Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”

İnsanların salgın sürecinde uzun süre evde kalması doğanın kendini az da olsa yenilemesine, nefes almasına yardımcı oldu. İstanbul’dan Uludağ’ın zirvesinin göründüğü haberlerini okuduk medyada. Hoş Uludağ hep oradaydı ve hep görünüyordu ama insanlar farkında değildi.

Haberin Devamı

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”
Marmara Bölgesinin iklim hareketlerini yönlendiren, doğası, rüzgarları ve su kaynakları ile başta Bursa olmak üzere tüm Marmara Bölgesine hayat veren bu yüce dağın tepesine çıktınız mı hiç? Haziran ayı tam zamanıdır. Siz bir de güzel bir havada bölgede uzman rehber veya alan kılavuzları eşliğinde Uludağ’ın zirvesine çıkarak tüm Marmara bölgesini, yaşadığınız coğrafyayı şöyle bir ayaklarınızın altına almalısınız. Zirve’ye çıkmak, Uludağ’ı tanımak bu şehirde yaşayan herkesin hayatında en az bir kez yaşaması gereken bir tecrübe. Sadece Uludağ mı?
Yaşadığınız şehrin köylerini, kasabalarını, kültürünü bilmek, gezmek ve tanımak ta.. Bursa’da yaşayanlar Uludağ’ı şehirden gördükleri kadarıyla bilirler. Heykelde yürürken mevsim sonbaharsa, hele bir de aylardan Kasımsa arada bir dağın eteklerine kadar inen kar örtüsü şehre bir soğuk verir, kışın habercisidir. O zaman kaldırıp başlarını bakarlar Uludağ’a. Halbuki Bursa’nın sırtını yasladığı bu dağ sadece şehirden görünen kısmı kadar değildir, çok daha fazlasıdır. Zirvesi, popüler kayak merkezi, doğası ve güney yüzünde bulunan Türkmen Yörük köyleri hepsi ayrı ayrı bir yazı konusudur böyle tek bir sayfaya sığdırmak mümkün değildir..

Haberin Devamı

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”Ben bugün sizi zirveye çıkarmak istiyorum, başka bir yazıda da Uludağ’ın arka yüzüne, güney tarafındaki köylere gideriz. Hafta arası, 1979’dan bu yana Uludağ’a gönül vermiş, her yerini sürekli karış karış gezen “360 derece Uludağ” kitabının yazarı, Uludağ Milli Parkı Alan Kılavuzu Hasan Ören ağabey ile Kent Müzesi önünde bir araya geldik, sohbet ettik eski teleferik kabini önünde bir fotoğraf çektirdik. Bu buluşmadan esinlenerek bu haftaki sayfamızın konusu ortaya çıktı. Hasan ağabey Uludağ konusunda çok hassas, gezdirdiği gruplara önce doğaya saygıyı sonra da Uludağ’ı anlatıyor ve uyarılarda bulunuyor. Özellikle kışın Uludağ’a çıkacaklara ; gerekli izinleri almadan, kimlik ve iletişim bilgilerinizi yetkililere (Jandarma vs) vermeden parkura başlamamaları gerektiğini, yürüyüşe katılacakların kıyafetlerinin kış şartlarına uygun olması gerektiğini, katılımcıların vücut performanslarının üst seviyede olması gerektiğini, Harita-Pusula, GPS gibi aletleri yanında bulundurmalarını, bunları en iyi şekilde kullanma becerisine de sahip olmaları gerektiğini söylüyor..
Doğa da her türlü risk ile karşı karşıya olduğunuzu düşünerek, risk anında yetkililere yerinizi nasıl bildireceğinizi bilmelisiniz, kışın en az 3 kişi ile doğa veya zirve yürüyüşüne çıkmalısınız diyor (İz açarken kara saklandığınızda, bir kişi diğer bir kişiyi kardan çıkaramaz) Yaz veya kış Uludağ’daki yürüyüş parkurlarının harita üzerinden gidiş ve dönüş pusula açı değerlerini bir küçük deftere not ederek, GPS bile kullansanız, bir sefer de aldığınız pusula açı değeri ile yön kontrolünüzü yapmak gerektiğini vurguluyor Hasan Ören. Tüm bu uyarılardan da anlayacağımız üzere aslında ani değişen doğa şartlarının yarattığı tehlike açısından hiç te küçümsenecek bir yükselti değil. 1960-70’li yıllarda Uludağ’da kayakçı ve dağcı olarak çok emek veren ve bir yabancı turisti donmaktan kurtaran Büyükbabam Rafet Çelikkol’un ve babamın hikayeleri ile büyüyen biri olarak “Dağ” ile oyun olmayacağını çok iyi bilenlerdenim. Çok uzağa gitmeye gerek daha geride bıraktığımız aralık ayında İstanbul’dan gelen iki dağcı tedbirsiz şekilde başladıkları zirve yolculuğu sırasında bastıran sisten dolayı kayboldu ve maalesef donarak vefat ettiler.
Bu yazımı, size en son arkadaşım, bir başka Uludağ Milli Parkı alan kılavuzu, dağ sevdalısı Ertuğrul Demirtaş ile geçen sene bugünlerde yaptığımız zirve yürüyüşümüzden fotoğraf kareleri ile süslüyorum. Bu zirve yürüyüşünü eski kayakçı dağcı 1960’lı yılların Uludağ’ında aranan isim büyükbabam Rafet Çelikkol hatırasına yapmıştık. Haziran ayı zirve için en iyi zamanlardan biridir, fakat yine de günler öncesinden hava durumunu takip etmek, zirveye çıkacağınız tarihi iyi seçmek çok önemlidir.

