Uğur Vardan

‘Kızım’ olmadan asla...

28 Ekim 2017
‘Kore Savaşı’nda ailesini kaybeden küçük bir kızla onu himayesi altına alan Türk askeri ‘Süleyman Astsubay’ın gerçek hikâyesini anlatan ‘Ayla’, seyircinin gözyaşlarını teslim alan yanıyla yeni bir ‘Babam ve Oğlum’ hissi veriyor. Film, aynı zamanda Türkiye’nin ‘En İyi Yabancı Film’ kategorisindeki Oscar adayı...

Kimi filmlerin bize hatırlattığı bir gerçek vardır: Hayat, bazen fena halde kurgunun önüne geçer... Geçen yıl Oscar’a aday olan ‘Lion’ böylesi bir yapımdı ve Garth Davis imzalı çalışma, yanlışlıkla bindiği trenle evinden uzaklaşarak bambaşka bir hayatın parçasına dönen ve yıllar yıllar sonra, yuvasını, geride bıraktığı ailesini ‘Google Earth’ üzerinden arayarak bulan Hintli bir çocuğun gerçek öyküsünü anlatıyordu. ‘En İyi Yabancı Film’ dalında bu yıl Türkiye’yi temsil edecek olan ‘Ayla’ da benzer bir arama ve hatıralardaki eksikleri tamamlama çabasına sahip.

AYLA

Yönetmen: Can Ulkay

Oyuncular: İsmail Hacıoğlu, Ali Atay, Kim Seol, Çetin Tekindor, Meral Çetinkaya, Taner Birsel, Damla Sönmez, Murat Yıldırım, Altan Erkekli, Mehmet Esen, Büşra Develi, Cade Carradine, Eric Roberts / Türkiye yapımı

Yönetmenliği Can Ulkay’ın üstlendiği yapım, 1950’de Türkiye’nin asker gönderdiği Kore Savaşı’ndan dramatik bir öyküyü perdeye taşıyor. Malum, vakti zamanında Batı blokuna dahil olma çabalarının somut adımı olarak dönemin hükümeti Kore’ye asker göndermiş ve yaklaşık 5000 kişilik Türk tugayı, savaşın Kunuri cephesinde boy göstermişti. 721 askerin şehit düştüğü bu savaşın ilginç hatıralarından biri de küçük bir Koreli kızın, bir Türk astsubay himayesindeki hikâyesiydi. ‘Ayla’, işte bu öykünün sinemadaki yansıması.

‘ELİ YÜZÜ DÜZGÜN’ SINIFINDA

Yazının Devamını Oku

Gecenin getirdikleri...

21 Ekim 2017
Sistem dışına itilmiş iki kardeşin acemice giriştikleri soygun sonrası yaşananları anlatan ‘Soygun’, dinamik temposu ve özellikle Robert Pattinson’ın etkileyici performansıyla dikkat çekiyor. Filmin yönetmeni ‘Safdie Biraderler’...

Biri öğrenme ve kavrama güçlükleri çeken, diğeri de hayatın çıkmaz sokakları arasında kendi yolunu bulma adına pratiğini (!) alabildiğine geliştirmiş iki kardeş... Yunan kökenli ikili, rahata ermek için banka soymayı planlıyor. Nitekim eylemi gerçekleştiriyorlar da... Lakin acemilikleri, küçük kardeş Nick Nikas’ın yakalanmasına neden oluyor. Bu durumda ağabeyi Connie’ye de, kardeşini kefaletle kurtarmak düşüyor. Ne var ki ‘10 bin dolar’lık meblağı bulmak zordur... Connie, bütün bir gece bu tutarın denkleştirilmesi için çabalar ama...

