Paylaş
◊ “MasterChef”e bu kadar erken veda etmeyi bekliyor muydun?
- Kesinlikle hayır. İlk gün de dediğim gibi şampiyonluk hedefiyle çıkmıştım yola ama yol biraz kısa sürdü. Yine de buraya kadar geldiğim için çok mutluyum. “Her işte bir hayır vardır” mottosuyla hayatıma devam ediyorum.
◊ Bu işin eğitimini almış, yurtdışında Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış biri olarak, böyle bir hüsrana uğramanın sebebi ne sence?
- Bu her şeyden önce bir yarışma. Haliyle şans da büyük bir etken. Ben bilgi birikimimin yarışmada devam eden arkadaşlarımdan yetersiz olduğunu düşünmüyorum. 100 bin kişi arasından ilk 16’ya kaldım ve alnımın akıyla çıktım.
◊ Seni eleyen yarışmacı aslında bir at eğitmeni, mutfak konusunda da sana göre hayli acemi. Büyük finalde “nasılsa onu geçerim” gibi bir düşünceye kapılıp rahat davranmış olabilir misin?
- Kendime güvenim var mıydı? Evet, vardı. Ama arkadaşlarımı güçsüz görmüyordum. Ben o gün inanılmaz el lezzeti olan biriyle son 2’ye kaldım ve giden ben oldum.
PARA TALEP ETMEDİM YATACAK YER YETERDİ
◊ Erken elenmek özgüvenine darbe vurdu mu?
- Çok büyük bir risk aldım. Eğer ki elemelerden geçemeyip 16’ya kalmasaydım, hayatımı olumsuz yönde etkileyebilirdi. 20 yaşında bir aşçı olarak girdiğim yolda ilk elemelerde elenseydim özgüvenime darbe vururdu. Ama ilk 16’ya kaldıktan sonra gösterdiğim performans ve karakter beni “MasterChef”in şampiyonu olmuşçasına mutlu etti.
◊ Şef olmaya 13 yaşında karar vermişsin. O yaşlarda çocuklar öğretmen, asker falan olmak ister, seni böyle farklı bir alana yönlendiren neydi?
- Seviyordum. İnsan her zaman sevdiği işi yapmalı ve keyif almalı.
◊ Ailede başka şef var mıydı?
- Ailem de beni her zaman destekledi. Aşçı olmamalarına rağmen benim çok iyi eğitim almamı sağladılar.
◊ Daha 16 yaşındayken Fransa’da Michelin yıldızlı bir restoranda staj yapmışsın. O süreç nasıl gelişti?
- İstanbul’da okuduğum lisenin tarihinde yurtdışında staj yapan ilk kişi oldum ve her aşçının hayali olan Michelin yıldızlı bir restoranda çalıştım. Nasıl kabul edildiğime gelecek olursak, restorana mail atıp isteğimi belirttim. Kabul edilmesini de o kadar istiyordum ki hiç para talep etmedim, sadece yatacak yer ve yemek istedim. Restoranda günde 12 saatten fazla olmak üzere yaklaşık 5 ay çalıştım. Staj sonrası ailem bu meslekten vazgeçeceğimi düşünüyordu.
◊ Nerede yanıldılar?
- Ben “Daha zoru olamaz herhalde” dedim ve bugünlere geldim.
◊ Liseden sonra İsviçre’ye gitmişsin. Neden yurtdışında okumayı tercih ettin?
- Fransa’da yapmış olduğum staj sonrası Avrupa mutfağı üzerinde daha çok çalışmak istediğimi fark ettim. Ayrıca yurtdışında okumanın beni daha iyi yerlere getireceğini düşündüm. Fransa’da Le Cordon Bleu ve İsviçre’de BHMS ile görüşüp mülakat sonucu kabul gördüm. 3 yıllık olan BHMS beni 2’nci yıldan kabul ettiği için daha cazip geldi ve İsviçre serüvenim başladı.
