Paylaş
“Y nesil” olarak adlandırdığımız 90’lı yıllar gençliğinin kentlerine, çevreye, kendi seçtikleri yaşam tarzlarına sahip çıkmak için yaptıkları ve hiçbir şekilde şiddet içermeyen (Araya sızan ve şiddete başvuranlarla hiç bir işimiz olmaz) eylemleri ile “orantısız zeka” (Küfür ve hakaret içeren söylemlerle de işimiz olmaz) olarak adlandırılan kısa ama öz söylemleri hoşgörülü karşılayanlardanım. Zaten günümüz dünyasında şiddete başvuranların eninde sonunda kaybettiğini, çok uzaklara gitmeden yakın tarihin daha sararmamış sayfalarında görmüyor muyuz?
Gezi eylemlerindeki orantısız zeka yaşamın her kesimini olduğu gibi sanat dünyasını da etkiledi. Burada “sanat” derken sadece resmi kastetmiyorum. Edebiyat, müzik, sinema, tiyatro, sözel ve görsel sanatların her biri...
Gezi Parkı’na desteğiyle ününe ün katan Çarşı grubuyla ilgili yapılan bestelerin; gazetelerdeki yorum yazılarına, TV’lerdeki tartışma programlarına konu olan, twitter’a, pankartlara yazılmış her biri zeka ürünü olan sloganların- ki beni en çok etkileyeni “Ankara’da gece saat 2’de deniz gözlüğü ile dolaşıyorum, evet marjinalin tillahıyım” yazısıydı-; polisin biber gazına ve TOMA’lardan gönderilen tazyikli suya karşı direnen eylemcilerle ilgili kısa metrajlı kliplerin haddi hesabı yok.
Gezi Parkı eylemlerinin birer sembolü haline gelen siyah ve kırmızı elbiseli kadınlarla, “duran adam”ın resim dünyasını da etkileyeceğini ve bir çok ressamımızın Gezi eylemlerini tuvale yansıtacağını düşünüyorum.
Gelelim yazının başlığına. Evet, okulların tatile girmesi ve sınavların tamamlanmasıyla birlikte yaz tatili dönemine girdik. Her yıl olduğu gibi Ankara yavaş yavaş boşalmaya başladı. Dolayısıyla bazı galeriler yeni sezona kadar kapalı. Açık olanlarda da yaz boyunca karma sergiler var. Bundan dolayı biz de, sergileri duyurduğumuz, ressamlarımızı, galerilerimizi tanıttığımız bu köşeyi yaz tatiline çıkarıyoruz. Yeni sezonun açılacağı sonbaharın ortalarında yeniden görüşmek üzere hoşçakalın.
ESKİ DOSTLAR BULUŞTU
Ankara’daki galerileri yaz tatili öncesi gezerken, Armoni Sanat Galerisi’nde Süleyman Saim Tekcan’a rastladım. Ankaralı dünyaca ünlü ressamımız Yalçın Gökçebağ’ın yakın dostu olan Süleyman Saim Tekcan, litografi, serigrafi ve gravür gibi baskı tekniklerinde Türkiye’nin en önemli isimlerinden. “İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi”nin de kurucusu olan Tekcan’ın, Gökçebağ’la gençlik anılarını da içeren sohbetini dinlemek keyif vericiydi.
BOHÇA VE BOCAGİ
Ankara’daki Devlet Resim ve Heykel Müzesi, ilginç bir sergiye evsahipliği yapıyor. “Bohça ve Bocagi’nin Buluşması” adlı sergide kullanım ve anlam yönünden birbirine çok benzeyen Kore’nin geleneksel “Bocagi”si ile Anadolu’da yaygın “Bohça’dan örnekleri görebilirsiniz. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kore Büyükelçiliği, Ankara Olgunlaşma Enstitüsü ve Kore Nakış Müzesi ortaklığında düzenlenen serginin açılışında konuşan Kore Büyükelçisi Lee Sangkyu’nun “Kan kardeşi olan Kore ve Türkiye’de böyle bir ortak yönün olması tesadüf olamaz diye düşünüyorum” sözleri, iki ülkenin tarihten kaynaklanan dostluğunun göstergesiydi. Sergi 27 Temmuz’a kadar görülebilir. Kentteki diğer bazı sergiler de şunlar: Figen Cebe (30 Haziran’a kadar-Siyah Beyaz/Kavaklıdere), Buğra Ceylan (14 Temmuz’a kadar-CerModern), Elif Güreşçi-Didem Gülçin Şahin (Yarın açılacak-Ankara Vakıf Eserleri Müzesi/Ulus), Şenay Dayanır ve kursiyerleri ( 5 Temmuz’a kadar-Ziraat Kuğulu/Tunalı Hilmi Cd.), Genç Karma sergi (Temmuz sonuna kadar-Arete Sanat/Yıldız).
Paylaş