Ferahoğlu’dan doğa mesajları

Necati Seydi Ferahoğlu, eserlerindeki horoz ve keçi figürlerinin yanı sıra virane evleriyle tanınan, yüksek lisans eğitimi yapmış bir ressamımız.

Haberin Devamı

Eserlerini uzun süredir bildiğim ve takip ettiğim Ferahoğlu ile yüz yüze tanışmam Art Ankara’da oldu. Çalışmalarını Trabzon’daki atölyesinde sürdüren Ferahoğlu, Amasya’da doğmuş. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Grafik Anasanat Dalı’ndan mezun olduktan sonra, yüksek lisans eğitimini de Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda tamamlamış.
Ferahoğlu ile fuarda eserlerinin de sergilendiği Grup Sanat Galerisi reyonunda galeri sahibi Müfit Metin’le birlikte sohbet etme fırsatını buldum. “Sanatçı eserinde hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmaz. Tuval üzerinde yapılan her arayış sanatçının bir takım kaygılarını dile getirmek için verdiği bir mücadeledir” diye başladı söze Ferahoğlu. Resimlerine Grup Sanat Galerisi’nde ulaşabileceğiniz Ferahoğlu’nun sohbetimizde bundan sonra anlattıklarını özetleyerek sunuyorum:

Ferahoğlu’dan doğa mesajları

“Horoz, keçi, virane evler gibi konuları ele alışımdaki temel kaygılarımın başında insanların doğaya ve doğada var olan canlılara karşı sırtını döndüğünü düşünmemdir. Horoz uyanışın sembolüdür. Benim resimlerimdeki horozlar, insanların bu aymazlık uykusundan uyanmaları gerektiği mesajını veren semboldür. Keçinin ise inatçı yönü resimlerimde ön plana çıkmaktadır. İnsanların doğaya verdiği zararlara karşı yine doğa inatla kendini yenilemekte, insan dahil bütün canlıları kucaklamakta, onların varlıklarını sürdürebilmelerini sağlamaktadır. İşte keçi burada kendini inatla yenileyen doğayı sembolize etmektedir. Zaman zaman resimlerimin arka planında kullandığım virane evler ise, insanların yok ediciliğini, umursamaz hallerini ve geçmişlerine sahip çıkmadan hemen her şeyi terk edebileceklerini sembolize etmektedir.
Resimlerimde arka mekanların kimi zaman soyut bir şekilde ele alınması ve yer yer evsel yapıların yerleştirilmesi aslında yok olmanın ve bu yok olmanın da insan eliyle olduğunun metaforik bir ifade şeklidir. Resimlerimde kullandığım bu metaforlar aslında geleceğimizin yok olması karşısında duyduğum endişelerin yansımalarıdır. Keçi ve horozları bire bir çizebilecekken öyle yapmıyorum ve daha desen vari çizgilerle deforme ederek başkalaştırarak çiziyorum. Buradaki asıl amaç, deformeler insan eliyle nasıl resme yapılabiliyorsa yine aynı elle doğaya ve burada yaşayan hayvanlara ve dolaylı olarak da insanın kendisine yapabildiğinin sembolleridir.
Kullandığım simgeler ve simgelerin altında yatan kaygılar tüm insanlığı ilgilendiren kaygılardır. O yüzden benim yaptığım resimleri belli bir yöreye veya ülke sınırları içine sokmak anlamsız kalabilir. Trabzon’da yaşıyorum, elbette buranın havasından, suyundan, insanlarından ve sosyal imkanlarından faydalanmaktayım. Ancak ortaya koyduğum eserler sadece yaşadığım ilin sınırları içerisinde değerlendirilemez. Bunun nedeni kullandığım figürleri ele alışım, fırçayı ve boyayı kullanma biçimim, tuvalin üzerinde oluşturduğum pentürel yüzeyler ve renk arayışları bölge resmi olmaktan çıkıp daha evrensel bir dile ulaşmaktadır. Resimlerimde görebileceğiniz geniş boşluklar benim ruhen dingin yapımı ifade ettiği gibi aynı zamanda yaşadığım coğrafyanın da bana sunduğu bir güzelliktir. Ben doğayı gözlemler, gerekli ayıklamaları yapar, belleğimde oluşturduğum kompozisyonla tuvalin başına geçerim.
Resimlerimdeki imgeler rahat fırça hareketlerinin, tesadüf fırça darbelerinin ve desen çizgilerinin harmanlanmasıyla oluşmaktadır. Resimlerimde kullandığım bütün figürlerin ve figürün dışında kalan alanların boyanmasında kullandığım her fırça darbesinin yerli yerinde olması tamamen plastik unsurların bilinçli kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Resimlerimde kesinlikle şu kompozisyonu kullanıyorum diyerek bir sınırlamaya giremem. Sanatçının vermek istediği mesaj sanat tüketicisinin aldığı ile sınırlıdır. İzleyici benim vermek istediğimin dışında başka şeyler görüp hissetmeyecek diye, katı bir sanatsal anlayışım yok. Bu zaten sanat tarihinde de böyle olmuştur. Sanatcı resmini yapmış, bu işin teorisyenleri de sanat eserlerini sınıflandırmış ve analizlerini yapmışlardır. Bizlerin elbette anlatmak istedikleri mesajlar vardır. Bu duygu yoğunluğu ve yaratma hissi bazen öylesine coşar ki, kendi yaptığımız resim artık bizim olmaktan çıkar ve insanlığın ortak bir paydası haline gelir.”

Haberin Devamı

KENTTE NE VAR?

Haberin Devamı

Günnur Özsoy (heykel)-16 Nisan’a kadar (Siyah Beyaz-Şili Meydanı), Cengiz Savaş-2 Nisan’a kadar (Sevgi Sanat/Hilal Mahallesi), Suna Özkalan-30 Mart’a kadar (Medya Sanat Galerisi/ Çankaya), Yusuf Şengür-Lütfü Kaplanoğlu-Naciye Bozdoğan-6 Nisan’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Rukiye Epli Dede-Berna Okan-Nursun Sakal-2 Nisan’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Şahram Mahdavi-12 Nisan’a kadar (Emin Antik/Kale), Altan Çelem-26 Mart’a kadar (Arda Sanat/Yıldız), Işın Nur Cicerali-26 Mart’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Renate Graf (fotoğraf)-27 Mart’a kadar (Cer Modern/Sıhhiye), Durmuş Ali Akça-1 Nisan’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Gülümay Çiraz-31 Mart’a kadar (BRHD/Hollanda Caddesi), Mahir Gençoğlu-25 Mart’a kadar (Pari Sanat/Kale), Selda Soku-25 Mart’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), H.Avni Özdüzen-26 Mart’ta açılacak. (Akdora Art/Hollanda Caddesi)

Yazarın Tüm Yazıları