Paylaş
Alınan kararla, daha önce 1’e 100 olan kaldıraç oranı 1’e 10’a düşürülürken, en düşük teminat miktarı 50 bin TL olarak belirlendi.
1’e 100 kaldıracın anlamı şu; bin lirası olan kişiler, 100 bin TL’nin satın alabileceği riskleri taşıyabiliyordu. Foreks işlemcisi, sanki 100 bin lirası varmış gibi çeşitli dövizlerin, altının ya da diğer emtianın fiyat hareketlerine ‘oynayabiliyordu’. Tersten okunursa; kaldıraçlı olarak nihai riski 100 bin TL olan bir işlemde, fiyat ya da kur yüzde 1 oynarsa işlemci ilk yatırdığı para (bin TL) kadar kazanç ya da kayıpla karşılaşabiliyordu.
İşte bu kaldıraç oranı Sermaye Piyasası Kurulu’nca (SPK) 1’e 10’a düşürüldü; en az teminat miktarı da 50 bin TL’ye.
Özellikle piyasalarda dalgalanmanın yüksek olduğu dönemlerde spot piyasada ‘dalga boyu’ gün içinde yüzde 1’in bile çok üzerine çıkabiliyor. Yüksek kaldıraçlı işlemlerde bu ‘yıkıcı’ kayıplar yaratabiliyor. Zaten aracı kurumların yayımladığı bu konudaki 2016 son çeyrek verileri de, zararda olan kaldıraçlı işlem müşteri hesaplarının ortalama yüzde 80’inin zararda olduğunu söylüyor.
Aracı kurum yetkililerinden aldığım bilgiye göre; Ankara’daki otorite ve siyasetçiler kaldıraçlı işlemleri ‘kumar olarak görüyor’. Eğer öyle ise 1’e 10 oranı da ‘kumar’; öyle değil mi?
Kaldıraçlı işlemler normalde, özellikle gündelik piyasa işlemlerinde alınan risklerin bertaraf edilmesi için vadeli piyasa ürünlerinde kullanılıyor. Temelde riskten korunma aracı olarak; gelecekteki fiyat ya da kur hareketinden, yani bir riskten kaçınma amaçlı yapılan işlemler. Bir çeşit ‘sigorta poliçesi’.
Bu işlemlerin yapılmasında tuhaflık yok. Tuhaflık; bunun finansal okur yazarlığı olmayan bir kitleye ‘yatırım aracı’ olarak pazarlanarak sunulması, teşvik edilen bir ‘alet’ haline getirilmesi. Hani ‘kısa sürede köşe dönme’ hayali olanlara.
SPK, başta yaptığı yanlışı başka bir yanlışla yani ‘yasakla’ çözme yoluna gitti.
En başta yapılan yanlış, kaldıraçlı işlemlerin ‘1’e 100 kazanç’ kapısı gibi sunularak müşteri toplanmasını, böle bir ‘pazarın’ pazarlanmasının seyredilmesinde. Kimi aracı kurumlar, kaldıraçlı işlemleri kısa sürede köşe dönme arzusundaki yurttaşlara pazarladılar.
Ne oldu? Sistem büyüdü ve kendine alan açtı. Adında ‘Menkul değerler’ olan aracı kurumlar foreks şirketlerine dönüştü. Kendi cüssesine göre devasa çağrı merkezleri oluştu, istihdam büyüttü. Şimdi kaldıraç oranına getirilen sınırlamalar ile sektör küçülecek, hatta kimi aracı kurum kapısına kilit vuracak. Bini aşkın kişi işini kaybetmekle karşı karşıya.
Peki ne oldu da böyle bir karar alındı?
İpucu Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin açıklamalarında;
“Risk yönetimi (hedge) işlemi olması gereken foreks işlemi, kaldıraç oranının yüksekliği nedeniyle spekülatif dürtüleri tahrik ediyor. 10 milyon dolarla 1 milyar dolarlık işlem yapma imkanı nedeniyle spekülatif ataklar için uygun bir platform oluşturmaktadır.”
TL’deki değer kaybı, bir süredir “ekonomiye saldırı var”, “dış mihraklar” diyerek ambalajlanıyor. Ankara siyaseti anlattığı bu hikayeye o kadar kendini kaptırmış ki; foreks işlemlerle kaldıraçlı işlemler yapılabiliyor olmasının spekülatif atağa zemin oluşturduğunu dillendiriyor. Oysa aracı kuruluşlar, foreks kanalında yapılan kaldıraçlı TL-döviz işlemlerinin payının yüzde 10-15 civarında olduğunu anlatıyor. ‘Piyasalar olmasa ekonomiyi ne güzel yönetirdik’ noktasına gelinmesi ne kadar tuhaf.
Ayrıca, bugünün dünyasında, foreks işlemleri ile kaldıraçlı işlem yapmak isteyene sınır yok. Yapmak isteyen yapacaktır.
Son çeyrek verilerine göre; aracı kurumlarda işlem yapan 37 bin kişiye ait hesap var. Hesap başına düşen ortalama teminat da 2 bin 912 dolar. Ağırlıkla uluslararası piyasalarda dolar-Euro ve ons altına dayalı bu işlemlerle ve bu büyüklükle mi ‘spekülatif atak’ olacaktı?
Paylaş