Paylaş
Hani hayvanları sever ama aklı kıt, gücü bol olduğundan onları göğsüne bastırırken öldürür. Sonra bir insana da aynısını yapar ve ne olduğunu anlamadan katile dönüşür.
Kasabalı linç etmek için peşine düşer. Yakalayıp işkence etmesinler diye, canını sonunda can dostuna teslim eder.
Steinbeck onu insan zavallılığının simgesi olsun diye yazmış. Asıl anlattığıysa insanın büyük ve korkunç yalnızlığı.
Sadece Lennie değil, bütün insanlar farklı nedenlerle çekiyor aynı yalnızlığı.
Yalnızlık bizi korkuya, korku şiddete itiyor. Lennie’nin aksine kasten cana kıyıyor insan. Tıpkı bugünlerde İnternette videosu dolaşan İzmirli çocuk gibi.
* * *
O zavallı sadece İzmir’de değil, hepimizin içinde. Ortaya çıkıp hayvanlara ve insanlara zarar vermek için fırsat kolluyor.
Zavallıyız, çünkü şiddete meyyaliz. Bunun nedeni de içimizdeki korkuyu yenemeyişimiz.
Kediyi o vahşete reva gören eleman Steinbeck okumuş olsaydı bir şey değişir miydi, bilmiyorum.
Ama içimizdeki canavarın hayvanlara zarar vermesini istemiyorsak yasal düzenlemeler için bastırmak zorundayız.
Ta ki kedi-köpek öldürmenin sadece hayvanlık değil, aynı zamanda suç olduğu kafamıza girene kadar.
Bana da size geldiği kadar ütopik geliyor ama başka ne dileyeceğimi inanın bilemiyorum.
Yoksa bu yeryüzündeki yalnızlığımız ebediyen sürecek. Her geçen gün daha korkunç ve daha zavallı olacağız.
Antalya’da kazananlar ve kaybedenler
Kazananlar:
Semih Kaplanoğlu: Vicdanını dinleyip yaptığı çıkışla sıkı bir tartışmanın fitilini yaktığı için.
Emir Kusturica: Düşündüklerini zerre geri adım atmadan, hem de deplasmanda çatır çatır söyleyip karizmasını çizdirmemeyi başardığı için.
Altın Portakal: Epeydir ilk defa ‘falancanın alamadığı ödül’ ya da ‘filancanın tuvaleti’ dışında, evrensel bir tartışmayla gündeme geldiği için.
Kaybedenler:
Belediye Başkanı Mustafa Akaydın: “Bu hareket Kusturica’ya değil, bana yapılmıştır” diyerek olayı Tellioğlu-Seferoğlu rekabetine çevirdiği için.
Ertuğrul Günay: Tavırlarının sadece kendisini değil, yüzlerce yıllık devlet geleneğini bağladığını unuttuğu için.
Bendeniz: Konu hakkındaki fikirlerimle her zamanki gibi ne Tellioğulları’na ne de Seferoğulları’na yaranabildiğim için.
Komşunun puanı
Yılmaz Özdil soruyor: “Sırplarla Boşnaklar her yıl Eurovision’da birbirine puan veriyor, o zaman size ne oluyor?”
Aslında sadece onlar değil, her ülke komşuya veriyor puan. Zaten Bülend Özveren de bundan mustarip.
Ama onun ve Yılmaz Bey’in düşündüğünün tersine, sırf siyasal nedenlerle değil. Asıl neden, akrabalıktan dolayı komşuların birbirlerinin müziğini daha kolay sevmesi. İsveçlinin müziğinden çok Ermeni’nin ya da Rum’un şarkısı gidiyor tabii ki hoşumuza. Haliyle, onlara SMS gönderiyoruz.
Bu yüzden asıl can alıcı soru şu: “Birbirlerinin şarkılarını puan yağdıracak kadar seven iki milleti düşman eden zihniyet nedir?”
İncir Çekirdeği
Bugün en güzel bayrak: Madenci babasına kavuşan çocuğun elindeki Şili bayrağı.
Paylaş