Paylaş
Kurucularından Neslihan Demir, “diğer partiler gibi Siyasi Partiler Kanunu kapsamında yer alacağız” demiş.
Vizyonları ciddi: “Hayvanları sevelim, sevdirelim amacıyla toplanmış bir grup değiliz. Hedeflerimizden biri, hayvanları hiç sevmediğini söyleyen ya da onlardan korkan insanların da hayvan haklarına duyarlı olmalarını sağlayabilecek bir ortam oluşturmak.”
Malumunuz, bugünlerde her parti kendince “tarihle yüzleşme” derdinde.
28 Şubat’la, Sivas’la, Dersim’le, Maraş’la, 1915’le, 12 Eylül’le yüzleşen yüzleşene.
O zaman, Hayvan Partisi de bizi tarihimizin bunlardan önceki bir sayfasıyla yüzleştirebilir.
1910’da Hayırsızada’da yaptığımız katliamla.
Hani İstanbul’un sokak köpeklerini doldurup vahşete terk ettiğimiz Hayırsızada.
Bu facia ile yüzleşmek o kadar önemli, o kadar hayatidir ki... Hayırsızada milletin bilinçaltında öyle kapanmaz yaralar açmıştır ki...
Onunla yüzleşmeden ne 28 Şubat ne Sivas ne Dersim ne Maraş ne 12 Eylül ne de 1915 anlaşılır.
Çünkü bir milletin doğaya davranış şekli, birbirine davranışını kafadan belirler. Bir millet yaşadığı yerin kedisine, köpeğine nasıl davranıyorsa, birbirine de öyle davranır.
Doğaya acımayan, onun ayrılmaz bir parçası olan insan doğasına acır mı?
Bu yüzden, önce Hayırsızada ile yüzleşmek lazım. Doğaya karşı işlediğimiz günahların en korkuncu ile. 1910 yılında, İstanbul’un 80 bin sokak köpeğini toplayıp Marmara Denizi’ndeki Hayırsızada’ya attık.
Hayvancağızlar güneş altında aç-susuz bırakıldılar. Ölümlerin en gaddarını yaşasınlar diye.
Acı dolu ulumaları, aylarca duyuldu İstanbul semalarında.
Bir okur yazmış: “O köpeklerin ahını aldığımız için Balkan Harbi faciası oldu zaten. Cihan Harbi’nde o yüzden yenildik. İşgale uğradık, zelzele gördük.”
Şimdi buna “batıl itikat” deyip geçmek de mümkün, içimize işlemiş suçluluk duygusunun hâlâ süren sızısı saymak da.
Vaktiyle Hayırsızada ile yüzleşip hayvanlardan özür dilemiş olsaydık, belki de gelmeyecekti başımıza, şimdi yüzleşmeye çalıştığımız sonraki işler.
Belki merhamet ağır basacağından belki de köpeklerin ahını almamış olacağımız için.
Hayvan Partisi, geçtiğimiz cumartesi, tarihimizin ilk “Köpek Konferansı”nı İstanbul Şehir Üniversitesi’nde düzenledi.
O halde neden Hayırsızada ile yüzleşmemizi de sağlamasın?
Neden tarihimizle yüzleşmeye İstanbul’un köpeklerinden özür dileyerek başlamayalım?
İster vicdan azabından yapalım, ister “hayvanların ahını alırsak daha yüz yıl hayır gelmez bizden” diye korktuğumuzdan. Sonuçta güzel olur.
Unutmayalım ki, dünyayı güzellik kurtaracak. Bir hayvanı sevmekle başlayacak her şey.
tatlı Sözlük
Hayvan Partisi hakkında bilgi: www.hayvanpartisi.org
Paylaş