Paylaş
Ağırlıklı olarak Wes Anderson filmlerindeki küçük ama kalitesini hatırlatıcı ara rollerden sonra Bill Murray, dört başı mamur bir karakterle huzurlarımızda... ‘Benim Komşum Bir Melek’ (‘St. Vincent’), aksi bir ihtiyarın 11 yaşındaki küçük bir çocukla zoraki başlayan dostluğunu anlatan bir komedi...
Önce kısaca öykü diyelim: Brooklyn’de, kedisi Felix’le birlikte kendine özgü sularda sürüklenip giden ihtiyar Vincent’ın hayatında yeni bir heyecan belirir: Yandaki eve taşınan komşu kadının oğlu Oliver. Minik, bir gün okulda cüzdanını ve anahtarlarını, sınıfın kabadayılarına kaptırınca eve giremez ve Vincent’a konuk olur. Bu hamleyi fırsata çeviren yaşlı adam, Oliver’ın hastanede çalışan ve geç saatlerde çıkan annesine bir teklifte bulunur: Belli bir ücret karşılığında oğluna bakmak. Kadıncağız, yeni bir bakıcı aramaktansa bu teklifi kabul eder ve böylece, yepyeni bir ikili doğar...
MUHAFAZAKÂR BAKIŞ
Yönetmen Thedore Melfi, uzaktan uzağa Eastwood’un ‘Gran Torino’sunu da çağrıştıran bu ilk uzun metrajlı filminde buzdağının görünmeyen yüzünü bir çocuğun hınzırlığı ve sempatisiyle ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bütün bu süreçte kendince gizemli bir geçmişe sahip olan Vincent’ın, sırlarına yavaş yavaş vâkıf oluyoruz... Bu arada da yaşlı adamın, bir tür ‘Karate Kid’deki usta tadında kendi öğretilerini ve zevklerini minik Oliver’la paylaşmasına (!) tanıklık ediyoruz. Bu paylaşımlar arasında bara gitmek, at yarışı oynamak ve öğrendiği dövüş teknikleriyle kendisine okulda zulmedenlere haddini bildirmek var...
Bill Murray kuşkusuz muhteşem bir oyuncu, ‘Benim Komşum Bir Melek’te de enfes bir kompozisyon çiziyor (hele ki minik Oliver’la ağır çekimde koşuşturma sahneleri çok çok iyi). Canlandırdığı karakter de ondaki cevheri yeniden hatırlatma yolunda uygun bir seçim olmuş (bu rol için önce Jack Nicholson düşünülmüş ama sonuçta Murray’e kısmet olmuş). Ve fakat öykünün giderek muhafazakârlığa göz kırpması, zamanında Vietnam’da savaşan Vincent’ın aslında bir kahraman olması gibi suyu bulandıran özellikler, filme ilişkin sempati katsayılarını aşağılara çekiyor. Oysa senaryo, Oliver’ın eğitim gördüğü Katolik Okulu’ndaki dinsel tartışmalar ve farklı inanç kültürleri -ki aralarında ‘ateistler’ de var- üzerinden yapılan espriler ve bakış açısı gibi hoşlukları da içeriyordu.
Diğer oyunculara gelince minik Oliver’da Jaeden Lieberher, ışıltılı bir performans ortaya koyuyor. Vincent’ın, Oliver’a tarif ederken ‘Gece kadını’ şeklinde bir tanımlamaya başvurduğu Rus kökenli seks işçisi Daka’da Naomi Watts, Oliver’ın annesi Maggie’de Melissa McCarthy, öğretmen Geraghty’de de Chris O’Dowd gayet başarılılar...
Sonuç? Günümüzün ‘Aziz’lerini anlatan bu yapımda Bill Murray’nin usta oyunculuğuna bir kez daha tanık olacağınız garanti ama öykünün alttan alta muhafazakârlığı pompaladığı da bir gerçek.
5 üzerinden 2,5 yıldız
Yönetmen: Thedore Melfi
Oyuncular: Bill Murray, Laeden Lieberher, Melissa McCarthy, Naomi Watts, Chris O’Dowd
ABD yapımı
Paylaş