Paylaş
Bu hafta itibariyle sinemalarımıza uğrayan yapım için, genç bir tutuklunun öyküsü etrafında demir parmaklıklar ardındaki hayatlara derin, etkileyici ve gerçekçi bir bakış atıyor… Aslına bakılırsa sinema ne zaman odağına mapushaneyi yerleştirse çok etkileyici kadrajlar ve hikâyeler perdeye yansır. ‘Alcatraz Kuşçusu’, ‘Kelebek’, ‘Yeşil Yol’, ‘The Shawshank Redemption’, ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’, ‘Brubaker’, ‘Hunger’, ‘The Great Escape’, ‘Un prophète’, ‘Das Experiment’; işte saymakla bitmeyecek bir listenin öne çıkanları… Ara not: ‘Geceyarısı Ekspresi’ sinemasal değeri tartışmalı bir yapımdır ama bu tür bir listenin de ayrılmaz parçasıdır…
Haftanın en iyisi…
‘Yüksek Risk’ ise şiddete eğilimli genç Eric Love’ın, henüz yaşını doldurmadan ıslahevinden alınıp yetişkinlerin hapishanesine getirilmesiyle başlayan bir süreci anlatıyor. Mackenzie, ön plana Eric’i yerleştirirken arka planda da hapishanedeki kast sistemini, ilişkiler ağını, devletin bu müsameredeki yerini, sistemin genel çatısını, yeniden topluma kazandırılma çabalarını vs. son derece başarılı bir şekilde yansıtıyor. Ama film asıl gücünü hapishane ortamında rutine indirgenmiş ve hayatın bir parçasına dönüşmüş şiddeti araya adeta filtre koymadan bize neredeyse bire bir aktarmasından alıyor. Sadece şiddeti değil, yaşanan psikolojiyi de elbette… Öykünün bir başka uzantısında ise Eric’in öz babası Neville’la karşılaşmasını ve bu ‘Aile bağı’ meselesinin gündelik hayattaki yansımalarını buluyoruz…
Başta Eric’i canlandıran Jack O’Donnell olmak üzere Oliver’da Rupert Friend, Spencer’da Peter Ferdinando, Müdür Gentry’de Frederick Schmidt, Tyrone’da David Ayala, Des’te Gershwyn Eustache Jnr, hepsi ama hepsi çok çok iyiler. Ama sanki filmin asıl yıldızı baba Neville’de Ben Mendelsohn gibi geldi. Avustralyalı aktör mükemmel oynamış…
Sonuç? Dar alanda psikolojik yükleri ağır bir öyküyü son derece başarıyla anlatan ‘Yüksek Risk’, benim seyrettiklerim içinde haftanın en iyisi… Kesinlikle kaçırmayın derim…
Paylaş