Paylaş
İnsanlığın evrim aşamalarını gösteren okul grafiğini hatırlamayan yoktur. 2000’li yıllarda internetin evlere girmesiyle insanın ekran başında geçirdiği süreler artmış, bilgisayarlar günlük yaşamın önemli bölümünü kaplamaya başlamıştı. O yıllarda evrim grafiği, hınzır bir tasarımcının fikriyle güncellenmiş ve son adımdaki Homo sapiens’in önüne bilgisayar başındaki insan eklenmişti. Basit, belki abartılı fakat mesajı çok açık bir grafikti. 2010’larda o mimin son halkasındaki insan değişti; yerine ‘Homo erectus’tan ‘Homo kamburus’a evrilmiş, odağı yürüdüğü yol yerine elindeki telefonda olan insan figürü geçti.
Çok yapılan espriler zamanla klişeye döner. İşin tuhafı, bu grafik klişe olsa bile her geçen yıl medeniyetimizi daha doğru yansıtmaya devam ediyor, istatistikler öyle gösteriyor.
ABD’li saygın ve bağımsız merkez Pew Research Center geçen hafta ergenlik çağındaki gençlerin sosyal medya ve teknoloji tercihlerine dair geniş kapsamlı bir rapor yayımladı. 2024 verilerini içeren rapora göre 13-17 yaşındaki gençlerin yüzde 96’sı her gün internet kullanıyor. Şaşırtıcı değil. Dikkat çeken bir başka veri, toplumun ne yönde evrileceği konusunda düşündürücü. Bu yıl itibariyle ‘neredeyse hiç durmadan’ internet kullanan gençlerin sayısı yüzde 46’ya ulaşmış. 10 sene önceye göre yüzde 24 artış kaydedilmiş.
Yani şu anda ABD’de ergenlik çağındaki her iki gençten biri -abartısız ifadeyle- tüm gününü ekran başında ve internette geçiriyor. Veriler Amerikalılara ait fakat günümüzde küresel gençliğin hiç olmadığı kadar bağlantılı olduğunu hesaba katarsak benzer oranlara pek çok ülkede rastlayabilme olasılığı akla geliyor. Gençlerin kullandığı platformlar bu görüşü destekler nitelikte.
13-17 yaş aralığının ilk tercihi YouTube. Gençlerin yüzde 73’ü zamanının çoğunu artık televizyonun yerini alan YouTube’da geçiriyor. Neredeyse tüm gün YouTube’a takılanların oranıysa yüzde 15. İkinci sırada TikTok var. Gençlerin yüzde 57’si her gün TikTok’a en az bir kez giriyor, tüm gününü geçirenlerin oranıysa yüzde 16 seviyesinde. Listenin devamında yüzde 50 / yüzde 12 ile Instagram, yüzde 48 / yüzde13 ile Snapchat ve yüzde 20 / yüzde 3 oranıyla Facebook var. Araştırma sonuçlarına göre YouTube’u erkekler kızlardan çok kullanıyor. TikTok ve Instagram’ıysa kızlar erkeklere göre daha fazla tercih ediyor. Aralarındaki fark büyük değil, yüzde 10’u geçmiyor.
Türkiye’deki genç nesli dışarıdan gözlemlesek bile benzerliği sezmek mümkün. Amerikan insanıyla Anadolu insanı arasında karışık etnik coğrafyasından kaynaklı birçok ilginç paralellik vardır. Amerika ile ilgili verilerin Türkiye’yle ilgili verilerle benzeşmesine istatistiklerde zaman zaman rastladığım oluyor. Gençlerin internet alışkanlığında bir korelasyon olabileceğine inanıyorum.
Son 10 yılda yüzde 25 artan veriler, gençlerin şu ya da bu şekilde sanal dünyayı gerçek dünyaya tercih etmeye başladığını gösteriyor. İnsanın hayata her yönüyle hazırlandığı bir çağda, yaşamı olduğundan farklı bir şey sanarak gelişmek, gerçek hayata atılma anında daha büyük şaşkınlıklara sebep olabilir. Yaşamın ilerisi için de uyum sorunları yaratabileceği muhakkak. Öte yandan bütün nesil aynı deneyimden geçeceği için yaşantının buna göre evrilmesi olası tabii ki.
Ancak bu bir evrim mi, yoksa farklı bir düzenin yaşamı ele geçirmesi mi, onu zamanla göreceğiz. Neyse ki her zaman bir seçim şansımız var: ‘Get out of the box’ (kutunun dışına çık). Kutunun dışına çıkanların fark yarattığı, başarılı olduğu bilinir. Gelecekte de ekranın dışına çıkanlar, fark yaratanlar olacak.
TELEFON ENSESİ: TECH NECK
İki yıl önce biliminsanları, teknoloji kullanan insanın 1.000 yıl sonra fizyolojisinin nasıl evrim geçireceğini simüle ederek ‘Mindy’ adında bir karakter ortaya çıkarmıştı. İngilizcede ‘tech neck’ diye bir tabir var. Teknoloji boynu/ensesi demek. Ekrana bakarken boynunu büke büke oluşan eğrilikle daha bir görünür olan enseye deniyor. Sürekli cihaz kullanan Mindy’nin 1.000 yıl sonra boynu eğriliyor, kamburu çıkıyor, açılı bir dirseği oluyor ve telefon tutan eli pençe gibi kıvrılıyor. Radyo dalgalarından dolayı kafatası kalınlaşan Mindy’nin beyninin küçülme ihtimali de var.
GENÇLERİ UZAKLARA, UFKA BAKMAYA GÖTÜRÜN...
Akıllı telefonların ilk 10 yılında yapılan bir araştırmada küçük ekranlara bakmanın insanların vizyonunu daralttığı, sürekli bakılan ekranların çevre algısını küçülttüğü tespit edilmişti. Bir konseri kaydederken sahne yerinde durduğu halde ekrandan izlediğiniz anı hayal edin. Beyin o geniş gerçeklik yerine bir karenin içine sıkışmış perspektifi de anılarına gerçeklik olarak kaydediyor. Uzun süreler ekrana bakmak, çevre algısında uzamsal bir daralmaya ve zamanla hapsedilmişlik hissine sebep olabiliyor. Çözüm süreyi en aza indirmek ama bir çaresi daha var; uzaklara bakmak. Uzakları izlemenin, yüksek yerlerden bakmanın insanların bakış açılarını genişlettiği antik zamanlardan beri biliniyor.
Paylaş