Paylaş
LEROS;
Leros’a Kos Adası’ndan bindiğim hızlı katamaranla gittiğimde, küçük Agia Marina Limanı’nda ilk gün bunu hissetmiştim hem de fazlasıyla... Bence bugüne kadar size huzurlu sakin ada
tarifi yaptıran tüm adaları unutun ve fursatınız olursa bu ilkbahar yaz sezonu Leros-İleryoz Adası’na gidin. Anadolu kıyılarına yakın olmasına rağmen gitmek biraz zor, ama belki de onu huzurlu yapan zor ulaşılması. Eğer kendi tekneniz yoksa benim yaptığım gibi önce Bodrum’dan Kos Adası’na geçecek oradan On İki Ada’yı dolaşan gemilerden birinin sefer saatlerini takip edeceksiniz.
Akşamları iyi müzikle keyif yapacağınız birkaç bar haricinde gece hayatıyla kopulacak, eğlenilecek adalardan değil Leros. Daha ziyade gündüzleri elinizde kitap, plajlardan birinde tüm gün mesken kurup, denize girebileceğiniz; akşamüzeri Ege esintisinde bir gölgede saatlerce kahve içebileceğiniz, akşamları da yine deniz kenarındaki restoranlardan birinde keyifle yemek yiyip, sohbet edeceğiniz, huzur vaat eden bir ada. Ege sofralarını seven Türkler, özellikle de yatçılar tarafından bu anlamda ün yapmış adalardan. Avrupalı turist çok yok denebilir.
Ege adalarını seviyorum, küçük ve az bilinen Ege adalarını daha da çok seviyorum. İşte Leros da o adalardan birisi. Leros bildiğiniz, tipik bir Ege adası. Kutu gibi, rengarenk, geleneksel mimaride binaları, küçük koyları, sıcakkanlı insanları var. Sakin, sessiz, huzurlu. Gördüğün her güzel plaja ser havlunu, dibi görünen denize at kendini. Akşamları tavernalarda lezzetli yemekler ye, uzun keyifli sohbetlere dal. Leros hem Türkiye’ye çok yakın hem çok ekonomik bir ada.
LEROS NASIL BİR ADA?
Leros, Kalimnos’un kuzeyinde, aslında Bodrum Yalıkavak ile Didim’in karşısında yer alıyor. Ama Türkiye’ye bu kadar yakın olmasına rağmen, çok bilinmeyen ve direkt ulaşım olmayan bir ada olduğu için en kalabalık bayram dönemlerinde bile teknesiyle gelenler dışında pek fazla Türk turist olmuyor. Adanın nüfusu 8 bin civarı. Adanın huzuru bardağa doldurup içilesi kıvamda. Daha feribot adaya yanaşır yanaşmaz insan sükuneti, huzuru hissediyor. Çok girintili çıkıntılı da bir ada, özellikle arkadaki Lakki Limanı çok ilginç. Leros’un sahil şeridinin toplam uzunluğu küçük bir ada olmasına rağmen 71 km. Her köşesindebir koy veya plaj var.
Leros’ta bir köşede durup hayatı izleyin, Motorla gezen gençler, kahvede oturup gelen geçeni izleyen, sohbet eden amcalar… nerdeyse saatte bir-iki geçen arabalar..
AGIA MARINA
Aya Marina için adanın merkezi diyebiliriz. Leros’un en güzel binaları da burada. Sahil şeridi boyunca da kafeler, fırınlar ve pastaneler var. Adadaki iki limandan birine de ev sahipliği yapıyor. Aya Marina’nın merkezinde denize girilmese de insan denizin rengini görünce suya atlamak istiyor. iki katlı, kapısı penceresi renkli boyalı geleneksel binalarla dolu, Aya Marina’nın en keyifli zamanı, akşamüstleri… Günbatımına doğru denize nazır kafelerde oturmanın keyfine doyum olmuyor. Bir de popüler Mios tavernada yemek..ama her daim dolu olan ve Türklerin çok gittiği bu taverna için önceden yer ayırtmak gerekiyor.
Birde Panteli taverna var, Aya Marina’nın güneyindeki koyda yer alan küçük bir balıkçı köyü. Zaten sahildeki sıra sıra tavernalardan ve balıkçı teknelerinden de belli oluyor bu durum. Panteli’ye de gidilebilir.