◊ Tam olarak ne eğitimi aldın?
- Lisede 4 yıl aşçılık, üniversitede ise 2 yıl gastronomi ve işletme okudum.
◊ İşletme neden?
- Biliyorsunuz bir şef sadece yemek yapmaktan sorumlu değildir. O nedenle ben de finans, pazarlama, servis ve aşçılık eğitimi alıp 20 yaşında okulumdan mezun oldum.
◊ İsviçre’de de biri yine Michelin yıldızlı olmak üzere iki iddialı mekanda staj yapmışsın. Staj mekanlarında sana moral veren ya da pes etmeyi düşündüren olaylar yaşadın mı?
- Bu işin en zor tarafı hem fiziksel hem de psikolojik bir savaş içinde olman... İsviçre’de yaptığım ilk staj 5 yıldızlı bir dağ oteliydi. Orada çok yalnız kaldım ve 16 saate varan bir iş yoğunluğuyla çalıştım. Bu beni çok zorladı. Son stajım Cenevre’deydi. Dünyanın en pahalı oteli President Wilson’da inanılmaz bir şef olan Michel Roth ile çalıştım. Burada iş stresi diğer yaşadıklarımdan katbekat fazla olmasına rağmen çok keyifli bir ekipti, o yorgunluğu hiç hissetmedim.
HAYALLERİMDEN VAZGEÇMEM
◊ Yarışmaya katılmadan önce neler yapıyordun?
- Yaklaşık 6 ay önce mezun oldum ve yurtdışında çalışmak yerine Türkiye’ye döndüm. Hedefim Türk mutfağını öğrenip ileride modern Türk mutfağı üzerine çalışmalar yapmaktı. Bir diğer hedefim de adımı duyurmaktı. Bunun için de YouTube hesabı açtım. Bu esnada tanıdıklarımdan gelen desteklerle yarışmaya başvurdum.
◊ O başvuruyu yaparken ne hayal ediyordun?
- Yarışmaya katılma amacım Türkiye’ye dönme amacımla tamamen aynıydı. Tanınmanın ve Türk mutfağını öğrenmenin yanı sıra hedeflerim doğrultusunda ilerleyebileceğim bir platformdu benim için. Ayrıca sevdiğim üç şefle tanışmak harika bir tecrübeydi.
◊ Rüya kısa sürdü. O kadar erken elenmek gelecekle ilgili hayallerini etkiledi mi?
- Ben hiçbir zaman hayallerimden vazgeçmem. Hatta hayallerim ve hedeflerimin olumsuz yönde değil, tam tersi olumlu yönde etkilediğini söyleyebilirim.
◊ Nasıl yani?
- “MasterChef”e katılmak yeni ve daha büyük hedefler koymamı sağladı.
TELEVİZYONDAN TEKLİF VAR
◊ Şimdi ne yapacaksın?
- Şu an yarışmaya başlamadan önce de yaptığım gibi YouTube çekimlerime devam ediyorum. Bu sefer daha kaliteli çekimler ve güzel konuklarımla hem eğleneceğiniz hem de yeni tarif ve bilgiler öğreneceğiniz bir kanal oluşturmayı hedefliyorum.
◊ Televizyon ekranına kadar varır mı bu iş, ne dersin?
- Televizyondan gelen teklifler oluyor ama adımı güzel duyurabileceğim işler yapmak istiyorum. O yüzden şimdilik YouTube’dayım.
YEMEĞİN KONUŞMUYORSA ORADA YERİN YOK
◊ Senin için hep “MasterChef’in efendi çocuğu” diyorlar. Gerçekte de bu kadar sakin biri misin, yoksa kamera stresinden mi o kadar sessizdin?
- Şefler de yarışmacılar da kamera önünde nasılsa kamera arkasında da aynı. Bu benim için de geçerli. Tabii orası çok stresli bir ortam olduğu için ilk zamanlar biraz daha sessiz kalmış olabilirim.