SOYGUN

Yönetmen: Safdie Biraderler

Oyuncular: Robert Pattinson, Benny Safdie, Jennifer Jason Leigh, Taliah Webster, Barkhad Abdi, Necro,
Peter Verby / ABD yapımı

Taviani’ler, Coen’ler, Dardenne’ler, Wachowski’ler, Taylan’lar derken sinema, yeni bir ‘kardeşler’i daha bünyesine dahil ediyor: Safdie Biraderler... Hanelerinde daha önce iki uzun metraj bulunan Benny ve Josh’un çıkış filmi ise yukarıda konusunu özetlediğimiz ve bu haftadan itibaren salonlarımıza uğrayan ‘Soygun’ (‘Good Time’) gözüküyor. Sistem dışına itilmiş iki kardeşin tutunma çabalarına odaklanan yapım, hızlı temposu, sorunlu karakterlerinin iniş çıkışları ve etkili elektronik müziğiyle özellikle genç kuşak izleyici için son derece çekici görünüyor. Hikâyenin ruhu ise 70’lerin ünlü klasiği ‘Dog Day Afternoon’ olmak üzere sokağın sesine kulak veren Lumet, Scorsese, Friedkin gibi yönetmenlerin yapıtlarına yakın duruyor. Lakin bu yakın durma bana, ‘saygı duruşu’ veya ‘gönderme’den çok öykünme gibi geldi. Bir de orada burada, ‘Sinemanın yeni dâhi kardeşleri’ gibi ifadelere rastladım ve (bir kez daha) her şey gibi ‘Deha’lığın da çıtası düşmüş diye düşünmeden edemedim. Hemen bir filmle nasıl dâhilik vasfına erişiliyor, doğrusu benim aklen, ruhen ve de vicdanen pek de anlayamadığım şeyler bunlar. Neyse, zaman her şeyin ilacı ve tanığıdır, bekleyelim görelim.

Tıpkı Kristen Stewart gibi

Yazının Devamını Oku

Bunu saymayız, yeniden dön gel

14 Ekim 2017
Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı polisiyelerin ana kahramanı ‘Kibar hırsız’ Cingöz Recai’nin sinema tarihimizdeki üçüncü uyarlaması ‘Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü’, vasat senaryosunun kurbanı olmuş.

Peyami Safa, ilginç bir kalemdi. O zamanlar, henüz emekleme döneminde sayılacak Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı serüvenimiz içinde daha çok psikolojik türde eserler vermişti. Ama kendini belli çizgilerle sınırlamadı, belki de Doğu-Batı ikilemimdeki konumuna yeni cepheler kazandırmak amacıyla ‘yerli’ polisiyenin de yolunu açtı; ‘Server Bedi’ mahlasını kullanarak ‘Cingöz Recai’ adlı bir karakter yarattı. Söz konusu tiplemenin ilham kaynağı ise ‘Kibar hırsız’ namlı ‘Arsen Lüpen’di.

CİNGÖZ RECAİ: BİR EFSANENİN DÖNÜŞÜ

Yönetmen: Onur Ünlü

Oyuncular: Kenan İmirzalıoğlu, Haluk Bilginer, Meryem Uzerli, Fatih Artman, Meriç Aral, Boran Kuzum, Algı Eke,
Musa Uzunlar, Serkan Keskin

Türkiye yapımı

Yeşilçam, Safa’nın polisiye kahramanını daha önce, 1954 ve 1969 tarihli yapımlarla iki kez perdeye taşımış; karakteri ilk olarak

Yazının Devamını Oku

Hatırasına ihanet etmiyor...

7 Ekim 2017
Denis Villeneuve imzalı ‘Blade Runner 2049’, Ridley Scott’ın 1982 tarihli orijinal yapıtına halel getirmemiş. Filmde genç kuşak ‘Replicant avcısı’ ‘K’, izini sürdüğü olayla birlikle varoluşsal sorunlar yaşarken süreç onu geçmişin tozlu sayfalarına taşıyor. Ryan Gosling’in başrolünü üstlendiği yapıma Harrison Ford da nostaljik bir tat katmış.

Hatıraları yerinde bırakmak mı üzerlerinde oynamak mı? Sinema tarihinde ‘klasik’ olmuş kimi yapıtların yeniden çevrimlerinde ya da devamı ‘kılığında’ tekrar perdeye aksettirilme çabalarında, ben hatıralarla oynamamaktan yanayımdır. Tavrım “Rahat bırakın orijinalleri, sonsuza kadar kendi kulvarlarında ‘biricik’ olma vasıflarını sürdürsünler”dir. Lakin Ridley Scott’ın kendi yapıtı ‘Alien’ı yıllar sonra eğip bükerek restorasyonuna soyunduğu, George Miller’ın ‘Mad Max’e bir kez daha el attığı bir ortamda benim sızlanmam elbette sinek vızıltısıdır...

