Paylaş
Korona nedeniyle yaşadığımız günler belki de yeni bir çağdır. Öyle bir çağ ki, sadece üretim ilişkilerini değil, insanı, insanın insan, madde ve doğayla ilişkisini de değiştirebilecek bir çağ.
Bizler elbette bunu bugünden bilemeyeceğiz ama değişimi herkes damarlarında hissediyor. Öyle ılık ılık hissediliyor ki damarımızdan içeri giren değişim, 10’a kadar sayamadan uyuyup kalacağız sanki.
*
Dijital dönüşümün konuşulduğu, küresel ısınmanın etkisini her yerde gördüğümüz bir dönemde oraya çıkan küresel salgın, evden çalışmayı, azla idare etmeyi kısmen öğretti bize.
Bir tek sosyalleşmedeki sorun çözülemiyor, baby boomer, X, Y kuşakları için. Z kuşağı sanki böyle de idare ediyor gibi. Ama diğer kuşaklar, bir süre sonra zorlanmaya başlıyoruz. Bunu yasak olan hafta sonları daha da iyi görüyoruz artık. Arabayla gidilen marketler, sokağa çıkarılan, parklara oynamaya götürülen çocuklar, hınca hınç dolu marketler, doktor bahaneleri... Artık yasak kısıtlayıcı olmaktan uzak gibi görünüyor. Hoş belki de böylesi de fena değildir. Bir süre de böyle gitsek, ilkbaharın ortasında kendimizi özlediğimiz doğaya atabiliz belki. Mesafeyi koruyarak dostlarımızla bir araya gelebiliriz.
Biraz karamsar olacak ama başta söylediğim gibi tarihi dönüşümler hep sancılı, acılı olmuştur. Bu sancılı dönemin en çok yaralayacağı grup da sanırım X ve Y kuşakları olacak. Alıştıkları üretim yöntemleri değişen, sosyalleşme şekilleri farklılaşan bu kuşakların uyum süreci de bir hayli zor görünüyor (Kendimden biliyorum).
Hal böyle olunca buna çözüm üretecek yetkili, bilgili kişileri arıyor kulaklar ve gözler. Nasıl ki Bilim Kurulu’ndan söz edilmeyen bir günümüz geçmiyorsa kurulan ama sadece adı varmış gibi gelen Toplum Bilimleri Kurulu’ndan da çözüme yönelik açıklamalar mesajlar bekliyoruz.
Koronadan çıksak bile psikolojimiz, toplumsal ilişkilerimiz sanki hastalanacak gibi.
Aklınıza, gönlünüze dikkat edin. Kalın sağlıcakla.
Paylaş