◊ Bu kadar sessiz olmanın erken elenmende etkisi oldu mu acaba?
- Olduğunu düşünmüyorum. Sen ne kadar konuşursan konuş yemeğin konuşmadıktan sonra orada yerin yok. İlk haftalar ağzımla değil yemeklerimle konuşmaya çalıştım. Yemeklerim kekelemeye başlayınca da elendim.
ATATÜRK’ÜN SÖZÜ HAYAT FELSEFEM OLDU
◊ Bundan sonrası için hayalin ne? Türkiye’de bir restoran açmak mı yoksa yine soluğu yurtdışında almak mı?
- Yurtdışına çıkarken de geleceğimi Türkiye’de görüyordum. Atatürk’ün yurtdışına gönderdiği öğrencilerine dediği “Sizleri kıvılcım olarak gönderiyoruz, alev olarak döneceksiniz” sözleri hayat felsefem olmuştur. Bundan sonra Türkiye’de çalışacağım.
HAYALLERİM BU KANALDAN GEÇİYOR
◊ Chef By Berk adlı YouTube kanalına yarışmadan sonra ilgi arttı mı?
- Evet, her geçen gün artan bir ilgi olduğu için çok mutluyum. Çok daha güzel videolar sunmak için çalışacağım. Kanaldan beklentim çok yüksek, hayallerimin büyük bir kısmı bu kanaldan geçiyor diyebilirim.
DAHA FAZLA KALSAM GERİLİM YAŞARDIM
◊ Yarışmada sana göre en zayıf halka ve en güçlü şampiyon adayı kim?
- Ben kendimi şampiyon adayı olarak görüyordum ama ikinci haftada elendim. O yüzden orada kimse kimseden üstün diyemem. Herkesin şansı eşit. Bu sene yarışanlar arasında zayıf halka görmüyorum.
◊ Kamera arkasında ters düştüğün kişiler, gerilim yaşadığın anlar oldu mu?
- Orası öyle bir ortam ki üzerinde baskı ve stres çok fazla, haliyle bu da gerilim yaşanmasına sebep oluyor. Benim orada ters düştüğüm birisi olmadı ama daha fazla kalsaydım benim de gerilim yaşayacağım anlar olurdu diye düşünüyorum.
◊ Şeflerle aran nasıldı? O stüdyodan görüşmeye devam ettiğin kimse var mı?
- Şeflerle aram gayet iyiydi, kısa sürede beni sevdiklerini düşünüyorum. Umarım ileride de onlarla çalışma fırsatım olur. Şu ana kadar elenen herkesle görüştüm. Orada benim için en değerli şey kurduğum dostluklar ve ilişkiler oldu.
KIZ ARKADAŞIM YOK
◊ Sosyal medyadaki yorumlara bakılırsa, bu program sayesinde çoğu genç kızlardan oluşan hatırı sayılır bir hayran kitlesi de edinmişsin. Sence bu ilginin sebebi ne?
- Sevildiğini hissetmekten daha güzel bir his yok. Sadece genç kızlardan değil herkesten çok güzel bir ilgi görüyorum. Bu ilgi ekranlarda ve hayatımda doğru bir karakterde olduğumu gösteriyor, o yüzden çok mutluyum. Buradan da beni seven, destekleyen, hediyeleriyle yüzümü güldüren herkese teşekkür ediyorum.
◊ Kız arkadaşın var mı?
- Hayır, yok.
◊ İnsanların dışarıda sana yaklaşımı nasıl?
- Dışarıdaki yaklaşım çok güzel, gurur verici. Yolda yürürken selam verenler, samimi yorumlarını paylaşanlar oluyor. Hatta bugün şöyle bir olay oldu; bir anne-kız yürürken, annesi kızına dönüp “Bak, Berk abin geçiyor” dedi. Bu beni ailelerinden biri olarak gördüklerini, selam verirkenki o pozitiflik de beni sevdiklerini hissettirdi.
Paylaş