BLADE RUNNER 2049

Yönetmen: Denis Villeneuve

Oyuncular: Ryan Gosling, Harrison Ford, Robin Wright, Ana de Armas, Jared Leto, Sylvia Hoeks, Mackenzie David, David Bautista, Sean Young, Edward James Olmos

ABD yapımı

Bu hafta itibariyle salonlarımıza uğrayan ‘Blade Runner 2049’ da, malum bir başka Ridley Scott başyapıtının devamı niteliğinde. Denis Villeneuve imzasını taşıyan şimdiki zaman hamlesine önce, ‘kısaca özet’ diyerek göz atalım: Vakti zamanında çığrından çıkan ‘Replicant’lar (adeta ‘İnsan’dan çok insan androidler diyelim onlara kısaca) ortadan kaldırılınca üretici firma ‘Tyrell Corporation’ iflas eder. Devreye giren ‘Wallace Corporation’ yeni ve daha ileri teknolojiyle donatılmış ‘Replicant’ları sahaya sürer. Yıllardır çiftçi olarak ‘kamufle’ olmuş eski bir modelin (‘Nexus 8’) peşine düşen Los Angeles Polis Departmanı’ndan KD6-3.7, operasyonun ardından bir ağacın kökleri arasında bir sandık keşfeder ve bu keşif, eski defterlerin açılmasına

Yazının Devamını Oku

Cennetten düşenler

30 Eylül 2017
İlk kez gösterime çıktığı Venedik Film Festivali’nden bu yana bazı eleştirmenlerin göklere çıkardığı, bazılarının da nefret ettiği Darren Aronofsky imzalı ‘Anne!’ huzurlarımızda. Film, evlerine davetsiz bir şekilde gelen bir çift yüzünden, kocasıyla birlikte yaşadığı huzur dolu hayatı bozulan genç bir kadının yaşadıklarını anlatıyor.

Darren Aronofsky’yi ‘Pi’, ‘Bir Rüya İçin Ağıt’, ‘Kaynak’, ‘The Wrestler’, ‘Siyah Kuğu’, ‘Nuh’ gibi filmleriyle tanıdık. Bu haftadan itibaren tartışma yaratan son çalışması ‘Anne!’ (‘Mother!’) ile salonlarımıza uğruyor. Bu yılki Venedik Film Festivali’ne katılan ve aşırı sevgiyle nefret arası bir çizgide ele alınan yapım, yönetmeninin ifadesiyle belli bir türe sokulması zor bir çalışma. ‘Anne!’, kocasıyla birlikte adeta yaşadığı huzur dolu cennet tasviri, evlerine davetsiz bir şekilde gelen bir çiftle birlikte bozulan genç bir kadının yaşadıklarına odaklanıyor. Aronofsky filmini şöyle tanımlıyor:  “Bir evlilikle ilgili çıkmaz hikâyesi olarak başlıyor ‘Anne!’. Öykünün merkezinde, artık hiçbir şey veremeyecek hale gelene kadar sürekli vermesi istenilen bir kadın var. Sonunda bu çıkmaz içinde artan basınç tutulamıyor, başka bir şeye dönüşüyor...”

ANNE!

Yönetmen: Darren Aronofsky

Oyuncular: Jennifer Lawrence, Javier Bardem, Ed Harris, Michelle Pfeiffer, Brian Gleeson, Domhnall, Jovan Adepo, Eric Davis

ABD yapımı

‘Yok Edici Melek’ten ‘Deccal’e

Sevgi, kendini adama ve fedakârlık gibi meseleleri yeniden sorgulamak isteyen bir kadının etrafında kozasını ören ‘Anne!’yi kimi eleştirmenler yerden yere vururken kimileri de ‘başyapıt’ kabul etti ve göklere çıkardı. Filmin, Luis Buñuel’in ‘Yok Edici Melek’ini, Roman Polanski’nin ‘Rosemary’nin Bebeği’ni ve Lars von Trier’in ‘Deccal’ini hatırlattığını belirten bazı sinema yazarlarının yanı sıra “Aronofsky’nin ‘Anne!’si, 2017’nin en fazla nefret edilen filmi olabilir” yorumunda bulunanlar var.