ZİRVEYE DOĞRU

Haberin Devamı

Zirveye doğru yapacağınız yürüyüşte nefesinizi, enerjinizi çok iyi kontrol etmelisiniz. Geçmişte gruplarla yaptığımız zirve yürüyüşleri sırasında bir çok kişinin nefessiz kalarak, geri döndüğünü veya yürüyüşü yarıda bıraktığına şahit oldum. 2487 metre yüksekliğindeki Zirve Tepe, Bursa ovasının belli noktalarından ve Uludağ’ın kuzey yüzüne Teleferik veya Kara yolu ile çıkanlar tarafından gözlemlenebilmektedir. Dağın tepesinde görünen en yüksek nokta olması nedeni ile pek çok kişi burasını Uludağ’ın Zirvesi zannetmektedir, Oysa Uludağ’ın zirvesi 2543 metre yüksekliğinde ki Uludağ Tepedir. Zirve Tepe üzerinde görünün küçük bina dağcıların ve kayakçıların kış aylarında sığınabilmeleri için inşa edilmiştir. Diğer bazı önemli yükseltiler arasında; Karataş Tepe (2486), Rasatdüzü Tepe ( 2480), Kirseyazılı tepe (2340), Kuşaklı Kaya (2232), Arpakarı Tepe (2229), Paşaçayırı Tepe (2100), Tutyeli Tepe (2090), Cennet Tepe ( 1990), Çobankaya Tepe (1750), antenlerin lduğu ve Bursa’dan da görülen Bakacak Tepe (1734), Yantekir Tepe (1630) ’dir.

Haberin Devamı

ZİRVEDE GÖLLER

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”
Uludağ volkanik bir dağ değildir. Uludağ’da yer kabuğunun arasına sokulan magma, alttan basınç uygulayarak Uludağ’ın yüksek kesimlerini oluşturmuş, ama hiçbir zaman yeryüzüne çıkamamıştır, bu yüzden Uludağ’ımız volkanik bir dağ değil iç püskürük bir dağdır. Yeryüzüne çıkamayan magma çeşitli derinliklerde katılaşarak batolit, dayk, lokolit, sill gibi değişik şekillerin oluşmasına, dağ yüzeyinde de ilginç kaya formasyonlarına neden olmuştur. Jeolojik devirlerden son buzul çağında Uludağ ‘ın 2000 metreden yüksek kesimleri buzullar tarafından kaplanmıştır ve bu oluşumlar günümüzde de gözlenmektedir. Türkiye’de ilk buzul devri izlerine Uludağ’da rastlanmıştır. Buzul aşınması ile oluşan çukurların zamanla sularla dolması sonucu buzul gölleri oluşmuştur. Bunların en bilinenleri, Kilimli göl, Buzlu Göl, Kara Göl ve Aynalı Göldür.

Haberin Devamı

ULUDAĞ’DA İNSANLAR NEDEN KAYBOLUR?

