik geleneği içinde yetişmiştir. Birçok seyyah anılarında dükkânını açmadan önce kuşların da payını veren esnaflardan bahseder. Asayiş olaylarının bile Ahilik geleneksel kuralları içinde çözüldüğünden bahsederler. Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir hapishaneye, müze olmadan önce ise Ankara Kalesi esnafının kullandığı bir işyeri ve depo alanına dönüşüyor. Ankaralı iş adamı Vehbi Koç’un 15-16 yaşlarında Çengelhan’da bulunan bir manifaturacıda çıraklık yapması, Koç Ailesi’nin bu hana özel bir bağının bulunmasını da sağlıyor. Bu nedenle Vehbi Koç gibi Ankara sevdalısı olan İş insanı, oğlu Rahmi Koç Çengelhan’ı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden 2003 yılında kiralayıp aslına mümkün olduğunca sadık kalarak restore ettiriyor ve bugün Ankara Kalesi’ni bir cazibe merkezi haline getiriyor. Divan Otel’iyle, Rahmi Koç Müzesi’yle Ankara Kalesi’nin tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Müze, 2005 yılında ziyaretçileriyle buluşuyor. Tabii ki koleksiyon büyüdükçe yeni alan gereksinimleri doğuyor ve 2013 yılında Safranhan müze bünyesine yeni bir inşa ile katılıyor. 2016’da restorasyonu tamamlanan Safranhan da zaman içerisinde büyüyen müze koleksiyonu için yetersiz kalınca 2020 yılında Rahmi Koç Müzesi içinde oyuncakların ve bebek evlerinin sergilendiği üçüncü bina açılıyor. Rahmi M. Koç Müzesi, sanayi-endüstri müzesi olarak adlandırılsa da çok geniş yelpazede bir koleksiyona sahip. Denizcilik, havacılık, raylı taşıma, karayolu taşımacılığı, eczacılık, tarım, iletişim, bilimsel aletler seksiyonlarından, tarihi kent esnafını canlandıran nostaljik esnaf sokağı her yaştan ziyaretçinin ilgisini çeken bölümlerden. Müzede tarihi arabalara göz atarken bir anda Atatürk’ün kalpağını, eski bir marangozhaneyi ya da 19. yüzyıldan çok detaylı bebek evini görme fırsatı elde edebilmeniz de bu müzenin ilgi çekici özelliklerinden biri.
KENTİN KÜLTÜR NOKTASI
Müze, gerek her yaş grubu ve ilgi alanına hitap edebilecek çeşitlilikte bir koleksiyona sahip olması gerek tarihi öneme sahip, oldukça gösterişli iki hanın içerisine konumlanması gerekse Ankara’nın tarihi Atpazarı semti gibi şehrin en turistik bölgelerinden birinde yer alıyor olması burayı 20 yıla yakın zamandır Ankara’nın en önemli mekân ve cazibe merkezlerinden biri haline getirmiştir. Buranın bir kültür noktası olmasının yanı sıra kente başka katkıları da olmuştur. Çengelhan, Safranhan ve Çukurhan’ın dönüşümleri sayesinde Kale Meydanı’nın çehresi değişmiş ve şehre daha güvenli bir turizm noktası kazandırılmasına ön ayak olunmuştur. Yıllar içerisinde, Rahmi M. Koç Müzesi’nin öncülüğünde Kale bölgesi, eski bir ticaret merkezinden, birçok kafe, sanat galerisi, müze, dükkân, sanatçı atölyesi ve zanaatkârın yer aldığı bir cazibe merkezine dönüşmüştür. Geçenlerde Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Rahmi Koç, Ankara sevdasının göstergesi olarak Roma Yolu tarihi çalışmalarına da maddi olarak destek olmuş, o projenin ekonomik olarak yapımını üstlenmiştir. Evet, Ankara Kalesi için herkes görevini yerine getirsin. Sorunlar biliniyor, İstanbul’da boğazı seyretmek insanı ne kadar mutlu ediyorsa Ankara Kalesi’ne çıkıp başkenti seyretmek de o kadar mutlu eder insanımızı. Ankara Kalesi UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Arslanhane Camii’ne ev sahipliği yapıyor. Birçok tarihi olayı ve mekânı içinde barındırıyor. Kaleyi başkente yakışır hale getirmek elinizde ne duruyorsunuz? Rahmi Koç’un, “Rahmi M. Koç Müzeleri: Ankara – Endüstriyel Mirasın Aynası” (2023) kitabında kaleme aldığı önsözü ise şöyle: “Ankara’daki müzemizin ilk binasını teşkil eden tarihi Çengelhan beni iki konudan ilgilendirdi. Bir tanesi babam rahmetli Vehbi Koç’un iş hayatına atıldığı büyükbabamın dükkânının bu binada yer alıyor olması, ikincisi de İstanbul’daki Rahmi M. Koç Müzesi’ni doğum yerim olan Ankara’nın müstesna bir yerinde halkın hizmetine sunmak isteğim idi. Her Ankara’ya geldiğimde vakit bulursam kaleye çıkar, saat kulesine bakar, oradan aşağıya yürüyerek esnafa hal hatır sorar, İstanbul’a dönerdim...” Rahmi Koç Ankara anılarında şunları da aktarıyor: "Harp gelecek diye Keçiören'e taşındık. (Bugün bağ evi ve vakıf binası olan mekân) Babam orada bir sığınak yaptırdı. İşte annem, sabundu, kahveydi, çaydı, gazyağıydı o zamanlar gazyağı vardı. Un, şeker depoladı. Pencerelere siyah istor taktırdık. Bir karartma olarak. Işık dört adetti, birini yakıyorduk o zaman...” Not: Rahmi M.Koç Müzesi Müdürü Sayın Deniz Genç’e katkıları için teşekkür ederim.
Paylaş