Yazının Devamını Oku

3 soru 3 cevap

25 Eylül 2017
1.SORU: Dünkü oyunu nasıl yorumlamak lazım?

Igor Tudor’un kurduğu takım, kreatif özelliklerden ziyade mücadele gücüne ve dirence dayalı bir yapıya sahip. Dün bu kimliği az biraz ikinci yarıda ortaya koydular ve sonuca gittiler.

2.SORU: Galatasaray’ın dünkü maçta eksileri neydi?

Bence Maicon vasat bir savunmacı, Rodrigues de keza çok savruk, Belhanda da vasat. Dün N’Diaye de kötüydü ama yine ikinci yarıdaki gayret galibiyeti getirdi.

3.SORU: Ya ev sahibi Bursaspor tarafından bakarsak?

Geçen sezondan daha iyi oldukları kesin. Beşiktaş maçından da daha iyiydiler. Farkı açacak fırsatı buldular ama değerlendiremediler. İkinci yarı gardları düştü ama doğru yoldalar.

Yazının Devamını Oku

3 soru 3 cevap

24 Eylül 2017
1.SORU: Maçın genelini nasıl yorumlamak gerek?

KaOtik bir derbiydi. 6. hafta olmasına rağmen F.Bahçe ‘Yola devam’ dedi. Beşiktaş’ın için belki puansal kaybı yok ama 3 kırmızı ile psikolojik açıdan gereğinden fazla yıprandı.

2.SORU: Peki bu sinir harbinin sonuçları ne oldu?

KIRMIZI kartlar taktik, oyun planı vs. gibi kağıt üstü meseleleri ortadan kaldırdı. Sinirlerine hakim olan kazanacaktı. Kaostan galip çıkan taraf da ev sahibi Fenerbahçe oldu.

3.SORU: Şenol Güneş’in atılmasına ne diyorsunuz?

ŞENOL Hoca’nın Fenerbahçe maçlarındaki önlenemeyen gerilimi dün de tekrarlandı. Hoca bu durumdan hiç kazançlı çıkmamıştı, dün de çıkmadı.

Yazının Devamını Oku

Bunlar da ‘Krallarının ajanı’

23 Eylül 2017
Başta ‘Majestelerinin ajanı’ James Bond olmak üzere bütün casus filmleri külliyatının parodisine soyunan ‘Kingsman’ serisinin ikinci adımı ‘Altın Çember’, ilki kadar çekici olmasa da Başkan Trump göndermeleri ve Elton John’ın kaçırılması esprisiyle zevkle izlenen bir komedi.

Her ne kadar son dönem örnekleri yer yer güncel politik göndermeler ya da psikolojik derinlikler içerse de James Bond ‘Soğuk Savaş dönemi’ ürünüdür ve daha da ötesi, Britanya’nın eski sömürgeci kimliğinin yadigârıdır. Bu geçmiş onu aslında demode bir figüre dönüştürmüştür; çünkü halihazırda yaşanılan dünyanın jandarmasının Amerika olduğu bir denklemde, bir MI6 ajanı olsa olsa nostaljik bir esintidir. İngilizler de bu durumun farkındadır, Bond’a saygıda kusur etmeseler de ajan filmlerinin parodisine sık sık soyunurlar. Bu tavır da temelde, ‘Taklitler aslını yaşatır’a hizmet eder. Sadece Bond’u, MI6’i değil, İngiliz geleneklerini de...

KINGSMAN: ALTIN ÇEMBER

Yönetmen: Matthew Vaughn

Oyuncular: Taron Egerton, Colin Firth, Mark Strong, Julianne Moore, Jeff Bridges, Halle Barry, Channing Tatum, Pedro Pascal, Edward Holcroft

İngiltere-ABD ortak yapımı

Ocak 2015’te izlediğimiz ‘Kingsman: Gizli Servis’, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız meselelerin komedi formatındaki ifadesiydi. Film beğenildi, şimdi ikincisi, ‘Kingsman: Altın Çember’ (‘Kingsman: The Golden Circle’) huzurlarımızda... İlki gibi Matthew Vaughn

Yazının Devamını Oku