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”
Uludağ 2543 m. yüksekliği ile Marmara Bölgesinin ve Batı Anadolu’nun en yüksek noktasıdır. Marmara Denizinin güneyinde, denize yakın ve açık oluşu nedeniyle suyun buharlaşmasından oluşan bulutlar Uludağ’da yoğunlaşır. Bu Uludağ’ın havası üzerinde doğrudan etkiye sahipti, büyüklerimiz buna bulutları dağ çekiyor diyerek açıklardı.
Bu nedenle Uludağ’da bir gün içerisinde dört mevsimi birden yaşamanız mümkündür. Uludağ çok yüksek olmadığı için geçmişten beri doğa faaliyetleri yapanlar tarafından hep küçümsenmiştir, bu en büyük hatadır. Yükseltisi az da olsa ani hava değişimlerinin yarattığı etki nedeniyle Türkiye’de en ciddiye alınması gereken dağlar arasında yer almaktadır. Yaz / Kış ayrımı olmaksızın aniden bastıran sis Uludağ’ın en karakteristik özelliklerindendir ve görüş mesafesini neredeyse 2 metrenin altına düşürür. Bunu birçok kez bizzat yaşamış biri olarak, medyada da çok sık görebileceğiniz Uludağ’da mahsur kalma, kaybolma olaylarının büyük çoğunluğunun sebebinin bu tür hava değişimlerinden kaynaklandığını söyleyebilirim. Sisi yaratan nedenlerin başında gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı gelir. Gündüz 25 derece olabilen sıcaklık geceleri – 5 dereceye kadar düşebilmektedir. Kışın yapılacak etkinliklerde de Uludağ’daki kar kalınlığının 2 metre hatta üzeri kalınlığa ulaşabildiği, ani bastıran ve uzun süren yağışların olabileceği göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Uludağ’da kar yağışlı günler sayısı ortalama 67 gün, kar ile kaplı gün sayısı yaklaşık 180 gün civarındadır. Ormanlık alanda 2 metre ve üzeri karda patika ve izler uzun süre karın altında kalmakta, patikaların üzerine, karın ağırlığından dolayı ağaçlar ve dallar devrilmekte bastıran sisle birlikte inşaların yolunu bulması imkansız hale gelmektedir, bu yüzden Uludağ’a yaz veya kış mutlaka dağ hakkında tecrübeli bir rehber veya alan kılavuzu ile çıkmalısınız..

Haberin Devamı

ULUDAĞ İSMİ NEREDEN GELİR

Marmara’nın Zirvesine Yolculuk “ULUDAĞ”
Uludağ’ın mitolojideki adı Olympos’tur.Anadolu ve anakara Yunanistan’da bulunan bir kaç Olympos dağından biridir. Evliya Çelebi, Uludağ için Cebel-i Ruhbân tanımlamasını kullanır. Osmanlı’nın Bursa’yı fethiyle birlikte, Uludağ’ın çevresinde onlarca manastırın olduğu ve bu manastırlarda da Kesiş ve Rahiplerin yaşadığı biliniyor. Osmanlı döneminde bu yüzden dağa Keşiş dağı denmiştir. Cumhuriyet Dönemine gelindiğinde, 1925 yılında Bursa doğumlu bir tabip subayı olan Osman Şevki beyin gayretleri ile Keşiş Dağının Adı Uludağ olarak değiştirilmiştir. 1925 yılında Coğrafya Encümeni Bursa şubesinin dağ gezisine katılan Dr.Osman Şevki Bey Keşiş Dağı’nın ululuğu karşısında büyülenerek “Burası ne ulu bir dağ” der ve Ankara’ya döndüğünde bir rapor hazırlar ve şöyle der : “Bütün dünya bu dağa Olympos der. Biz ise Keşiş Dağı diyoruz. Belki de Anadolu’nun en yüksek tepesine çıktım. Etrafıma baktım; ne keşiş gördüm, ne derviş. Güzel Bursa bir keşişin gölgesi altında mustaripti. Halk bu ismi sevmiyor; haklıdır. Olympos kelimesi de halkımızın diline uygun değildir. Biz buna, dağın bünyesine en uygun olan isim Uludağ diyelim.” Mareşal Fevzi Çakmak bu öneriyi kabul eder ve bundan böyle haritalara dağ Uludağ adıyla geçer ve günümüze kadar ulaşır. Soyadı kanununun çıkmasıyla Osman Şevki Bey Bursalı olan lakabını bırakarak Uludağ soyadını alır. Uludağ yeni ismini bu şekilde alırken eski ismini de bir rüzgara vermiştir. Belki bazen radyo da hava durumunu dinlerken, özellikle Marmara denizinde seyahat eden, avlanan denizcilere uyarı yapılırken rüzgarın keşişleme yönünden şu kuvvette eseceği uyarıları kulağınıza çalınıyordur. İşte bu Uludağ’ın İstanbul’un ve Marmara Denizi’nin güneydoğusunda bulunması ve eski adının da Keşiş Dağı olması nedeniyle güneydoğudan esen rüzgarın “keşişleme” olarak anılmasıdır, yani Uludağ yönünden esecektir.
Keşişlere ne oldu diye merak edenler için de bir kaç cümle; Orhan Gazi döneminde Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına giren şehirde keşişlerin bir kısmı manastırlarında yaşamayı sürdürürken, ayrılanların yerine İslam inancının inzivaya çekilenleri, dervişleri geldi. Ancak bu dönemde bölgenin Hıristiyan geçmişi göz ardı edilmedi. Uludağ eteklerinden ayrılan keşişler bugün kuzey Yunanistan’da Halkidiki yarımadasında Agion Oros ( Άγιον Όρος ) Türkçe deyimle Aynaroz yarımadasına gitmişler ve oradaki manastırlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Yazarın Tüm Yazıları