PLATANOS
Platanos, Aya Marina ve Panteli’nin tam ortasında, tepelerde yer alıyor. Burası da bir başka küçük kasaba ama aslında bu üçü birbiriyle birleşik gibi. Turistler genellikle deniz kenarında takıldığı için burada daha çok yerli halk var. Platanos adanın idari merkezi aynı zamanda.
LEROS’TA YEME, İÇME, GECE HAYATI
Leros gastronomi konusunda gayet başarılı bir ada. Diğer Yunan adalarında olduğu gibi Leros’ta da yeme-içme , deniz ürünleri hala ucuz. Gayet doyurucu bir yemeğe içki dahil kişi başı genellikle ortalama 15 Euro ödeniyor. Bu fiyatlara hem lezzetli yemekler yiyip hem de aile işletmelerinde çok iyi ve sıcak bir hizmet alabilirsiniz, üstelik ne önünüzden sürekli tabak almaya çalışan garson var ne de tepenizde dikilip ne zaman kalkacak bu insanlar diye bekleyen işletme sahibi. Leros’un gece hayatı pek yok ama güzel birkaç tane barı var.
LEROS KALESİ
10. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen Leros Kalesi, Platanos’un tepelerinde yer alıyor. Kaleye Platanos’tan yaklaşık 400-500 basamaklı merdivenlerden çıkılarak gidiliyor. Biz üşendik çıkmadık ama aynı anda hem Aya Marina, hem Platanos hem de Panteli’nin çok güzel manzarası varmış, aklınızda bulunsun. Leros Kalesi’nin bir diğer adı da Panaya (Panagia) Kalesi
ALİNDA
Aya Marina’nın ilerisinde, daha çok otellerin ve turistik işletmelerin bulunduğu, sahil boyunca uzanan bir bölge. Mini marketlerden araç kiralama firmalarına, kahvaltıcılardan restoranlara kadar ne ararsanız var.Ben burada muhteşem kahvaltısı olan bir otelde kaldım, ayrıca eski bir taş konak müze haline dönüştürülmüş.
LAKKİ
Adanın batı kıyılarındaki Lakki, 1930’larda İtalyanlar tarafından Portolago ismiyle kurulmuş. Kasabanın asıl önemi, adanın ana limanının burada olması. Kasaba çok sakin ama yolun devamında küçük koylardan geçerek yolun bittiği, en batı noktada Lakki Koyu’nu ve uzaklarda Kalimnos’u gören bir manzara var. Lakki’de Savaş Müzesi’ne gidebilirsiniz.
LEROS’UN EN GÜZEL PLAJLARI
Leros’un plajları Ege’nin en güzelleri olmayabilir ama denizi her daim berrak, cam gibi, tertemiz. Bir de öyle bizdeki gibi kasmana gerek yok. Güzel deniz gördüğünde canın isterse havlunu ser yere, hemen denize atla. Eğer şezlong görürsen, çekinme uzan. Leros’taki çoğu plajda şezlonglar ücretsiz. Leros’taki en sevdiğim plajları, beğeni sırama göre aşağıda görebilirsiniz.
PANTELİ PLAJI
Benim açık ara favori plajım burası oldu. Küçük çakıl taşlı bir plaj. Merkezde, hareketli bir noktada olmasına rağmen suyu tertemiz. Rengi turkuaz. İster şezlonglara uzan, ister havlunu ser. Bir diğer avantajı da çevresindeki tavernalar. Öğlen yemeği için geldin diyelim. Siparişini ver, yemekler hazırlanana kadar denize gir, serinle.
BLEFOUTİS PLAJI
Leros’un en kuzeyinde, havalimanına yakın bir koyda, dar ve çakıl taşlı bir plaj. Su çarşaf gibi dümdüz, nasıl güzel. Denizin giriş kısmında küçük bir alanda yosun var ama insan dert etmiyor hiç. Blefoutis Plajı’nda deniz temiz ötesi. Girip bir saat sudan çıkmadığımız plajlardan. Plajda şezlonglar ücretsiz. Acıkanlar, bir şeyler içmek isteyenler için plajın hemen arkasında tavernalar da var. Blefoutis tam kafa dinlemedik bir plaj. Az insan olduğu için sessiz, sakin. Sadece oyuncak gemileriyle oynayan Yunan çocukların gürültüsü geliyor arada. Bir de keçi sürülerinin çan sesi. Uzandım şezlonga, kitabımı okudum. O kadar iyi geldi ki.
