Paylaş
TAV artık Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'nın yeni ortağı.
Yani uzmanlığı havalimanı işletmeciliği olan bir kuruluş. Ama ağırlıklı olarak terminal işletiyor.
İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslarda yaptığı, işlettiği havalimanlarında büyük tecrübe sahibi oldu. Kendi datalarını yarattı.
Sabiha Gökçen son yıllarda çok hızlı büyüdü. Patron Nihat Özdemir ve havalimanı yatırımıyla daha çok ilgilenen iş kadını kızı Ebru Özdemir gerçekten çok uğraştılar. Ama çoğu zaman büyüme mal sahibi Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın şirketi HEAŞ’ın katı kurallarına takıldı. HEA Ne yazık ki istediklerinin çok azını gerçekleştirebildiler.
DHMİ’nin yaptığı gibi ellerine bir proje verildi ve terminal yapıldı. Sonra terminalin dışı devletin katı bürokrasisi ile çevrildi. 'Onu yapamasın, bunu yapamasın, bir soralım müsteşarlık izin verir mi' gibi uzatmalarla zorlandılar.
İkinci pist yapılamadı, atıl yapılar ortada kaldı. Eğer THY HABOM ve diğer özel kuruluşlar yatırım yapmasa, Sabiha Gökçen sıkışmış slotlar arasında bir havalimanı olarak kalacaktı. Çevresindeki yapılaşma hızla arttı. Yapılaşma havalimanını sıkıştırdı, kıskaca aldı.
Havalimanı pazarlanacak bir şey olmasına karşın sıkışma ile büyüme vaadi de sınırlı kaldığı için yeterince cazip olamadı.
İSTENİRSE UÇAR GİDER
Savunma Sanayi Müsteşarlığı yeterince alt yapı yatırımı yapmadığı gibi bir dizi işletme hatası da yaptı. İkinci pistin ihalesine çıkamadı. Bir apron inşaatını bile beceremedi. Park pozisyonu olduğu halde uçakları Cengiz Topel’e, Çorlu’ya Bursa’ya gönderdi. Motor çalıştırıp gidecek uçaklara push-back yaptırarak para kazanacağını sandı. Eski terminali atıl hale getirdi. Ortalığı adam doldurdu. İş yapanın sayısı çok az kaldı.
Neyse şimdi yeni bir dönem başlıyor. Yeni patron TAV ve TAV’ın büyük şansı Savunma Sanayi’nin yeni Müsteşarı olan THY Teknik’in eski Genel Müdürü Prof. Dr. İsmail Demir. Uzaktan-yakın tanırım. Bürokrasiye saygılı ama özel sektör kimliği ile çalışır. Yeniliklere çok açıktır. Maceracı değildir. Korkusuzdur. Zaten görevi devraldıktan sonra pürüzleri hızla yok etmeye başladı. Zaten Türkiye uçağını, helikopterini yapacaksa ve yaptığını satacaksa bu İsmail Demir’in bayraktarlığında olur. Buna inanıyorum.
Şimdi Savunma Sanayi Müsteşarlığı, hiç uzmanlığı olmayan Sabiha Gökçen’den bence hızla çekilmelidir. Yeni bir protokolle havalimanı ATC yani Hava Trafik Kontrolü ya da eski deyimiyle seyrüsefer hizmetleri hariç TAV’a yeni bir protokolle devredebilir.
Müsteşarlık, hem başını bu dertten kurtarır hem de Türkiye’de yeni bir başlangıç yapılır. Yani özel işletmeciler 'havalimanı işletmecisi' olur. Terminallerde sıkışmaz. Böyle bir işletme uzmanlığı, Türk şirketlerine dünyanın başka ülkelerinde topyekûn havalimanı işletmelerinin kapılarını açar.
Bir terminal işletmesini alıyorsunuz. İçinde bir sürü devlet eli var. Polisi, gümrüğü vs. hepsi ayrı telden çalıyor. İşletmeler hantallaşıyor, maliyetler yükseliyor... Fatura doğal olarak havayollarına çıkıyor. Bilet fiyatlarına kadar yansıyor.
Unutmamalı ki havalimanı işletmeleri Türk turizminin de en önemli ayağıdır. Buralarda sorun varsa dalga dalga diğer ayakları etkiler.
DHMİ’nin de artık havalimanı işletmelerini tümüyle özelleştirme yoluna gitmesi gerekiyor. Oturduğu yerden paraları toplasın yeter. Bu iş bürokrasinin ağır, hantal ve karar veremeyen yapısı içinde gelişmiyor. Gelişmiş gibi görünse de yeterli hıza ulaşmıyor.
HADİ BİR CESARET
Bodrum-Milas ve Dalaman’da hâlâ iç hatlar ayrı bina dış hatlar ayrı binalardadır. Çünkü ihale şartları böyle oluşturulmuştur. Dış hat bina kapasiteleri uygun olduğu halde ayrı binalar soğutulmakta, ayrı güvenlik paraları ödenmekte ayrı cihazlar satın alınmakta ayrı personeller kullanılmaktadır.
DHMİ bu işe hızlı bir çözüm bulamamıştır. Bunlara da bir an önce çekidüzen verilmesi gerekir. Ama hep uzayıp gidiyor.
Bütün büyük kentlerimizde, tatil bölgelerimizdeki özel terminal işletmecileri gördük ki çok başarılı oldular. Paralarını tıkır tıkır devlete ödediler. Ama terminal özelleştirmelerinde çok başarılı olan DHMİ hâlâ kendi çizdirdiği projeleri dayatmakta, ya da ihale şartları yüzünden arada kalmaktadır.
Hedefleri büyük Türkiye’nin bekleme şansı kalmadı. Üçüncü Havalimanı, bir sürü sorunla başladı. ÇED raporundan coğrafi bozukluktaki bir alandan finans sorunlarına kadar bir boğuşma içinde. Umarım doğru bir projedir ve doğru yol alır.
Atatürk Havalimanı'na daha uzun zaman ihtiyaç var. Yapılacak inşaatlar hızlanmalı. Terminal uzatmaları, Boeing 747-8, Airbus A380 uçaklarının yanaşabileceği köprüler, kargo binası THY'nin yönetim binalarının büyütülmesi işleri durmamalı. Yoksa gelecek bir-iki yıl içinde perişanlık yaşanır. Üçüncü Havalimanı nasıl olsa yapılacak diye sallanmaya gelmez bu işler.
Artık ve öte yandan Sabiha Gökçen’in çevresinde bir tek yeni yapılaştırmaya izin verilmemeli, kamulaştırma gerekiyorsa daha fazla sallanmamalı.
Büyük depremden sonra Atatürk Havalimanı çevresinde gerekli kamulaştırma yapılsaydı, yedek pist yerine paralel pist inşa edilseydi, bugün hiçbir sorun olmazdı. Hatta Atatürk Havalimanı hızla büyütülüp milyarlarca Euro’luk yeni bir yatırıma da gerek duyulmazdı.
Ama her işte olduğu gibi devlet kendi kendine kazık atma konusunda birkaç bürokratın kararına uyup hızını düşürüyor.
Ne yazık…
Paylaş