Paylaş
Bunun içinde bankaların birbirine yaptıkları döviz mevduatları da dahil. Bireysel hesaplardan 6.8 milyar dolar, şirket ve kurum hesaplarından ise 1.7 milyar dolarlık bir azalış olmuş.
Bu azalışın ‘aslan payı’, darbe girişimi nedeniyle döviz kurunun yüzde 7 civarında artışıyla, döviz bozdurulması. Döviz hesaplarının yüzde 5’i çözülmüş oldu. Nitekim bu hareket, TL mevduatlardaki artışa gitti; bankalararası dahil olmak üzere 18.8 milyar TL’lik artışa neden oldu. Bunun 16.2 milyarı mevduat bankalarında, 2.6 milyarı katılım bankalarındaki TL hesaplardan geliyor. Dolar karşılığı olarak bakılırsa sırasıyla 5.4 milyar dolar ile 865 milyon dolar ediyor.
Döviz hesaplarındaki azalış 9.2 milyar dolar, TL’deki artış da 6.2 milyar dolar karşılığı ediyor. Aradaki fark kabaca 3 milyar dolar. Biliyoruz ki; aynı hafta yabancı yatırımcılar 220 milyon doları hisse senedi olmak üzere, 516 milyon dolarlık satış yaparak çıkmışlar. Bu da hesaba katılırsa geriye kalan net 2.5 milyar dolarlık bir tutarın bankacılık sisteminden çıkmış olduğu anlaşılıyor.
Merkez Bankası’nın döviz rezervlerindeki azalış ise 1.3 milyar dolar. Bu hareket, haftalık giriş ve çıkışlar dikkate alındığında normal zamanlarda gözlenebilen bir hareket. Anormallik yok.
Peki darbe girişimini ertesinde 7 maddelik likidite önlemleri açıklayan Merkez Bankası TL likiditesinde ne yapmış? Açık piyasa işlemleri ile tam 17 milyar TL piyasaya sürmüş. Bu, 15 Temmuz gününe göre yüzde 20’lik bir ilave likidite demek. Ama bunun tamamı halk tarafından talep edilen bir nakit para talebine dayanmıyor. İpucu bankalarda.
BANKALAR NE YAPMIŞ?
Bankalar, Merkez Bankası’ndan aldıkları likiditenin yaklaşık 13 milyar TL’sini yine Merkez Bankası’ndaki kendi hesaplarında ihtiyat olarak tutmuşlar. Yaklaşık 5 milyar TL ise emisyon artışına gitmiş. Yani TL banknot olarak piyasaya sokulmuş. Bu miktar, yakın zamandaki Ramazan Bayramı sırasındaki TL banknot talebinden farklı bir miktar değil.
Bankacılık sistemi üzerinden okunan bu verilerle teyit ediliyor ki; tüm bu tablo, tasarrufçu ya da bireyler, hatta yabancı yatırımcılar; bu kanlı darbe girişimi ertesinde oldukça sakin bir tepki göstermişler.
Döviz kuru bir gecede, neredeyse TL mevduatına bir yılda sağlanabilecek faiz oranı kadar yükselmiş, tasarrufçu döviz bozdurup TL’ye geçmiş. Bankalar temkinle TL tutsalar da, piyasada talep edilen TL banknot miktarı oldukça normal sınırlarda kalmış, ATM’lerden çekilen para da. Daha fazlası; bankaların şubelerinde ve ATM’lerindeki tutukları para miktarı bile önceki haftaya göre farklılık göstermemiş.
Bundan sonra, başka tasarrufçular da döviz satın alıp döviz hesaplarını besleyebilir. Kur da yükselebilir. Yeter ki, bu da normal karşılanabilsin. Bırakalım piyasa kendi koşullarında oluşsun, kur ya da fiyatlar bu serbesti içinde yerini bulsun.
Bu tablonun ‘vitrine’ çıkmasını bekleyip ‘kendini satması’ için beklemek ve sakince darbe travmasını onarmak için çalışmak yerine, ekonomi bürokrasisindeki kimi deneyimsiz işgüzarlar, analist raporlarına ceza kesmekle meşgul. Geçmişte kriz zamanlarında her zaman karşılaşıldığı gibi; sonuçlarını düşünmeden piyasa işleyişini, düşünce ve analiz çeşitliliğini ‘tornaya sokmak’ görevi üstlenenler, ‘kaş yapayım derken’ göz çıkarıyorlar. Öyle ki; piyasaların sakinliğinden çok, bu işgüzarlık uluslararası basına daha fazla yansıdı. Bu, özellikle Türkiye’ye para getiren yatırımcıların dikkatle izlediği ekonomi ve piyasaya dair analist raporlarını, bundan sonra onların gözünde şüpheli hale getirmekten başka bir şey değil. Umarım bir an önce düzeltilir.
Paylaş