Laila

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

SWISSOTEL’deki Amerikan Yemekleri Festivali’nin açılışından hemen sonra Mehmet Yaşin’le birlikte Laila’ya gittik. Şu aralar yaz bekarı olduğum için Mehmet’i yanımda tanık diye dolaştırdığım sanılmasın. İyi yemek ve güzel şaraplardan keyif alıyoruz ve bununla ilgili -ve bazen de ilgisiz- muhtelif mahfillerde zaten beraberiz. Bizimki bir tür keyif dostluğu ve kardeşlik.

Neyse... Laila’ya sonunda biraz geç de olsa gidebildik. Sezon açılalı çok oldu, ama havalar daha yeni yeni düzelmeye başladı. İstanbul’un yazlık mekanlarının keyfi de bu yüzden ancak yeni yeni çıkartılıyor.

Bunları yazıp söylememin bir nedeni de, bir başka dostumuz Rudolph van Nunnen’in kızgınlığını biraz soğutabilmek. Van Nunnen Swissotel’in şefliğinden ayrıldıktan sonra, umulanın aksine bir başka yere gitmeyi reddetti. İstanbul’u ve bizleri çok sevdiğini ispat ederek burada kaldı. Ortaklarıyla da eski Pasha, yeni Laila’yı açtılar.

Divino

Laila’ya gittiğimizde doğrudan Divino’ya yöneldik. Burası Metin Menahem’in yeni barı. İçinde ise içki olarak sadece yerli ve yabancı şaraplar var. Kavaklıdere ile Metin özel bir anlaşma yapmış, bir tür sponsorluk sağlamış. Ali ve Murat Başman da bu işin takipçisi. O akşam her iki kardeşi de Divino’da gördük. Birlikte sohbet ettik.

Sohbetten öte birer bardak Öküzgözü ve Boğazkere içtik. Sonra da bu üzüm çeşidinin birlikteliğinden oluşan Selection’dan içtik. Mehmet dayanamayıp bir de kendisi kupaj yaptı. Onun Öküzgözü ve Boğazkere bileşimi de harikaydı!

Şarap tadımımıza sevgili Metin Menahem’in sunduğu taze mevsim meyvaları ile peynir ve şarkütöri tabağı eşlik etti.

Diğer yerler

Laila’da sevgili Teoman Hünal da bir bar açmış. Akaretler’deki restoran düzenini de buraya taşımış. Yemekler de, malt viskiler ve İngiliz biraları kadar muhteşem!

Bir başka bar, Menderes Utku’nun 'Buz Bar'ı. Orada her türlü içki ve küçük sandviçler var.

Kaikyo ise bir suşi bar. Buradaki barın tezgahı üzerinde hazır duran malzeme ile hemen anında taze taze müthiş lezzetli suşilerin yapıldığı analatılıyor her yerde.

Barlardan biraz da restoranlara geçelim...

Metin Menahem’in yeri tam perdenin önü. Onun yanında -deniz kenarında- Karaköy Balıkçısı yer tutmuş. Perşembe Pazarı’nın o küçücük lokantasını hatırlar mısınız, bilmem. İstanbul’un en mütevazi, hatta deyim yerindeyse salaş, ama en lezzetli balık lokantalarından biriydi.

Öte yanda, fiyatlarını biraz pahalı bulmakla birlikte, İstanbul’un en iyi 'trattoria'larından biri saydığım Mezzaluna var. Trattoria, İtalya’da bizim esnaf lokantasının karşılığı. Mezzaluna da en lezzetli makarnaları, en güzel pizzaları yapıp sunmakta yıllardır.

Bence Laila’nın gastronomik zirvesi hiç şüphesiz Rudolph van Nunnen’in şow yeri olan 'Shashibala'. Burada Afrika-Asya füzyonu ile Latin notaları karıştırılmış. Burayı birkaç satırla geçiştirmem mümkün olmadığından ayrıca yazacağım.

Gece boyunca Laila’da güzel ve yumuşak bir müzik var. Yumuşak dedikse, Frank Sinatra söylemiyor, ama müzik benim gibi orta yaşlıları rahatsız eden türden değil. Zaten burada gençlerden çok, eğlenmesini bilen ağzının tadı olan orta yaş grubu mevcut.

Laila’ya bu yaz galiba sık gideceğim.

Sofra İstanbul’da

HÜSEYİN Özer bizim İngiltere’deki kültür elçilerimizden birisi. Hürriyet-Pazar’da yıllar önce Londra’da açtığı Sofra restoranı hakkında epey yazıp çizmiştim. Londra’daki Sofra’da Hüseyin Türk yemeklerine batılı bir yorum getirerek servis yapmaktaydı. Yemeklerinin güzelliği kadar sempatikliği ile de epey ilgi çekmişti. İngiliz basınında Sofra ve Türk mutfağı bu sayede geniş bir yer bulmuştu.

Dışarıda yatırım yapan bir çok Türk girişimci gibi Hüseyin’in hayali de, bu başarısını ülkesinde tescil ettirmekti. Sonunda Swissotel’de Şark Sofrası’nı açtı. Çok da başarılı oldu. Sayısız yabancı konuğumu orada gururla ağırladığımı hatırlıyorum. Konukların tümü hem yemeklerden, hem de servisten o kadar memnun kaldılar ki, defalarca beni arayıp teşekkür ettiler.

Hüseyin’in Swissotel’le kontratı bittiğinde İstanbul’u terk etmek istemediğini iyi biliyorum. Çeşitli formüller aradı ve buldu da. Taksim Meydanı’na çok yakın bir noktada, Tarlabaşı Bulvarı üzerindeki Cartoon Oteli’nde İstanbul Sofra’yı yeniden açtı.

Hoş bir açılış

Açılış günü Mutfak Dostları ile Şarap Dostları grubunun çoğu oradaydı. Sevgili Hıncal Uluç ve yakın dostları da Hüseyin’i o akşam yalnız bırakmadı. Bir de doğum günü partisi gerçekleşince hep birlikte çok eğlenildi.

Yemek meraklılarına, özellikle Türk mutfağının modern yorumlarına ilgi gösterenlere, bu restoranı hararetle tavsiye ediyorum.

Yaz günü bir otelin içindeki restoranı ne yapalım diye soranlara da iyi bir haberim var.

Hüseyin Özer restoranın yazlık yeri olarak otelin minicik çatısını seçmiş. Nitekim açılış partisi de burada yapıldı.

Çatıya çıkması -asansöre rağmen- belki biraz zor ama, yukarıdaki manzara harika. Taksim ayaklar altında. Yemekler de güzel. Servis her zaman Hüseyin’in üzerinde titizlendiği ölçüde hoş. Eee, daha ne istiyorsunuz?

Yazarın Tüm Yazıları