Paylaş
Klavyenin başına geçip öyle dakikalarca durursunuz. Zorlandıkça zorlanırsınız. Ama bilirsiniz ki, eninde sonunda yazmak zorundasınız” derdi. Her hafta cumartesi gününden önce yazıyı hazırlardım. Cumartesi oldu hala ne yazacağım belli değildi. Yazıyı yetiştirme derdindeyken, masama bırakılan iki katalog kurtarıcım oldu.
Birisi Arda Sanat’tan gelen Devrim Erbil sergisi, diğeri ise Ankasanat’ın gönderdiği İsmail Acar sergisi kataloğu. Zaman dar, hemen katalogların sayfalarını karıştırmaya başladım, hepsi birbirinden güzel resimler. Devrim hocanın kataloğunda 1937 yılında Uşak’ta doğduğu ile başlayan yaşamından kesitler, açtığı sergiler ile aldığı ulusal ve uluslararası ödüllerin listesi de mevcut. Katalog bilgilerinden, Erbil’in Arda Sanat’ta üçüncü kişisel sergisini açtığını anlıyoruz. 26 Şubat’ta açılacak sergide Erbil’in yine kendine özgü İstanbul çalışmaları ağırlıkta. 60 yılı aşan sanat hayatını geride bırakmış Erbil gibi bir ismin sergi duyurusuna kısaca yer vermek büyük haksızlık olurdu. Çareyi, Devrim hoca ile 2012 Ağustos’unda yapılmış bir röportajdan alıntılar yapmakta buldum. Özellikle genç sanatçılara fayda ve katkı sağlayacağını düşündüğüm bölümleri seçtim. Buyurun keyfini çıkarın:
“(...) Ortaokulda sanatçı kimliğine sahip hocalarım beni keşfettiler ve yönlendirdiler. Liseye geldiğimde artık bir tutku halinde resim yapıyordum. Lisedeyken sergiler açmaya başladım (...) Tabii ben kendim de bilmiyordum akademiye girdiğim zaman orada profesör olacağımı, devlet sanatçısı olacağımı, hem yurt içinde hem yurt dışında ünlü olacağımı, resimlerimin para edeceğini, hayatımın çok daha farklı olacağını (...) Elbette sanat bir yaratıcılıktır. Temelinde özgünlük farklılık vardır. Fakat bu yaratıcılık zekâ ister, birikim ister, dünyayı tanımak ister, kendine özgü bir dünya görüşünün olmasını ister. Daha doğrusu sabır gerektirir, ısrar gerektirir, inat gerektirir. Bu yaratıcılık bütün bunların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Yaratıcılık dediğiniz güç, yani eskilerin ilham perisi dedikleri kavram elbette sizi bir gün gelip yakalayabilir. Ama o geldiği zaman sizin de çalışma halinde olmanız gerekiyor (...) Ben sanat sadece elit bir zümre içinde kalsın istemiyorum, halkın içine de girmeli. Tekniklerle uğraşmam, hocalık yapmam da bu yüzden. Bu çaba sadece benim verdiğim bir çaba değil. Benden önceki kuşak da bu çabayı verdi. Hocam Bedri Rahmi de Cumhuriyet Gazetesi’nde yazıyordu, konferanslar veriyordu. Cemal Tollu, Yeni Sabah’ta yazardı. Nurullah Berk, müze müdürüydü, yazı yazardı. Ben de kendi adıma bir koltukta üç beş karpuzu taşıdım. Müze müdürlüğü, sanat yazarlığı, sanat etkinlikleri içinde bulunma, hocalık, sanatçılık, konferanslar(...) Anadolu’da yaşayan insanlar ister istemez geçmişten bu yana aktarılan uygarlığın etkisinde ve o nedenle de özel bir duyarlılığa ve yaratıcılığa sahip bireyler. Akademide yetenek sınavı yaptığımızda 30-40 kişi çıkardı ki başvuranlar içinde ne sanat eğitimi görmüş ne yeteneğini geliştirici bir kursa gitmiş ne de bir müze görmüş. Bu yetenek genlerden geçiyor. Anadolu sanatçının yetişmesi için çok büyük bir ortam ama o yetenek tek başına yeterli değil(...) Sanat Anadolu’ya yayılmaya başladı ama bu çocukları o kurumlarda yetiştirecek eğitmen sıkıntısı var.” (www.unisbul.com’da yer alan kariyer.net’teki Devrim Erbil röportajından derlenmiştir)
ACAR’IN DOĞU VE BATISI
Devrim Erbil sergisinden bir gün sonra Ankaralı sanatseverler İsmail Acar’ın 27 Şubat’ta Ankasanat’ta açılacak sergisini gezebilirler. Acar’ın bu sergisi de semazenler, kaftanlar, nar ve lale içerikli natürmortlar ile İstanbul ağırlıkta. Bu haftaki yazıyı da Ankasanat’ın Acar için hazırladığı katalogdan kesitlerle bitirelim:
“Acar resminde Batı ve Doğu arasında bir var olma çabasını yansıtır (...) Acar’ın resimlerine bakmak beraberinde sanat ve toplumlararası sorgulama süreçlerinin yüzyıllar boyu Doğu ve Batı olgusu açısından tanığı olmakla da eş değer bir anlam taşır. Yüzyıllardır Doğu formu Batı’ya nazaran hep içsel anlatımları sorgular bir serüvenin takipçisi olarak mekan ve zaman kurgusunu belleğinde sabitlerken bir anlamda zamansızlığa sonsuzluğa dair kavramlar, hafızayı kendine merkez edinir(...)Sanatçının sorgusu, Doğu ve Batı arasında olan günümüz dünyasındaki olgu çelişkilendirmesine bir cevap arayışıdır. Bu formlararası farklılığın ortak kesişme alanına atölyesini inşa eder. Kendi bahçesinde yetiştirdiklerini bizlerle paylaşır. Yaşamı ve üretimi için kendine seçtiği şehir, Doğu ve Batı’nın kesiştiği yer İstanbul’dur ve İstanbul’a dair tüm formlar onun ilgi alanındadır.”
KENTTE NE VAR?
Selim Cebeci-28 Mart’a kadar (Galeri Nev/GOP), Memduh Kuzay-26 Şubat’ta açılacak (Mart Sanat/GOP), Bünyamin Balamir-25 Şubat’ta açılacak (KAV Sanat/ Yıldız), Suna Özkalan-27 Şubat’ta açılacak (Medya Sanat/Çankaya), Özcan Kandemir-Yarın açılacak (Gözde Sanat/A.Ayrancı), Şaban Okan- Yarın açılacak (Bilkent Üni. Kütüphane Galerisi), Ayşe Mutlu-Yarın açılacak (Galeri N/ GOP), Peker Sanat Ödülleri Sergisi-Yarın açılacak (Peker Sanat/Yıldız), Kadın Ressamlar Derneği 45. yıl sergisi-26 Şubat’ta açılacak (Galeri Kara/Kızılay).
Paylaş