Paylaş
Fildişili yıldız, bu esnada takımın tercümanı Mert Çetin’i Portekizli teknik adamla tanıştırıyor. Peki bu tanışma gelecekteki bir hayalin de ilk adımı olabilir mi? Malum Mourinho’nun asıl mesleği tercümanlıktı. ‘Rahmetli’ Bobby Robson’ın yanında başlayan serüven bilgi, görgü, deneyim, karizma, hırs, doğru insan ilişkileri, oyuna olan aşk ve şevk gibi unsurlarla birleşip önce Porto’da, sonra da Chelsea’de taçlandırılan başarılarla bugüne kadar geldi. Erkendir geçtir bilemem ama bizim de bu türden öykülere, futbolumuzun bu türden renklere ihtiyacı var diye düşünüyorum. Çünkü ‘Tercüman’ dediğin adam hem bizim ‘duygularımıza tercüman’ olabilir, hem de işinin doğası gereği dünya futbolunun buradaki temsilcileri üzerinden bile meseleyi doğru okuma şansına erişebilir.
Açık söylemek gerekirse Galatasaray’ın tercümanı Mert Çetin’i yakından tanımıyorum, bu meslekteki en popüler figür görünümdeki Samet Güzel, belki Aziz Yıldırım karşısındaki ‘anlık gafletiyle’ değil ama sonrasında gösterdiği duruşla ‘Güzellikler’ sundu ama bu işe soyunur mu, onu da bilemem. Ama bildiğim bir isim var: Halil Yazıcıoğlu. Kendisi Galatasaray Üniversitesi İletişim’in parlak öğrencilerindendi, sonrasında Radikal Spor’un ‘rahle-i tedris’inden geçti. Peşi sıra ‘Yetiştirme parası’ bile istemeden onu Trabzonspor’a kaptırdık. Çalıştığı teknik direktörler: Ersun Yanal, Hugo Broos, Şenol Güneş ve şimdi de Tolunay Kafkas... Dört ayrı hoca, dört ayrı yoğurt yiyişi demektir. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Portekizce biliyor. Zamanında yine Radikal’de Erkan Goloğlu, onun için “Mourinho’ya karşı ‘Halil’inho” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Demem odur ki 70 milyonun yaklaşık 50 milyonu teknik direktör olan bu ülkede, hele ki Trabzonspor gibi bir camianın yaşadıklarına onca yıldır tanıklık eden bir genç, bilgi ve birikimiyle Halil bu işi bal gibi yapar. Derdim kendisinin ‘menajerliğine’ (!) soyunmak değil elbet, o ve onun gibi yetenekli gençlere bu dünyanın kapısını aralayacak fırsatları yaratma ihtimallerimizi hatırlatmak. Futbolda çareler tükenmez, ben de kendimce bir çözüm üzerine fikir yürüteyim dedim.
GEREKSiZ BiR ENKAZ EDEBiYATI
MESUT Bakkal, Skibbe’nin yerine Kardemir Karabükspor’un başına geçip bir de Galatasaray’ı Arena’da 3-1 yendikleri mücadele sonrası coşmuş ve “Yabancı hocaların bıraktığı portreyi temizlemeye çalışıyoruz” demişti (burada ‘Portre’ pislik anlamına geliyor sanırım). Teknik adamlık yerli-yabancı tartışmalarının ötesinde bir meslektir. Dolayısıyla bir teknik adam kendisinden öncekini eleştirirken meslek ahlakı açısından mantıklı, ölçülü ve hakkaniyetli olmalıdır. 10. haftada Skibbe’nin 16. sırada bıraktığı Karabükspor an itibariyle 26. hafta sonunda (Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor’u dışarıda yenip Beşiktaş’la da İnönü’de berabere kalmasına rağmen) 15. sırada. Yani Bakkal’ın takımı Skibbe’ninkinden bir üst basamakta. ‘Mavi Ateş’ düşer düşmez bilemem, ki meselem de o değil ama Bakkal’ın söz konusu açıklaması bir teknik direktöre yakışmamıştı. Hayatın kendi gerçekleri de bu açıklamayı tekzip eder nitelikte. Nitekim Bakkal geçen sezon da Vladimir Petkoviç’in bıraktığı Samsun’u ligde tutmak için gayret sarf etmiş ama başaramamıştı. Kariyer açısından şu notu düşmek lazım: Petkoviç artık Lazio’nun başında ve Avrupa Ligi’ndeki Fenerbahçe eşleşmesiyle yeniden gündemimizde.
KENDiNi PEK GELiŞTiREMEMiŞ!
ÖNCEKİ gece, bu yıl 21 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında ülkemizde düzenlenecek FIFA U20 Dünya Kupası kura töreni için düzenlenen etkinlikteyiz. Bir ara ekrana, bu turnuvada hünerlerini gösterip sonradan dünya yıldızı olmuş Suker, Ronaldinho, Kaka, Figo, Forlan, Iniesta ve Messi gibi isimlerin, ‘U20’deki görüntüleri geliyor (aralarında ne yazık ki bizden bir isim yok). Messi’nin görüntülerini izledikten sonra yanında oturan Bağış (Erten) hemen espriyi patlatıyor: “Kendini pek geliştirememiş gibi!” Şaka bir yana gerçekten de Arjantinli yıldız o yaşında da her türlü şova soyunuyor, zorluk derecesi yüksek her türlü hareketi çok kolaymış gibi gösteriyor. Yani ‘Adam olacak çocuk’ düsturuna uyacak bir portre sunmuş...
Paylaş