DİO LİSKARİA PLAJI
Adanın kuzeydoğusunda, Alinda’nın ilerisinde küçük taşlı bir plaj. Denizin girişi taşlı ve taşların üzerinde çok ince bir yosun dokusu var ama biraz açılınca temiz. Su acayip berrak. Suyun sıcaklığı da tam kıvamında. Şezlong ve şemsiyeler ücretsiz. Plajın yukarısındaki tavernalarda ne yiyip içersen, sadece onu ödüyorsun. Zaten yeme içme fiyatları çok uygun.
VROMOLITHOS PLAJI
Panteli’nin bir yanındaki koy. Buradaki işletmeden dolayı ismi Tony’s Beach olarak da biliniyor. Yine küçük çakıl taşlı bir plaj. Plajda taşlar küçük ama denizin içindekiler büyük. Denizin bir kısmı bayağı bir yosunlu ama su tertemiz olduğu için yosunlara rağmen insanın canı denizden hiç çıkmak istemiyor. Zaten yosunlu kısmı aşınca kumlu alan geliyor.
Alinda’da otellerin önünde kendi plajları var. Bir kısmı kumluymuş bu plajların, o yüzden de sanırım çocuklu aileler en çok Alinda’nın plajlarını tercih ediyor. Bir de adanın batısında Gourna Plajı var.
HUZURLU ADADA SAVAŞ İZLERİ
Leros’un tarihi de diğer birçok Yunan adası gibi antik çağlara dayanıyor. 1522’den 1912’ye kadar yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalıyor. 1912 ile 1947 arasında da İtalya’nın yönetiminde olan ada, 1947’de diğer On İki Ada’yla birlikte Yunanistan’a katılıyor. Osmanlı döneminde İleriye ya da İleryoz diye anılan Leros’ta Türk izleri pek kalmamış olsa da ada halkının misafirperverlikte bizden az kalır yanı yok. Çok cana yakın insanlar. İnsanın Leros’a bu kadar çok ısınmasının en büyük sebeplerinden biri de bu zaten. Herhangi bir mekanda yemek yerken ya da bir şeyler içerken bir bakmışsınız mekan sahipleriyle ya da yan masanızda oturan birileriyle ahbap olmuşsunuz.
Tatilde kötü anlıların tarihiyle igilenmek istemiyorum diyebilirsiniz ama Leros adası aslında 2.Dünya savaşı sırasında italyanların kullandığı, özellikle Lakki liman bölgesinde bir de büyük Yunan gemisinin battığı bir ada, hatta orada yeraltı sığınakları ve savaşa dair bir müze de var. Leros gibi sakin huzurlu bir adanın 2. Dünya Savaşı’nda bombarımana maruz kalmış olabileceğini insan aklından bile geçiremezken, bu müzede sergilenenler ve gösterilen çarpıcı belgesel bizi tarihle ve savaşın acıları ile yüzleştiriyor. Tarihten ders almak ve savaşlara karşı nefret tazelemek için görülmeye değer.
İtalyan mimarisine sahip binalarla süslü Lakki limanındaki ki savaş anıtı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman bombardıman uçaklarının Yunan destroyeri Vasilissa Olga’ya (Kraliçe Olga) saldırısını anmak için yapılmış.
Gemi 26 Eylül 1943’te Lakki Körfezi’nde batmış ve kumandanını, 6 subayı, 65 denizciyi ve mürettebatın diğer üyeleri ölmüş. Anıt Lakki sahilinde, İtalyan Leros işgali dönemine ait binaların fonunda yer alıyor. 1943’te Almanlara ve İtalyan ordusuna karşı Leros savaşını hatırlatıyor. Her yıl, üç günlük bir anma töreni ve 26 Eylül’de başlayan anma geçit törenine sahip bir deniz festivali, HMS Kraliçesi Olga’nın batışı anısına düzenleniyor. Festivallere donanma muhafızları, müzisyenler, yerli halk ve öğrenciler katılıyor. Savaş anıtı yakınında, HMS Kraliçesi Olga’nın batmasının ardından ertesi gün batırılmış İngiliz savaş gemisi HMS Intrepid’e adanmış başka bir anıtta var ve hepsi sessiz huzurlu Lakki limanında gelen ziyaretçileri selamlıyor.
Paylaş