Penaltıdan önce Ferrari’nin Lugano’yu el ense çekerek tuş yaptığı pozisyon, güreş milli takımı kamplarında bile ders olarak gösterilebilir! Ferrari’ye ceza verilebilir ama gönderilmemeli.
İbrahim Toraman’a yumruk attığı için İbrahim Üzülmez’in sözleşmesini fesheden Beşiktaş’ın, şimdi de Fenerbahçe derbisinde penaltıya sebep olup kırmızı kart gören Ferrari’yi göndereceği söyleniyor. Bir futbolcuyu tek bir hatada (hele hele böyle büyük kulüplerde) göndermek ne kadar doğrudur? Tabii ki doğru değil. Ferrari’ye ceza verilebilir ama gönderilmemeli. Ayrıca hırçın ve hareketli Lugano’yu, Ferrari yerine İbrahim Toraman marke etmiş olsaydı, yine benzer bir durum yaşanacaktı! Çünkü her iki futbolcu da, duran top atışlarında futboldan çok, karakucak güreşinin kurallarını uygulayan oyuncular!.. Penaltıdan önce Ferrari’nin Lugano’yu el ense çekerek tuş yaptığı pozisyon, güreş milli takımı kamplarında bile ders olarak gösterilebilir! Zira kaşla göz arasında, yaklaşık iki saniyede tuş, belki güreş tarihimizde bile olmamıştır! Kanımca bu futbolcuyu göndermek yerine, oyundan atılmaması için ne yapması gerektiğini öğretmek daha doğru olur!..
Önce adam olmaya çalış
Eskişehirsporlu Sezer, Sivasspor maçının son dakikasında frikik atışı yüzünden tartıştığı Pele’nin attığı gole sevinmedi. Bu, kabul edilebilir bir davranış mıdır? Belki dikkatlerden kaçtı ama o golün öncesi ve sonrasında ekranlarda müthiş drama yaşandı. Pele’ye atış yaptırmak istemeyen Sezer’in arkadaşını itip kakması, ağzına geleni söylemesi, ülkesinden binlerce kilometre uzakta ekmek parası kazanmaya çalışan bir gurbetçiye, ev sahibinin asla yapmaması gereken davranışlardı. Ekran karşısında donduk, ne diyeceğimizi şaşırdık. Nitekim golden sonra tüm yabancı futbolcular Pele’ye sarılıp kenetlendiler. Görülmeye değer anlardı onlar. Pele, Diego ve diğerlerinin gözlerinden yaşlar akıyordu. Sezer’e sözüm şu: İyi futbolcu olabilirsin ama önce adam olmaya çalış kardeşim! Son bir not: Bize bu dramayı seyrettiren Lig TV yönetmenini de yürekten kutlarım.
Başkan Aziz Yıldırım haklıymış
Aziz Yıldırım, “Bu kadro bize yeter. Futbolcular yeter ki iyi çalışsın” diyerek, ara transferde takviye yapmadı. Ne dersiniz, Başkan haklı mı çıktı? Yoksa, “Fenerbahçe’nin transfere ihtiyacı vardı” görüşünde misiniz? Ligin devre arasını hatırlayalım. Trabzonspor’un 9 puan gerisine düşmüş, Yeni Malatyaspor’a bile yenilmiş, ezik, şampiyonluk hedefinden uzaklaşmış bir Fenerbahçe vardı. Aziz Yıldırım’ı mart ayında devirmek için, olağanüstü kongre hazırlıkları bile başlamıştı. Bu tablo karşısında kolları sıvamanın zamanı geldiğini düşünen Başkan Yıldırım, sadece “Yeter ki iyi çalışsınlar!” demekle yetinmedi. Her an istifa edebileceği izlenimini veren Teknik Direktör Aykut Kocaman başta olmak üzere, tüm takıma özgüven kazandırdı, herkesin işini ciddiye almasını sağladı. Bununla da yetinmedi, kesenin ağzını açtı. Cazip primler vermeye başladı. Böylece hem Kocaman’ı, hem de oyuncuları kazanıp, şampiyonluk yolunda çok önemli engellerin aşılmasını sağladı. Başkanının ne kadar haklı olduğu, Beşiktaş’a bakınca anlaşılıyor... Beşiktaş’ın takım çıkarabilecek sayıda yabancısı var! Üstelik hepsi kaliteli oyuncular. Ama sonuç iyi değil. Un var, şeker var, yağ var, ama ortada helva yok! Önemli olan helvayı iyi yapabilmek!
Bunun adı holiganlıktır
Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde protokol tribününde çıkan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Şeref tribünündeki Beşiktaşlı, yine Beşiktaşlı olan Belediye Başkanı İsmail Ünal’a tokat atıyor, bu yetmiyor, yumrukla deviriyor. Şimdi ben ne diyeyim? Bu davranışın makul bir gerekçesi, izah edilebilir bir yanı olabilir mi? Düpedüz holiganlık bu!.. Çarşı Grubu gibi Türk futbolunda yaratıcı tezahüratın devrimini yapan, kitabını yazan taraftara sahip Beşiktaş’ın Şeref Tribünü’nde, böylesine holiganlıkların yaşanması büyük talihsizlik. Bizim geleneğimizde ev sahibi, misafirine hakaret etmez, saldırmaz. Olayın büyümesini engelleyen sağduyulu, konuksever ve centilmen Beşiktaşlıları kutluyor ve teşekkür ediyorum. Yaşasın ezeli rekabet, yaşasın ebedi dostluk... Benim futbola ve rekabete bakış açım böyle...
Sürekli ağlarsan bıktırırsın
Ne zaman basın önüne çıksa, “Bu, benim takımım değil. Galatasaray’ı bu hale ben getirmedim” diyen bir teknik direktörün, Galatasaray’ı o büyük hedeflere ulaştırması mümkün müdür? Hagi büyük futbolcu, büyük Galatasaraylı, ama ne yazık ki büyük teknik direktör değil. Vizyon sahibi olmadığı anlaşılıyor. Söylediklerinde kısmen haklılık payı var. Ama bir teknik direktör sürekli olarak “Bu benim takımım değil!” diyerek ağlarsa, sonunda bıkkınlık getirir. Onun görevi yakınmak ve ağlamak değil, takıma iyi futbol oynatmak.
G.Antep’in çıkışı sürpriz değil
Gaziantepspor sessiz sedasız ilerleyişini sürdürüyor. Ligde ve kupada G.Saray’a adeta kök söktüren kırmızı siyahlılar bu hafta da son Şampiyon Bursa’yı mağlup etti. Bu başarının altında ne yatıyor olabilir? Tolunay Kafkas, üzerinde önemle durulması gereken teknik direktörlerden. Çok konuşmuyor, reklam yapmıyor ama arı gibi çalışıyor. Üstelik ilkelerinden asla taviz vermiyor. İşini iyi bilenlerin, kendine güvenenlerin hep yaptığı gibi, tevazu dolu davranışlar sergiliyor. Demek ki Gaziantep’te, düşündüklerini uygulayabileceği rahat bir ortam buldu. Takımın yakaladığı çıkış, Tolunay Kafkas’ı tanıyanlar için, hiç de şaşırtıcı bir durum değil.